Bir C. Savcısı mütalaasında “TCK’n un 314/2 maddesi kapsamında terör örgütü üyeliğinden cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de; sanığın dahil olduğu örgütün terör örgütü olduğunu bildiğine dair dosyada delil elde edilememiş olması, örgütün hain ve sinsi yüzünü gizleyerek kendisini ahlak ve erdem hareketi olarak tanıtması, toplumun büyük bölümünde de algının bu şekilde olmuş olması, ancak 17-25 Aralık süreci ile örgütün adliye yapılanması kanalı ile hükümet ve devlet erkanını aşağılamaya ve cezalandırmaya yönelik eylemlerde bulunduğu, bu kapsamda örgütün medya ve halk nezdinde sorgulanmaya başlandığı, dolayısı ile sanığın mensup olduğu yapının hukuk aracılığı ile suç işleyen bir suç örgütü olduğunu bilebilecek durumda bulunduğu, ancak örgütün 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek bir konumda bulunmadığı…”  dedi ve sanığın 314/2 yerine suç örgütüne üye olmaktan, TCK 220/2’den cezalandırmasını ve tutuklu sanığın tahliyesine karar verilmesini istedi.

C. Savcısının mütalaası Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesinin 2015/3 Esas, 2017/3 Karar ve 24.04.2017 tarihli referans yargısal kararı ile tam olarak uyumlu bir karar.

Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesi anılan kararında bylock için ne diyor?

Bir yerde şöyle denilmektedir:

“Teferruatı delillerin değerlendirilmesi bölümünde anlatılan, teknik özellikleri, indirme ve kullanma yöntemi, kullanıcıları ve muhtevası itibariyle münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanması amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgüt mensupları tarafından kullanıldığı tespit edilen ByLock iletişim sistemine bu özelliğini bilerek dahil olan ….”

Bir başka yerde:

“ByLock iletişim sistemi, yukarıda açıklanan somut delillerle kanıtlandığı üzere, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacaktır…..”

Eren Erdem hakkındaki hapis cezasının onanması istendi Eren Erdem hakkındaki hapis cezasının onanması istendi

Görüldüğü gibi daire örgüt talimatıyla ve bylock’un FETÖ silahlı terör örgütüne münhasır bir iletişim aracı olduğunu bilerek sisteme dahil olmayı aramaktadır.

Daire ayrıca söz konusu kararında uzunca suçun manevi unsurundan bahsetmekte, ceza hukukumuzun kusursuz suç olmaz ilkesini benimsediğini vurgulamaktadır.

Ancak daire bunca ilkesel açıklamalardan sonra nasılsa bu ilkelerden kopuyor, anılan kararda açıklanan, dairenin ifadesi ile Ortaçağ Kanonik hukuk anlayışa dönüyor ve sonuçta bylock kullanmanın FETÖ suçu için yeterli olduğu sonucuna varıyor.

Biz bütün savunmalarımızda dairenin anılan referans kararındaki çelişkilere dikkat çektik. Süreçte daire kısmen bu tutumunu değiştirmiş olsa da hala suçun oluşumu için manevi unsurun varlığı, failin fiili bilerek ve isteyerek yani kasten işlemesi gerektiği ceza hukukunun olmazsa olmaz ilkesinden uzak durduğu görülmektedir.

İşte C. Savcısı mütalaasında suçun varlığı için şart olan kast unsuruna atıf yapmaktadır.

FETÖ davalarının kaderini değiştirecek olan bu mütalaa FETÖ davalarında köklü bir yön değişikliğinin, ceza hukukunun temel ilkelerine yeniden dönüşün bir işareti mi yoksa bir C. Savcısının inanarak cesaretle verdiği bir mütalaa mıdır?

Şimdi Yargı çevrelerinde bu konu tartışılmaktadır.

