Uludere’de “özür dilenecek bir şey yok” ve “tazminatsa tazminat” açıklamalarıyla çizgisini belli eden AKP, 19 Aralık 2000’de hapishanelere düzenlenen operasyonlarla yapılan katliamı da savundu.
 
Yaralı kurtulan 26 tutuklunun başvurusu üzerine AİHM’e taşınan katliam için Türkiye’ye sorulan “Başvurucuların yaşama hakkı ihlal edilmiş midir? Özellikle onlarda görülen ağır yaralar 'kesinlikle zorunlu' zor kullanma neticesinde mi vuku bulmuştur?” sorularına Türkiye’den katliamı gereklilik olarak gösteren bir açıklama geldi.

HAYAT KURTARMAK İÇİN YAPMIŞLAR!

AİHM’e savunma yapan AKP hükümeti, ölüm orucu eyleminin bitirilmesi için yapılması gereken her şeyi yaptıklarını ancak çözüme ulaşamayınca operasyonu tutukluların hayatını kurtarmak için düzenlediklerini öne sürdü.
AKP, daha önceki hükümetler tarafından defalarca tekrarlanan Bayrampaşa Katliamı için, "Hepsi bu grevlere karşı olan, 45 ölüm oruççusu ve 38 açlık grevcisini örgütlerin elinden kurtarmak ve onların yeniden sağlıklarına kavuşmalarını sağlamak amacıyla yapıldı" iddiasını sürdürdü.

BİLİNDİK YALANLAR SIRALANDI

AİHM savunmasında, "güvenlik kuvvetlerinin tutuklulara yönelik 'teslim ol' çağrısı karşısında tutukluların direnecekleri ve sağ ele geçmeyeceklerini' ilan ettiklerini, mazgallar ile koğuş pencerelerinden ateş etmeye başladıkları" da iddia edildi.
Ancak Tufan planındaki bilgiler polis ve askerin, orantısız ve kontrolsüz güç kullandığını, bu ortamda tutuklu ve hükümlülerin karşı saldırıda bulunmasından öte, mukavemette bulunmasının dahi olanaksız olduğunu ortaya koydu.

SAVUNMA, ADLİ TIP’LA ÇELİŞTİ

AKP'nin, katliamın sorumluluğundan devleti kurtarmak için savunmasındaki iddialarından biri de şu oldu: "Ama operasyondan evvel imal ettikleri gaz maskeleri ve gözlüklerle korunan isyancılar ateşli silahlarla kurşun yağdırmaya devam ediyorlardı."
Bu iddia adli tıp uzmanları tarafından hazırlanan 14 Şubat 2001 tarihli Bayrampaşa Cezaevi C Blok Olay Yeri İnceleme Raporu'yla yalanlandı. Bu rapora göre, incelenen koğuş içleri ile duvarlar ve pencerelerdeki mermi çekirdeği deliklerini oluşturan atışların tamamı dışarıdan içeriye doğru yapılan atışlardı.
Ayrıca, Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2005 yılında cezaevinde yapılan keşif sırasında da içeriden dışarıya doğru yapılmış tek bir atışa bile rastlanmadığı belirtilmişti.

SİLAHLAR DA DÜRÜSTÇE AÇIKLANMADI

AKP hükümeti, AİHM savunmasında sadece lakrimojen bombası kullandıklarını öne sürdü. Ancak bu iddiayı operasyon sırasında jandarma çavuş olarak yer alan Altan Sabsız, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdiği ifadedeki "Cezaevi duvarları ve tavan betonları delinmek suretiyle koğuşlara mahiyetini bilmediğim ve envanterimizde bulunmayan değişik gaz bombaları ile müdahale edilmiştir" sözleri ile yalanladı.

AKP, BİNBAŞIDAN İYİ BİLİYOR
Operasyonda sorumlu konumda görev yapan Binbaşı Zeki Bingöl de gazetelere verdiği demeçlerde, operasyon öncesinde "Hasdal'daki EMASYA Tugayı'nda jandarma envanterinde olmayan armut şeklinde el bombaları" dağıtıldığını belirterek, göz yaşartıcı bomba sanıp bu bombaların adını ve ne işe yaradığını sormadığını söylemişti. Yıllardır askeri birimlerde komuta kademesinde görev yapan Bingöl, bu el bombalarıyla ilgili olarak "Ben de hayatta ilk defa gördüm" demişti.

NE OLMUŞTU?

2000’de siyasi tutuklu ve hükümlülerin hapishanedeki insanlık dışı koşul ve uygulamalar ile F Tipi’ne geçişi engellemek için başlattığı açlık grevine karşılık, dönemin hükümetinin emriyle cezaevlerine yapılan eş zamanlı operasyonlarda 30’u tutuklu 2 asker yaşamını yitirmişti. Asker, polis ve özel tim mensuplarından oluşan yaklaşık 10 bin kişilik operasyon ekibi, çok sayıda tutukluyu da hayatları boyunca geçmeyecek şekilde sakatlamıştı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, operasyonun tamamlanmasının ardından yaptığı açıklamada, "200'den fazla ölüm bekliyorduk" dedi. Dönemin Başbakanı Ecevit'ten gelen açıklama da benzerdi: "Zaiyat beklenenden az."

Zeki Bingöl duruşmaya katılacak

19 Aralık 2000’de 19 cezaevi ile birlikte operasyon yapılan ve 12 tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiği Bayrampaşa Cezaevi Katliamı davasına Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 25 Mayıs'ta (bugün) devam edilecek. Geçen Aralık ayında görülen son duruşmada, mahkeme heyeti, basına verdiği demeçlerde operasyona ilişkin önemli bilgiler veren emekli binbaşı Zeki Bingöl ile dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ve cezaevi savcısı Fikret Ünalan'ın tanık olarak dinlenmesine karar vermişti. Bingöl’ün duruşmaya gelerek ifade vereceği öğrenildi.
Söz konusu mahkeme, yetkililer değil sadece 39 erin sanık konumunda bulunması nedeniyle eleştiriliyor.

'A Takımı' Meclis'e taşındı

BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde siyasi tutuklulara yönelik "A Takımı" diye bilinen gardiyanlar ve ülkücü adli tutuklulardan oluşan bir ekibin, saldırılarla büyük bir provokasyon hazırladığını belirterek, konuyu Meclis’e taşıdı.
Aydoğan, tutuklu ailelerinin bu duyumu Mersin İHD'ye bildirdiğini ve yardım talebinde bulunduğunu belirtti ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e şunları sordu:
"İddia edildiği gibi Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde adli tutuklular ve gardiyanlarca siyasi tutuklulara fiziki saldırı gerçekleşmiş midir? İddia edildiği gibi A Takımı adlı bir örgütlenme var mıdır, varsa kimlerden oluşmaktadır? Söz konusu olayla ilgili aileler ve tutukluların şikayetleri işleme alınmış mıdır?"