Almanya’nın en büyük bağış skandalı davası olan Deniz Feneri e. V. ile ilgili Türkiye’de üç yıl önce açılan soruşturmada henüz dava açılmadı. Türkiye’nin en uzun süreli soruşturmalarından biri haline gelen Deniz Feneri ile ilgili Türkiye’de düğmeye Eylül 2008’de basıldı. Ankara Cumhuriyet Savcıları Nadir Türkaslan ve ekibinin yürüttüğü soruşturma ile ilgili gizlilik kararı bulunuyor.

Almanya’da ilki Eylül 2008’de karara bağlanan, şimdilerde ikinci soruşturması yürütülen Deniz Feneri davası 2008 yılı sonundan bu yana Türkiye’nin gündeminde.

Almanya’da 17 Eylül 2008’de karara bağlanan davada mahkeme tarafından üç dernek yöneticisi Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş ve Mehmet Taşkan’ın hakkında suçu sabit görülmüş ve toplamda 10 yıl 5 ay hapis cezası vermişti. Deniz Feneri e. V’nin malvarlığı ise kamuya devredilmişti. Ancak Almanya’da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasında asıl sorumluların Türkiye’de olduğuna ilişkin ciddi bulguların olduğu açıklanmıştı.

Toplam 41 milyon euro bağış toplandığı belirlenirken bu paranın, 17 milyon euro’luk kısmının Türkiye’ye gönderildiği belirlenmişti. Türkiye’ye gönderildiği tespit edilen paradan 8 milyon euroluk kısmın Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’ne aktarıldığı belirlenirken, kalan kısmının akıbeti ise belirlenememişti.

Ön plandaki isimler
Birinci Deniz Feneri e. V. davasının gerekçeli kararında olayın Türkiye boyutunun önemine vurgu yapılırken, asıl faillerin Türkiye’de olduğu vurgulanmıştı. Hapis cezası alan üç dernek yöneticisinin Almanya’da iş başında oldukları ancak tüm yönetim ve kontrolün Türkiye’den yapıldığı açıklanmıştı. Türkiye’de Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın isminin ön plana çıktığına işaret edilen gerekçeli kararda Zahid Akman, İsmail Karahan ve Harun Yoldaş’ın da sorumlu olduğu iddia edilmişti. Almanya’da şimdilerde ikinci bir soruşturma daha yürütülüyor. Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ın sanık olarak yargılandıkları ikinci davanın önemli konu başlıklarından birinin de Vakıfbank Frankfurt Şubesi’ndeki para hareketleri olacağı öğrenildi. Birinci soruşturmada da baskına uğrayan şubede ciddi miktarlarda para hareketleri belirlenmişti.

Şirketler kayboldu
Almanya’da soruşturmayı yürüten Kriminal Polis Şefi Alexander Böhm 11 Kasım 2008 tarihli fezlekesinde ikinci Deniz Feneri e. V soruşturması için 12 şirkette arama yapılmasını istiyordu. Arama yapılması istenen şirketler arasında Kanal 7’nin sahibi Yeni Dünya İletişim, Aktif Barter AŞ, Martemsa Gıda Temizlik, Birlik Tekstil, Anadolu Tekstil, Aytaç Dış Ticaret, Haliç Deniz Taşımacılığı, Beyaz Holding gibi şirketler yer alıyordu. Bu şirketlere ilişkin Ticaret Sicil kayıtları incelendiğinde adres değişikliklerine gittikleri görülüyor.

Şirketlerin adreslerinde ise şimdi başka şirketler var. Yine Alman makamlarının basılmasını istediği şirketlerden Birlik Tekstil’e ilişkin Ticaret Sicil gazetesinde hiçbir kayıt yok.

