Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2013/2821 E.  ,  2015/2877 K.

  •  


"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2013/2821
Karar No:2015/2877


Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
 
Vekili :
 

Karşı Taraf (Davalı) : / ANKARA
İstemin_Özeti : Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 14.05.2013 tarih ve E:2012/725, K:2013/767 sayılı kararının; ödeme emrine konu idarî para cezasının
 usulsüz tebliğ edildiği, davacının asıl amme borçlusu şirketin ortağı ve yöneticisi olmadığı, önceki dönemlere ait cezalardan kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu tutulamayacağı, davalı idare tarafından asıl amme borçlusu şirket hakkında tanzim edilmiş aciz vesikasının dosyaya sunulmadığı, amme alacağının zamanaşımına uğradığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
 
Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun 04.05.2006 tarih ve 748/40 sayılı kararıyla Tic. Ltd. Şti.'ne uygulanan 714.460.-TL idarî para cezasının tahsil edilemeyen 708.174,71.-TL'lik kısmının tahsili amacıyla anılan şirketin % 50 oranında hissedarı ve yetkili müdürü olan davacı hakkında düzenlenen 27.03.2012 tarih ve 01 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; ödeme emrine konu idarî para cezasının Tic. Ltd. Şti.'ne usulüne uygun olarak tebliğ edildiği; 2007 yılı başından itibaren işlemeye başlayan tahsil zamanaşımının şirket tarafından 26.03.2007 ve 05.10.2009 tarihinde yapılan ödemeler ile davacıya 01.10.2007 tarihinde tebliğ edilen ilk ödeme emri ve 08.05.2009 tarihinde davacı adına haciz varakası düzenlenmesi neticesinde muhtelif tarihlerde kesilerek yeniden işlemeye başladığı; idarî para cezası ile bağlantılı olarak Petrol Kanunu'na muhalefet suçuyla ilgili devam eden Konya 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin E:2009/464 sayılı dosyasındaki ceza davasının, ceza yargılamasındaki prensipler çerçevesinde bir kusur (kasıt-taksir) değerlendirmesine tabi tutulacağı ve bakılan dava açısından bağlayıcı olmayacağı; 17.04.2013 tarihli ara kararına cevaben gönderilen bilgi ve belgelerin tetkikinden şirket hakkında tesis edilen idarî para cezasının iptali istemiyle herhangi bir dava açılmadığı; dolayısıyla idarî para cezasının kesinleştiği, davacının yanı sıra idarî para cezasının muhatabı olan şirketin diğer ortaklarından herhangi bir tahsilat yapılamadığı; kamu alacağının şirketten tahsiline yönelik haciz işlemleri esnasında şirketin mal varlığı ve hesaplarının tespiti için tapu müdürlükleri ve bankalara yazı yazıldığı; yapılan kapsamlı araştırmalar neticesinde şirketin bir aktifine rastlanılamadığı; bu durumda, idarî para cezasının şirketten tahsili mümkün olmadığından 06.01.2006 tarih ve 6469 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ile 10 yıl süreyle şirket müdürlüğüne seçilen davacının kanuni temsilci vasfına istinaden bakiye alacağın tamamının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un Mükerrer 35. maddesinin 1. fıkrasında, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği; 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcunun olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava açabileceği kurala bağlanmıştır.
Dosyasının incelenmesinden; davacının 26.12.2005 tarihli kararla şirket hissesinin %50'sini devraldığı ve şirketi tam yetki ile temsil ve ilzama yetkili ve mezun olmak üzere 10 yıllığına şirket müdürlüğüne seçildiği, bu hususların 03.01.2006 tarihinde tescil edilerek 6469 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi'nde 06.01.2006 tarihinde ilân edildiği, Tic. Ltd. Şti. hakkında, 19.04.2005 tarihindeki eylemi nedeniyle lisansız faaliyette bulunduğundan bahisle, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun 04.05.2006 tarih ve 748/40 sayılı kararıyla 714.460.-TL idarî para cezası uygulanmasına karar verildiği, anılan kararın 18.05.2006 tarihinde şirket adresinde şirketin daimi işçisine tebliğ edildiği, idarî para cezasının bir kısmının anılan şirketten tahsil edildiği, tahsil edilemeyen 708.174,71.-TL tutar için şirket hakkında haciz işlemlerine başlandığı, ancak anılan şirketin haczi kabil malı olmadığından bahisle 6183 sayılı Kanun'un Mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilci sıfatıyla davacıya 20.11.2008 tarihinde ödeme emri düzenlendiği, 08.05.2009 tarihinde davacı adına haciz varakası düzenlendiği, daha sonra aynı alacakla ilgili olarak 27.03.2012 tarihli dava konusu ödeme emrinin tebliği üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda; davacı tarafından ödeme emrine dayanak idarî para cezasına karşı dava açılmamış ise de; ödeme emrine karşı açılan bu davada, ödeme emrine konu idarî para cezasının tesisine neden olan "lisanssız olarak madeni yağ üretimi faaliyetinde bulunulması" fiilinin, 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesindeki "böyle bir borcunun olmadığı" iddiası kapsamında değerlendirilmesi ve dava konusu ödeme emrinin bu kapsamda yargısal denetime tabi tutulması gerektiği açıktır.

Öte yandan; Anayasa Mahkemesi'nin 19.03.2015 tarih ve E:2014/144, K:2015/29 sayılı kararıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un ''Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu'' başlıklı Mükerrer 35. maddesinin 5. fıkrasındaki ''Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları hâlinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.'' kuralı ile 6. fıkrasındaki ''Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.'' yolundaki hükmün, vergi ve diğer mali ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanuni temsilcilerin, sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden müteselsilen sorumlu tutulmaları sonucunu doğurduğu; adalet ve hakkaniyet ilkeleri gereği, bireyin bu şekilde belirsiz ve güvencesiz bir biçimde kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle, başkalarının eylem veya ihmali sonucu oluşacak sorumluluğa ortak olmasının adalet ve hakkaniyetle bağdaşmayacağı, hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiğinden, kamu alacağının doğumunda ve sorumluluğun tayininde idarî yaptırıma konu fiilin gerçekleştiği tarihin dikkate alınması gerekmektedir. Aksi kabul, kamu alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlardaki kanuni temsilcilerin farklı kişiler olabileceği gerçeği göz önüne alındığında, şirket yetkililerinin önceki dönemlerde işlediği fiilerden dolayı sonraki dönem kanuni temsilcilerin sorumlu tutulmalarına sebep olacaktır.
Bakılan uyuşmazlıkta; idarî yaptırıma konu fiilin işleniş tarihinde davacının kamu borçlusu şirkete fiilin işlendiği tarihinden sonraki bir tarihte ortak olduğu ve şirket müdürlüğüne seçildiği, idarî yaptırıma konu fiilin davacının şirkette temsil yetkisinin olmadığı bir dönemde gerçekleştiği, davacının hukuken ve fiilen şirketin yetkili temsilcisi olmadığı dönemde işlenen fiillerden kaynaklanan kamu alacağından sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığı anlaşıldığından, dava konusu ödeme emrine karşı açılan davanın reddine ilişkin Mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
 
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 14.05.2013 tarih ve E:2012/725, K:2013/767 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03.09.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan Vekili
Üye
Üye
Üye
Üye