ARZU YILDIZ/ANKARA

Ankara Cumhuriyet Savcıları Hakan Pektaş ve Veli Dalgalı tarafından hazırlanan Deniz Feneri e.V İddianamesi, Başsavcıvekili Harun Kodalak tarafından dün onaylanarak, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. 92 sayfalık iddianamede, en fazla suçlama Zekeriya Karaman’a yapılarak, “özel evrakta sahtecilik”, “kamu görevlisinin evrakta sahteciliğe iştirak etmesi” ve “güveni kötüye kullanmak”tan 23 yıl altı ay hapsi istendi. Eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın yanı sıra İsmail Karahan, Erdoğan Kara ve Mustafa Çelik’in ise “kamu görevlisinin evrakta sahteciliğe iştirak etmek” ile “güveni kötüye kullanmak”tan üç yıldan 17 yıla kadar cezalandırılmaları talep edildi. Yeni savcılar, soruşturmadan 26 Ağustos 2011’de çektirilen eski savcıların, şüphelileri mahkemeye sevk ederken yönelttiği “örgüt üyesi olmak” suçlamasına ilişkin takipsizlik kararı verdi. Kararda, sanıklar arasındaki söz konusu ilişkinin işten kaynaklı alt üst ilişkisi olduğu savunularak, bunun örgüt kapsamında değerlendirilemeyeceği iddia edildi.

Eski savcılar ‘örgüt’ demişti

Soruşturmanın eski savcıları, mahkemeye sundukları tutuklamaya sevk yazısında sanıklardan Karaman, Akman, Kara, Çelik ve Karahan için “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, örgüt yönetmek, örgüte üye olmak, örgüte bilerek isteyerek yardım etmek, birçok kez nitelikli dolandırıcılık, birçok kez de sahtecilik yapmak” suçlamasında bulunmuştu. Tutuklamaya sevk tutanağında, nitelikli dolandırıcılık ve örgüt suçu şöyle örneklendirilmişti: “Derneğin yardım yaptığına ilişkin belgelerin belgeye ekli ikâmet ya da yokluk belgesi gibi belgelerden oluştuğu, yardım alındı belgesi üzerinde EURO olduğu anlaşılan rakam ve yardım alan kişi imzasıyla yardım yapıldığını onaylayan muhtar imza ve mührünün yer aldığı ancak bu belgelerle Türkiye’de yardım almış gibi gözüken yaklaşık 500 kişinin tanıklığına başvurulduğunda bunlardan hiçbirisinin yardım alındı belgesinin üzerinde yazılı miktar ve cinste parayı almadıklarını söyledikleri, kendi adlarına düzenlenen bu faturalardan haberlerinin olmadığını ifade ettikleri, yardımı onaylamış gibi gözüken muhtarların da belgedeki imza ve mührün kendilerine ait olmadığını, paraların kendi çıkarları ve kendilerine mal etmek için kullanıldığı tesbit edilmiştir.” Tutanakta, örgüt suçu ise soruşturma kapsamında yapılan aramalarda ortaya çıkartılan gayrıresmi muhasebe kayıtlarına vurgu yapılarak, “Hesaptaki kayıtlarda ya doğrudan Almanya’da ya da kuryeler vasıtasıyla Türkiye’de örgütü kuran şüphelilere para teslim edildiğine ilişkin kayıtlar yer almıştır...” deniyor.