Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Mehmet Haberal’ın kendisini tahliye etmeyen hakimlere açtığı tazminat davasında verdiği karara göre hakimler, tutuklama konusunda karar verirken yeni kriterlere bakacak...

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Başkent Üniversitesi eski Rektörü Mehmet Haberal’ın kendisini tahliye etmeyen hakimlere açtığı tazminat davasında verdiği onama kararı çok önemli bir emsal oldu. Kararın ayrıntıları, tutuklama konusunda yeni bir düzene geçilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Genel Kurul’un onadığı karar 58 bin tutuklu sanık için de emsal olabilecek nitelikte tespitler içeriyor. Gerekçedeki en önemli tespit, AİHM yargılamalarında temel alınan AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) ile CMK’nın (Ceza Muhakemesi Kanunu) karşılaştırılması oldu. Anayasa’ya göre AİHS’in “iç hukuk kuralı” olduğu ve kanunlardan önce uygulanması gerektiği belirtilen gerekçede CMK’da “katolog suçlar” olarak adlandıralan terör ve diğer bazı suçlarda daha kolay tutuklama kararı verilmesinin AİHS’e aykırı olduğu belirtildi. Kararda, AİHM’e göre aslolanın tutuksuz yargılama olduğu ve salt suçun niteliğinin, tutuklama için yeterli olmayacağı belirtildi ve tutuklama dışında, başka koruma tedbirleri verilebileceği ifade edildi.

Tutuklama kararı verilebilecek 4 durum

Kararda, AİHM’in 2007’de Özden Bilgin’in Türkiye’ye karşı açtığı davada verilen karardan da alıntı yapılarak sadece şu 4 durumda kefaletle tahliye talebinin reddedilebileceğine ilişkin tespiti yer aldı:

1- Sanığın duruşmalara katılmaması.

2- Tahliye edildiği takdirde adaletin işleyişini bozmak için girişimde bulunması.

3- Tutuksuz yargılanırken başka suçlar işlemesi.

4- Toplum düzenini bozma riskinin bulunması.

Karar, adli suçlar ile terör, çete ve darbe girişimi gibi suçlardan tutuklu olanların büyük bölümünü etkileyebilecek. Özellikle CMK’daki tutuklamaya ilişkin düzenlemelerin AİHM kararlarına aykırı olduğu yönündeki tespit, makul süreleri aşan tutuklama kararlarını veren hakimlerin tazminat ödemekle karşı karşıya kalmalarına neden olabilecek.

Tüm tutukluların tahliyesi mümkün değil

Ancak karar bütün tutukluların tahliye olacağı anlamına da gelmiyor. Hakimlerin, tutuklama konusundaki kararlarında AİHM içtihatlarını göz önüne almaları ve her bir dosyada, bu içtihatlardaki kriterlere göre karar vermeleri gerekecek. Bu durumda örneğin, toplum düzenini bozma riski bulunan bir tecavüz hükümlüsü tahliye olmayabilecek. Ancak karar özellikle Ergenekon ve KCK gibi davalardaki tutuklama kararları üzerinde etkisi olabilecek.

“Uzun tutukluluğun gerekçesi kalmadı”

Ankara Üniversitesi Ceza Hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Muharrem Özen de VATAN’a yaptığı açıklamada “Bundan sonra yeni bir yol açıldı. Bundan sonra tutuklama uzun olursa, makul süreyi aşarsa, orantılı olmazsa hakim ‘takdir hakkını kullanıyorum’ diyerek işin içinden çıkamaz. Biz zaten ceza hukukçusu olarak, akademisyen olarak yıllardan beri tutuklamanın bir koruma tedbiri olduğunu, ceza olmadığını söylüyorduk. Bu kararla, uzun süreli tutuklamaların hiçbir gerekçesi kalmamıştır. Cezaevlerinin tutuklu ile dolu olması düşündürücü. Bir hukuk devletinde cezaevindekilerin çoğunluğunun hükümlü olması gerekir. Bundan sonraki süreçte uygulamanın tümden değişmesi gerekiyor” dedi.