Deniz Feneri e. V. davasında adı sıklıkla geçen Yeni Dünya İletişim şirketi ise tasfiye edilmiş durumda. Ticaret Sicil Kayıtları incelendiğinde Yeni Dünya’da 2007’de sermaye arttırımına gitti, 2008’de ise 14.6 milyon TL’lik sermayenin yüzde 97.2 oranında azaltılması kararı alındı. 2009’da ise Yeni Dünya’nın Kanal 7’yi, Hayat Görsel Yayıncılık AŞ’ye devrederek faaliyetine son verdikleri anlaşıldı. Bu durum, Almanya’daki davanın başladığı tarihten itibaren Yeni Dünya İletişim’in adım adım tasfiyeye sürecine sokulduğunu gösteriyor.

Almanya’ya 2.5 yıl sonra savcılar gitti
9 Eylül 2008: İşçi Partisi’nin suç duyurusu üzerine, Ankara Başsavcılığı Almanya’daki davanın Türkiye’deki bağlantıları hakkında soruşturma başlattı.
18 Eylül 2008: Almanya’daki davada karar açıklandı. Derneğin üç yöneticisi toplam 10 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
26 Eylül 2008: Ankara Başsavcılığı, Alman Mahkemesi’nin verdiği kararın Adalet Bakanı aracılığıyla isteneceğini duyurdu. Başsavcılık, 27 Eylül’de soruşturma dosyası ile mahkeme kararının istenmesi için Adalet Bakanlığı’na resmen başvurdu.
7 Ekim 2008: Adalet Bakanlığı dava kararının istenmesi için Frankfurt Başkonsolosluğu’na yazı yazdı.
21 Ekim 2008: Adalet Bakanlığı’nın dosyayı Almanya’dan isteyen talebinin adresine ulaştığı açıklandı.
Yargıtay Başsavcılığı, AKP’nin Deniz Feneri derneğinden para yardımı aldığı yönündeki iddialar üzerine başlattığı incelemeyi 6 Kasım 2008 tarihinde soruşturmaya dönüştürdü.
5 Ocak 2009: Dava dosyasının Türkiye geleceği tarih olarak 5 Ocak verildi. Ancak bu tarihin üzerinden aylar geçmesi gerekecekti.
20 Ocak 2009: Deniz Feneri ile ikinci bir soruşturma yürüten Alman savcının adli yardım talebi Ankara Başsavcılığı’na ulaştı.
13 Şubat 2009: Adalet Bakanlığı, sahte vekâletname düzenlediği iddiasıyla soruşturma açılan İstanbul 10. Noteri İsmet Büyükkılıç’ı açığa aldı.
16 Şubat 2009: CHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kılıç, Deniz Feneri dava dosyasını Türkiye’ye getirdiğini açıkladı.
24 Şubat 2009: Uzun süre Türkiye gündemini meşgul eden Deniz Feneri dava dosyası Türkiye’ye ulaştı.
24 Nisan 2009: Alman makamlarının 16 zanlı hakkında yürüttükleri soruşturma kapsamında, Frankfurt bölge mahkemesi savcılığının adli yardım talebinin Almanca ve Türkçe metinlerinin Adalet Bakanlığı’na elden ulaştırıldı.
30 Nisan 2009: Bakanlıkta incelenen evrak, Ankara Başsavcılığı’na ulaştırıldı.
21 Mayıs 2009: Dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyraz-oğlu, Almanya’dan gelen dosyanın çevirisinin tamamlandığını bildirdi.
3 Ocak 2011: Deniz Feneri soruşturmasını yürüten 3 cumhuriyet savcısı, soruşturmayla ilgili delil toplama ve ifade almak için Almanya’ya gitti.
Üç bakan
Deniz Feneri skandalı patlak verdiğinde Türkiye’de Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’di. Bakan Şahin’den sonra Sadullah Ergin’in kabinede Adalet Bakanı olarak görev aldığı süreçte Deniz Feneri soruşturması sürüyordu. Ergin’in 12 Haziran’daki seçim nedeni ile yerini bakanlık müsteşarı Ahmet Kahraman’a devrettiği süreçte de aynı soruşturma sürüyordu.