Ali Erbaş

Arguvan Türküleri Ses yarışması Yeditepe Üniversitesi İnan Kıraç Salonu’nda düzenleniyor.Arguvan Vakfı Başkanı Hasan Aydın bu sene 16’ncısı düzenlenen yarışmayı anlattı.

Bu sene yarışmada neler olacak? Ne zaman ve nerede gerçekleşiyor?
Bu yıl 16.’sını yapacağımız Arguvan Türküleri Ses Yarışması yine yoğun emek ve heyecan ile çalışma arkadaşlarımızın, müzisyenlerimizin ön elemelere 52 yarışmacının katıldığı heyecan dolu bir ön seçim sürecinden sonra ön seçici kurul 12 yarışmacıyı finale taşıdı. Birbirinden değerli kendine özgü sesler, bu bir yarışma olunca seçim gerçeği ile karşı karşıya kaldılar. Hepsi de iyi hazırlanmış. Ön seçicilerin hayli zorlandığını biliyorum. Bu yarışmada çıtanın bir kademe daha yükseltildiğini hep birlikte göreceğiz. Yarışma yarın saat 13:00’da Yeditepe Üniversitesi İnan Kıraç Salonu Kayışdağı/Ataşehir Yerleşkesi’nde yapılacak. Bu vesile ile yıllardır salonunu bize ayıran, destek veren Sayın Bedrettin Dalan’a teşekkürlerimizi iletmek isteriz.

Kararlı bir şekilde Arguvan türkülerini sahiplenmeye ve savunmaya devam ediyorsunuz. Bu sizin için ne ifade ediyor?
Shakespeare der ki; “Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlüdür. “Biz Arguvanlılar bir türkü coğrafyasında dünyaya gelmiş analarımızın, ninelerimizin bol amanlı ninnileri ile büyümüş, türkü dolu sofralarda muhabetlere katılmış, bağlaması, curası başta olmak üzere bir çok sazın ezgilere can verdiğini duymuş, görmüşüz. Yeri gelmiş coşkuyla, sevda dolu türkülere eşlik etmiş, yeri gelmiş sıra türkülerine eşlik etmiş, korolara katılmış yada o an içtenlikle söylemek istediği bir türkünün bir mısrasını sofra dostlarına aşkını, sevdasını duyurmak ve paylaşmak için en özenli şekilde seslendirmeye çalışmış toplumun bireyleri olmak, Arguvanlı olmak işte böyle bir şey. Arguvan coğrafyasında bunları yaşayarak büyüyüp, şehirlere hele İstanbul gibi bir metropol şehre gelip sessizce şehir yaşamında erimek, yok olmak mümkün mü? İçimizde yanan türkü ateşi bizleri bu gürültülü alabildiğine kirli şehirlerde de temizlenmenin ve ruh zenginliğinin dışa vurumu için hiç beklemeden, bizde varız ve biz işte buyuz deme cesaretinin Arguvanlılar tarafından ifadesidir.

Türküler halk kültürünün en önemli öğelerinden biridir. Halk olmanın en önemli öğesi kültürü yaşatmak, zenginleştirmek ve bin yıllara taşımaktır. Bu da dil ile olur. Diliniz varsa, kültürünüzü her türlü yasağa, baskıya zulme rağmen taşırsınız o dilden dile telden tele hep var olur. Tarih bunun en büyük tanığıdır. “Türkü tadında yaşamak” ne güzel bir cümle değil mi? İşte biz Arguvanlılar bu tadı biliyoruz, yaşadık, yaşatmaya devam ediyoruz.

Yaşadığımız dönemde sanatın, türkülerin toplumsal yaşamımıza ne gibi etkileri oluyor?
Bu soruyu M. Kemal Atatürk’ün “Sanatsız kalan milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözü ile başlayarak yanıtlamaya çalışayım. Dün de, bugün de sanat ve sanatçı için hayli zorlu bir dönem olup, sanatın, sanatçının dışlandığı hiç haketmediği haksızlıklarla karşılaştığı bir süreçtir. Böyle olunca sanata ve sanatçıya sahip çıkmak, yanlarında olmak bizler için bir görev oluyor. Genel olarak sanatçılar muhaliftir, onlar halkın açık söylemekten çekindiği duygu ve düşüncelerini şiirleriyle, makaleleriyle ile hicvederek yada çizerek halka tercüman olurlar. Bu hal iktidar sahiplerini kızdırır. Bugün ve tarihe baktığımızda bu çelişkili durum hep yaşanır. Türkülerin buradaki işlevi yüzyıllar önce yazılmış bir türkü bugüne eleştiri işlevi görür. Bunun içindir yaşama dair söylenmiş yazılmış tüm şiirler, türküler toplumsal yaşamın aynası ve tarihe not düşülmesidir.

Onun içindir; Karacaoğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan, Fuzuli tüm halk ozanları yüzyıllara damgasını vurmuş, yaşıyor, yaşamaya devam edecek. Onlar toplumun gözü, kulağı, sesi olmayı sürdürüyor, bize öğretmeye devam ediyorlar, biz de onların öğrencileri olmaktan onur duyuyoruz.

Kaynak: Birgun.net