Sol tek tip kıyafete karşı mücadele verdi ve sonunda kazandı.  FETÖ/PDY sanıklarının tek tip kıyafete karşı direniş göstereceğini düşünmüyoruz.

Nedeni?

Öncelikle öğretileri itaate dayalıdır. FETÖ/PDY sanıkları 12 ayı aşan sürelerde tutuklu bulunmaktadırlar, şimdiye kadar hapishanelerde hiçbir uygulamaya seslerini çıkarmadılar, mahkeme önünde gayet sakin ve soğukkanlılar..

12 Eylül döneminin sol sanıklarının öğretileri direnmeyi, başkaldırmayı ve değiştirmeyi öngörüyordu. Onlar ideolojilerini her yerde yüksek sesle savunuyorlardı.

FETÖ/PDY sanıklarının savundukları bir görüş yok, bütün savunmaları, söylemleri masumiyet üzerinedir.

12 Eylül döneminin sol sanıkları masumiyeti değil haklılıklarını savunuyorlardı.

12 Eylül dönemi sanıklarından Gazeteci, yazar Ertuğrul Mavioğlu o günleri şöyle anlatıyor:

“Buna karşı uzun yıllar ciddi mücadele verildi. Ölüm oruçları, açlık grevleri yapıldı. 1987 yılında, hem direnişler hem de hukuki itirazlarla fiilen kalktı.

“1988 yılında hücredeydik. Rahmetli babam tek tipe karşı dava açmıştı. Bu dava kazanıldı ancak o zaman hücrelerden çıkabildik, ancak o zaman bu uygulamaya karşı mücadelede nihayete ulaşıldı.

“Sonrasında da başka denemeler yaptılar, hücre tipi getirerek, saçları asker gibi keserek, ‘hazırol’da bekletip emir-komutaya tabi kılmaya çalışarak insanları dönüştürmeye çalıştılar. Direnenler de oldu boyun eğenler de oldu. Son derece olumsuz olaylar yaşandı.”

Ertuğrul Mavioğlu, 12 Eylül darbesi sonrası Metris Cezaevi’nde yaşadıklarını ve memleketin diğer hapishanelerinde olanları anlattığı “Asılmayıp Beslenenler” serisinin birinci kitabında, tek tip kıyafete karşı verdikleri mücadeleyi de anlatıyor:

“O dönem zorla giydirmek istedikleri tek tip elbise, kimliksizleştirme, kişiliksizleştirme aracı olarak, saldırının merkezine oturtulmuştu.”

14 Ağustos 1983'de hapishane yönetimleri 13-1 genelgesi uyarınca koğuşlardaki mahpusların özel eşyalarına ve kıyafetlerine el konulmasına başlandı. Mavioğlu’nun da kitabında yazdığı gibi, Metris Cezaevi’nde 14 Ocak 1984’te başlayan ve iki gün süren operasyon sonucu mahpusların kıyafetlerine el konuldu.

Asılmayıp Beslenenler’den:

“…Üç yıl boyunca çarşaf ve nevresimlerden diktiğimiz pijamaları giymek zorunda kaldık. Operasyonla aldıkları eşyalarımızın bir kısmı depoda çürüdü, bir kısmı da çalındı.

“…Tek tip elbise sadece bir kumaş parçasını giymeme olayından ibaret değildi. Veya giyildiğinde baskı ve yasakları hafifletmeyecekti. Tersine arkasından gelecek çok daha boyutlu saldırı ve dayatmaların önünü açan, teslim almaya hizmet eden bir role sahipti.

“…Saldırının boyutunun artması, direnişin de boyutunu yükseltmeyi gerekli kılıyordu. Ölüm orucu bu koşullarda, Devrimci Sol ve TİKB tutsakları tarafından 11 Nisan 1984’te tecrit koğuşunda başlatıldı. Ve sonrasındaki iki gün içinde Metris’in diğer bölümlerinde ve Sağmalcılar Özel Tip’teki tutsaklar da eyleme katıldı.

“…Taleplerimiz somut olarak şunlardı: Tek tip elbise uygulamasının kaldırılması, işkencelerin sın bulması, insani ve sosyal yaşam koşullarının düzeltilmesi, siyasi tutukluluk hakkının tanınması.”

Açlık grevi sırasında Abdullah Meral, Haydar Başbağ, Fatih Öktülmüş ve Hasan Telci hayatını kaybetti. Şubat 1986'da tek tip kıyafet uygulamasına son verildi ve açlık grevleri bir süre durdu. Temmuz 1987'de Sağmacılar Cezaevinde 50 mahpus açlık grevine başladı ve bu grev Anadolu'daki cezaevlerine yayıldı. 13 Ağustos 1987'deki görüşmeler sonucunda talepler kabul edildi, açlık grevi durduruldu. 1988'de Diyarbakır Cezaevi'nde Mehmet Emin Yavuz açlık grevi yaparken öldü.[1]

[Haber görseli]

(Fotoğraf: THKP/C 3. Yol davası”nda siyasi tutuklular tek tip kıyafeti yırtarak uygulamayı protesto etti. Sol taraftan ikinci tutuklu Rahmi Yıldırım.)

(Fotoğraf: THKP/C 3. Yol davası”nda siyasi tutuklular tek tip kıyafeti yırtarak uygulamayı protesto etti. Sol taraftan ikinci tutuklu Rahmi Yıldırım.)

12 Eylül darbesinin üzerinden 37 yıl geçti, o gün yargılanan ve direnen soldu. Onların doğru yanlış bir ideolojileri, inançları vardı. Onlar sömürüye, adaletsizliğe, zulme karşı başkaldırmışlardı, direnişlerini cezaevlerinde de sürdürüyorlardı, ölümüne mücadele ediyorlardı ve de ölüyorlardı..

Ya bugün…..

 

[1] * Asılmayıp Beslenenler / Bir 12 Eylül Hesaplaşması – 1, Ertuğrul Mavioğlu, Babil Yayınları/2004 ve İthaki Yayınları/2006, 391/350 sayfa.