‘Zavallı Cemil Çiçek’ diye düşündüm dün. Makul, ciddi bir siyasetçidir. Seçim sonrası Meclis Başkanlık koltuğuna oturduğuna, cumhuriyet tarihinin ‘en demokratik’, ‘en katılımcı’ anayasasının hazırlanışına katkıda bulunacağını düşünüyordu.
Ama baksanıza Meclis’in haline! Seçimin üzerinden 6 ay bile geçmedi, itiş kakış, küfür kıyamet. Bırakın diyaloğu, uzlaşmayı, yeni anayasa yapmayı, baylar-bayanlar daha hakaret etmeden birbirlerini dinlemeyi bile bilmiyor.
Bakın son bir haftada bile neler oldu? Ak Parti’den Salim Uslu, 70 yaşındaki Tunceli milletvekili Kamer Genç’i ite ite kürsüden uzaklaştırdı. Meclis TV yayını kesmiş olsa da, fotoğraflar kare kare gözümüzün önünde. Kamer Genç fazla konuşuyor, söz dinlemiyor, can sıkıyor olabilir. Ama o kürsüye ‘fiziki şiddet’ damgasını vurduğu anda, o Meclis’ten herhangi bir beklenti kalır mı? Bu insanlar mı ‘kadına yönelik şiddete’ karşı kanuni altyapı hazırlayacak ya da Kürt sorununu çözecek?
Hak-İş başkanıyken hükümete destek çıkan muhafazakâr sendikacı Salim Uslu’yu tanımıyorum. O yüzden ‘İyi çocuktur’ ya da ‘Aslında Salim Abi karıncayı bile incitmez’ gibisinden laflar edemeyeceğim.
Ama referandum öncesi aynı adamın başında saygın bir işkadını olan TÜSİAD’a ‘konsomatris’ benzetmesi yaptığı hafızalarda hâlâ taze.
İflah olmaz iyimserliğimle, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu haftaki Meclis konuşmasında Uslu’nun kabalığını düzeltecek bir iki laf etmesini bekledim. Ancak Erdoğan vekiline arka çıkıp ‘Yanlış fiili durum, malum milletvekilinden (Kamer Genç) geliyor. Tabii ki İdare Amiri de (Salim Uslu) görevini yapıyor’ deyince, parti bu sözleri bir ‘saldırı emri’ olarak algılamışa benziyor.
O akşam Meclis’te yine gergin bir oturum sonrasında 100 kadar Ak Partili vekil BDP’lilerin sıralarına ‘yürüdü’. İki tarafta da hakaret, itiş kakış. İleri demokratların ağzında, Yüce Meclis sıralarına son derece yakışan ‘Dinsiz’ ve ‘Zerdüşt’ lafları. BDP’liler ise onlara ‘faşist’ diyor. Sonunda kadınlar da kavgaya giriyor. Ak Parti’nin ‘sol kökenli’ diye yere göğe sığdıramadığı grup başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı BDP’li Pervin Buldan’ı itekliyor.
Saldırganlığın parti liderleri tarafından ödüllendirildiği bir ortamda bu görüntülere hiç şaşırmadım…
Ama yıllar önce ‘PKK’yı destekliyor’ diye işadamı kocası devlet tarafından yargısız infaz edilen Pervin Buldan’un, bu kez ‘PKK’yı destekliyor’ diye ‘milli irade’ tarafından iteklenmesine şaşırdım. Türkiye işte 15 yılda Kürt sorununda ancak bu kadar mesafe almış!
CHP deseniz, orada da durum parlak değil. Dün ‘rejim muhafızları’ postuna girmiş bir grup CHP’li vekil, Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren ağır bir bildiri yayınladı. Olabilir; lideri eleştirebilmek demokrasilerde ileri bir nokta. Ancak şikâyet sebepleri buram buram Önder Sav CHP’si kokuyor. Muhalifler, Zaman gazetesinde röportaj veren CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün ‘Atatürk ve Atatürkçülük’ hakkındaki açıklamalarını ‘kabul edilemez’ buluyor, Dersim katliamıyla ilgili devlet arşivlerinin açılmasını istemesine şiddetle karşı çıkıyor ve bu sesin susturulmasını istiyor.
Yani ‘onu da kürsüden itekleyin’ diyorlar.
Siyaset, neresinden tutsanız dökülüyor. Ne yazıktır ki yeni anayasa yapmak, Kürt sorununa sivil çözüm getirmek gibi ‘tarihi’ bir fırsat yakalayan bu Meclis, hızla kendini bir müsamere atmosferine sokmuş durumda. Bu gidişle yeni anayasa değil şanlı demokrasi tarihimizdeki yerleri davul-zurnayla ‘BDP’yi kapattırmak’ olacak…
Bizi kurtarsa kurtarsa Abdullah Gül kurtarır. Ama liderlere sürekli ‘üslup’ uyarısı yapmaktan bıkan Cumhurbaşkanı, bu umutsuz tiyatroda yıpranmaktansa bir adım geri çekilmiş, yerel sorunlar ve dış politikayla ilgileniyor.
Kısacası demokrasi arayanların bu Meclis’te bu kafayla umduklarını bulmaları zor gözüküyor. Ama Allah’tan çağ değişti; Arap Baharı, internet, twitter derken artık hakkınızı aramak için her gün gri bir binaya girip, bağırıp çağıran 550 kişiye ihtiyacınız yok. Eğer Meclis buysa, biz de demokrasiyi o çatı altında değil, doğrudan sokakta ararız.




muhalifgazete.com