‘’ABD yönetimi olarak bu kadar çok sayıda gazetecinin tutuklu olmasından duyduğumuz ciddi kaygıyı hem dünya kamuoyu önünde hem de Türk hükümeti yetkilileri nezdinde dile getiriyoruz”

LEYLA TAVŞANOĞLU

WASHINGTON - ABD yönetimi Türkiyede 100 kadar gazetecinin ve 12 Haziran seçimlerinde TBMMye seçilen 8 milletvekilinin tutuklu olmasını, demokrasi, basın ve ifade özgürlüğü açısından son derece sakıncalı bulduğunu ve Türk demokrasisi için ciddi biçimde kaygılandığını açıkça dile getiriyor. Bir kaygı kaynağı da Uluslararası İnsan Hakları endeksinde Türkiyenin 148. sırada yer alması.

ABD yönetiminin üst düzey bir yetkilisi, konuşmamızda bu konulardaki kaygılarını açıkça dile getiriyor: Öncelikle ABD yönetimi olarak bu kadar çok sayıda gazetecinin tutuklu olmasından duyduğumuz ciddi kaygıyı hem dünya kamuoyu önünde hem de Türk hükümeti yetkilileri nezdinde dile getiriyoruz. Çünkü bizim gördüğümüz yargı davaları değil, uzun tutukluluk süreleri. Aynı kaygıları tutuklu milletvekilleri ve KCK davaları için de duyuyoruz.

Türkiyede mutlaka anayasa, yargı reformları yapılması gereğini Türk hükümeti yetkililerine iletiyoruz. Özellikle Kürt sorununun sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğine inanıyoruz. Öte yandan Türkiyenin çok ciddi bir terör sorunuyla karşı karşıya olduğunu da biliyoruz. Ancak terör tehdidiyle insanların yasal ifade haklarını da birbirinden ayırıyoruz.

Geçen günlerde Wall Street Journal gazetesinde Uluderede 34 kişinin bombalanarak ölmesine yol açan olayın Amerikan insansız hava araçlarının ilettiği istihbarat nedeniyle gerçekleştiği konusunda bir haber yapmış, bunun üzerine de Başbakan Erdoğan bu haberin ABD yönetimini zor durumda bırakmayı amaçladığı tepkisini dile getirmişti. Acaba ABD yönetimi bütün bu olanlara ne diyor?

ABD tarafı olarak biz Türkiyenin terörle mücadelesini destekliyor ve Türkiyeyle bu konudaki işbirliğimizi sürdürüyoruz. Ancak sonuçta karar alma yetkisi Türk hükümeti ve Türk ordusuna aittir.

Demokrasinin başlıca ilkelerinden birisi olması gereken kuvvetler ayrılığının Türkiyede ortadan kalkışının ana sebebi olarak AKP ile yargı ve Emniyet güçlerini ele geçirdiği söylenen Gülen hareketi arasındaki sıkı işbirliğinin gösterilmesine Türkiyenin stratejik ortağı olan ABD yönetimi nasıl bakıyor? Dini bir cemaat demokrasilerde devlet mekanizmasını yönetmeye sıvanabilir mi?

Geçen pazar CBS televizyonundaki 60 Minutes programında Gülen cemaatiyle ilgili belgeseli izledim. Bence Türkiye bu kuvvetler ayrılığı ve öbür sorunları kendi anayasal çerçevesinde halletmelidir. Türkiyenin stratejik ortağı olarak Türkiyenin temel hakları savunan yeni bir anayasa yapmasını görmek isteriz. Kuvvetler ayrılığı temelsel ilkelerden biridir. Bütün bunları Türkiyenin, kendi karmaşık siyaseti içinde nasıl yapabileceğiniz konusuna ise hiç girmek istemem.

Son on yıldır Türk toplumunun büyük bölümünde ABD aleyhtarlığı giderek artıyor. ABD Türkiyenin iç siyasetine karışmak, manipüle etmekle suçlanıyor. Hatta neredeyse bütün kötülüklerin anası olarak görülüyor. Sizce bunun nedeni ne olabilir?

Türk toplumundaki bu kötü algı bizi kaygılandırıyor. Neyse ki Irak Savaşında çok yüksek olan bu algı şimdilerde biraz daha azaldı. Ama yine de Türk toplumunda bize karşı olan duygular istediğimiz düzeyde değil.