Devrime inanmıştık

Hayata pamuk ipliği ile bağlıydık.. Her an her şey olabilirdi..  Bugün yaşıyorsak bunu biraz da tesadüflere borçluyuz.. İki önemli tesadüf benim aklımdan hiç çıkmaz.. Biri Ulaş Bardakçı ve arkadaşlarının saklandıkları yerin tespit edilmesi üzerine benim evime sığınmak istemeleri ve benim tesadüfen o gün evde olmayışım.. Bu olayı anlamak için Ulaş’ların başına gelenlere bir göz atalım.

Utku Şentürk – İSTANBUL

Kaynağa gitmek için TIKLAYINIZ


Bundan tam 39 yıl önce takvim yaprakları 19 Şubat 1972’yi gösterdiğinde Dev-Genç ve THKP-C liderlerinden Ulaş Bardakçı, Arnavutköy'de saklandığı bir evde sabah saat 07.00 sularında katledildi. Aynı gün sabaha karşı Fındıkzade'de Tevfîk Fikret Sokak'ta bulunan Kısmet apartmanı saat 03.00 gibi basılmış, çıkan çatışmada Maltepe Askerî Tutukevi'nden kaçan Ziya Yılmaz ile evde bulunan Şerafettin Serdar, Osman Cahit İyigün, Hüseyin Özkan, Safiye Özkan ve Lâle Dedealp yakalanmıştı.

Olaydan bir gün önce, 18 Şubatta, hava henüz kararmaya başladığı saatlerde Ulaş’ın arkadaşları bizim eve geliyorlar.. Ben evde yokum.. Serap’la konuşuyorlar..” Arkadaşlarının zor durumda olduğunu, yerlerinin tespit edildiğini ve onları saklamak zorunda olduklarını ve onları bizim evde saklamak istediklerini” söylüyorlar. Annem Trabzon’dan kalkıp bize gelmiş, evdedir. Serap, “Bunu anneme anlatamam, Rahmi evde yok” diye cevap verince Esat’lar ayrılıp giderler. İşte ertesi sabaha karşı yukarıdaki olaylar gelişir..

Benim o gün, o an evde olmayışım tamamen tesadüftür. Esat biz geldiğinden ben evde olsaydım Ulaş’ların evimde saklanmalarına hayır diyemezdim, Ulaş’larla aynı siyasetten olmamama rağmen onları evimde saklayacaktım.. Bunun sonucu olarak ya onlarla birlikte öldürülecektim, ya da yıllarca hapiste kalacaktım..

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bana hiçbir zaman borcunu ödemedi, aksine bana hep kırgın durdu!...

Ertuğrul Günay belki de 1977 de milletvekili olmasını, bugün bakan olmasını bana borçlu..  Neden? Bu da tam bir tesadüf. Ben 1969 yılında FKF ( Dev-Genç) İstanbul sekreterliğine aday oldum. Karşımdaki aday Ertuğrul Günay’dı..  Yapılan pazarlıklar sonunda benim adaylıktan çekilmem istendi. Ben de şart olarak Ertuğrul Günay’ın da çekilmesini istedim. Ertuğrul Günay adaylıktan çekilmek zorunda kaldı ve üzerinde mutabakata varılan Bekir Sıtkı Coşkun İstanbul sekreteri oldu. O günler 12 Mart Askeri Darbesine giden günlerdi. Günay’ın sekreterliğine ben karşı çıkmasaydım, Günay FKF İstanbul sekreteri olsaydı  12 Mart askeri darbesinde içeri girecekti ve uzun süre içerde kalacaktı.. 12 Mart’ta Ertuğrul Günay yerine ben tutuklandım.  Gün Zileli “Yarılma” adlı romanında olayı şöyle anlatıyor:

Genel Yönetim Kurulu, kongreden birkaç gün sonra, Ankara'daki FKF binasında toplandı. GYK, Yusuf Küpeli'yi başkan seçti. Ama iş bununla bitmiyordu. Merkez Yönetim Kurulu'nun oluşturulması da bir meseleydi. Çünkü GYK'da hala, SD'cilerin önemli bir agırlıgı vardı. Bu agırlık, MYK'ya da yansıyacaktı ister istemez. Sonunda MYK şu isimlerden oluştu:
Yusuf Küpeli (Başkan), Mehmet Demir (Genel Sekreter), Tunç Çetin Özkarar (Sayman), Münir Ramazan Aktolga, Çagatay Anadol, Tuncer Eşsizhan, Ruhi Koç, Mustafa Ulusoy, Süleyman Coşkun. MYK üyelerinden Çagatay Anadol ve Süleyman Coşkun, SD'ciydiler. FKF'liler arasında nedense "faşist Süleyman" lakabıyla bilinen Süleyman Coşkun, yönetime, Yusuf Küpeli'yle kişisel arkadaşlıgı sayeSinde girmişti. FKF İstanbul Sekreterinin belirlenmesinde de bir çekişme yaşandı. Rahmi Aydın, MDD'ciler adına İstanbul Sekreteri olmak için epey kulis attı, ama SD'ciler hiç olmazsa bu mevziyi ellerinde tutmak için bütün agırlıklarını koyup, İstanbul Sekreteri olarak Sıtkı Coşkun'un seçilmesini sagladılar.

Gün Zileli “Yarılma” romanında Ertuğrul Günay bölümünü atlamış.

Ertuğrul Günay o günden sonra hep bana uzak durdu. Ben yakınlaşmak istesem de mesafe koydu. Ben bunun bilinçli olduğuna inanmadım hiçbir zaman.. O günün psikolojik etkisi ile bunu spontane yaptığını düşünürüm hep..

1978 yılında Günay CHP milletvekili idi. O günlerde telefon çok zor alınabiliyordu. CHP hükümet ortağıydı. TBMM de Günay’a rastladım ve kendisinden tercihli telefon talebimi hızlandırmasını istedim. Bakan tercihli telefon yasal hakkımdı, sadece hızlandırılmasını istiyordum. Ertuğrul Günay bu talebime “ Rahmi ben iş takipçisi değilim” diye cevap verince müthiş üzülmüştüm.

Mecliste o zaman Demirel’in partisi AP nin üçüncü adamı İbrahim Aksakal  ile karşılaştım. Aksakal meclise neden geldiğimi sordu, söylemedim..İsrar edince söylemek zorunda kaldım. Aldı dilekçemi , ben kahvemi içene kadar CHP li bakandan onaylattı geldi ve bana “ sizinkiler iktidar da olsa iş göremez “ dedi..