Bazılarına göre bu mütalaa FETÖ davalarında köklü bir değişimin işaretidir.
Kimi daha da ileri gitmekte ve mütalaanın genel affın alt yapısına yönelik olduğu yorumunu yapmaktadır.

Şöyle ki;

FETÖ davalarında TCK 314 yerine TCK 220 ile düzenlenen suç örgütü uygulanırsa genel afta PKK af kapsamı dışında bırakılacak ve böylece MHP’nin olası itirazı önlenmiş olacaktır, böylece de MHP’nin af teklifi hayata geçirilecektir.

Kim bilir?

Fazla iyimser belki…

İŞTE O MÜTALAA

T.C

……………………

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

Mahkeme Esas No   :……………

Savcılık Mütalaa No :…………....

………………… AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

Yukarıda yazılı dosyanızda Cumhuriyet Başsavcılığımızdan görüş istenmekle;

            Sanığın sadece FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca kullanılan Bylock isimli programı kullandığı, kullanıcı adının …….” olduğu, ID numarasının “……” olduğu,şifresinin “…...74” olduğu, Bylock rehberinde hakkında daha önce FETÖ/PDY üyeliği kapsamında işlem yapılan … .., …., Ömer ….., …… gibi örgüt mensuplarının bulunduğu, mesaj içeriklerinden sanığın örgüt adına ortaokul öğrencilerinin eğitim faaliyetiyle ilgilendiğinin anlaşıldığı, sanığın programı 22/04/2015 tarihinden 13/02/2016 tarihine kadar kullandığı, böylelikle sanığın sadece örgüt mensuplarının gizliliği temin amacıyla kurdukları gizli iletişimi sağlayan haberleşme programını kullandığı ve örgüt adına ortaokul öğrencilerinin eğitim faaliyetlerini yürüttüğü, elde edilen delillerin sanığın örgüt üyeliğinden mahkumiyeti için yeterli olduğu, her ne kadar sanık hakkında TCK’n un 314/2 maddesi kapsamında terör örgütü üyeliğinden cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de; sanığın dahil olduğu örgütün terör örgütü olduğunu bildiğine dair dosyada delil elde edilememiş olması, örgütün hain ve sinsi yüzünü gizleyerek kendisini ahlak ve erdem hareketi olarak tanıtması, toplumun büyük bölümünde de algının bu şekilde olmuş olması, ancak 17-25 Aralık süreci ile örgütün adliye yapılanması kanalı ile hükümet ve devlet erkanını aşağılamaya ve cezalandırmaya yönelik eylemlerde bulunduğu, bu kapsamda örgütün medya ve halk nezdinde sorgulanmaya başlandığı, dolayısı ile sanığın mensup olduğu yapının hukuk aracılığı ile suç işleyen bir suç örgütü olduğunu bilebilecek durumda bulunduğu, ancak örgütün 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek bir konumda bulunmadığı, dolayısıyla sanığın örgütün silahlı suç örgütü değil, suç işlemek amacıyla kurulan bir suç örgütü olduğu yönünde hataya düştüğü, TCK’nun 30/2. maddesinde; bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişinin, hatasından yararlanacağı yönündeki hüküm karşısında, sanığın hata hükümleri sebebiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçu yerine, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan cezalandırılması kanaatine varılmış olmakla;

1-) Sanığın TCK’nun 220.2.53.1.2.3 maddeleri uyarınca CEZALANDIRILMASINA,

2-) Sanığın gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin TCK 63/1. maddesi uyarınca cezasından MAHSUBUNA,

3-) Tutuklulukta geçen süre ve muhtemel kanun yollarında geçecek süre de dikkate alınarak sanığın yurt dışına çıkış yasağı öngören adli kontrol hükümleri ile TAHLİYESİNE,

4-) Yargılama giderlerinin sanıktan TAHSİLİNE, karar verilmesi

      Kamu adına talep ve mütalaa olunur. 09/01/2019

…………………..

Av. Rahmi Ofluoğlu

Biz