Devlet FETÖ’yü ülke ve rejim için ciddi bir tehlike olarak algılamaya devam etmektedir. Bir yandan sırası gelen hakkında başlatılan soruşturmalar canlandırılıp gözaltı ve tutuklamalar devam ederken diğer yandan özellikle Orduda FETÖ operasyonları sürmektedir.
Devletin FETÖ algısı değişmedikçe biz ne af ve ne de infaz yasasında erken tahliye yönelik düzenlemenin olacağına ihtimal vermiyoruz.
Bir başka boş beklenti de Türkiye’de FETÖ’nun yeniden saygınlık kazanabileceği bir değişimin olabileceği düşüncesidir. Böyle bir değişime Türkiye’nin iç koşulları izin vermeyeceği gibi küresel güçlerin de Türkiye’de değişime yönelik bir operasyon düzenlemeleri mümkün değildir.
Türkiye bir Venezuela değildir. Mevcut koşullarda bir dış operasyona Türkiye’nin jeopolitik konumu, ittifakları ve Avrasya güçleri izin vermez.
FETÖ sanıklarının gerçekçi olabilecek tek beklentisi doğru ve etkin bir savunmadır.
Diyebiliriz ki FETÖ davaları kendi hukukunu yaratmıştır. FETÖ devlet tarafından suijeneris bir örgüt olarak nitelenmektedir. Suijeneris bir silahlı terör örgütüne karşı verilecek mücadele de suijeneris olmalıydı.
Bu anlamda devlet kamudan ihraçlarda “suijeneris” bir yol izledi.
Yargı devletin algısına paralel bir FETÖ silahlı terör örgütü suç nitelemeleri ve yargılamaları oluşturdu. Yargıtay FETO’ YA ilişkin “suijeneris” içtihat oluşturma yoluna gitti.
Bu durumda masum olduğuna inanan FETÖ sanıkları ne yapmalı?
Yargıtay FETÖ yargılamalarının başladığı günden günümüze değin FET O’YA özgü bir yaklaşım içinde olmakla birlikte her şeye rağmen masumları ayıklama yönünde sürekli yeni kriterler geliştirmektedir. Bu noktada masum olduğuna inanan FETÖ sanıklarının izleyeceği en sağlıklı yol yüksek yargıdaki değişimleri yakından izleyen, özümseyen ve aynı zamanda ceza hukukunun temel ve evrensel ilkelerini bilen, siyasi davalarda deneyimli hukukçulardan yardım almaktır.
Yargının yarattığı adaletsizlikleri giderecek olan yine yargı ve savunmadır.
Herkes için adalet dileğiyle.
