Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara Barosu hakkında 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama', 'Nefret ve ayırımcılık' ve 'Hakaret' suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Ankara Barosu ise yaptığı açıklamada, cümlelerinin sosyal medyada organize bir şekilde çarpıtıldığını belirterek, “Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz” ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara Barosu hakkında 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama', 'Nefret ve ayırımcılık' ve 'Hakaret' suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Diyanet İşleri Başkanlığı I. Hukuk Müşaviri Selami Açan tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesinde, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camiinde, “Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi” konulu Cuma hutbesi anımsatıldı. Erbaş'ın hutbede "Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikâhsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz, bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim" şeklinde halka İslam'ın evrensel emir ve mesajlarını ilettiği bildirildi.

Ankara Barosu'nun açıklamasına da yer verilen dilekçede, "Şüphelinin, kamusal görevlerinden dolayı Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş'a ve başkalığımıza yönelik; tahkir edici, küçük düşürücü, alaycı ve hakaretamiz söylemiyle kamu görevlisine alenen hakarette bulunduğu tespit edilmiştir. Din konusunda toplumu aydınlatmakla görevli, halk nazarında saygın ve itibarlı, önder konumundaki Diyanet İşleri Başkanımıza alenen hakaret eden şüpheli hakkında re'sen 'kamu görevlisine alenen hakaret’ suçundan soruşturma ve kovuşturma başlatılması kamusal önem arz etmektedir. TCK'nın 122, 125, 216 ve 131'inci maddeleri  uyarınca, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ederek veya aşağılayarak toplumda nefret ve  ayırımcılığa yol açarak kamu çalışanına görevinden dolayı alenen hakaret eden şüpheli baro ve  yetkili organları hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılarak şüphelilerin  cezalandırılmasını arz ve talep ederim" denildi.

Dilekçe ile Ankara Barosu hakkında, 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama', 'nefret ve ayrımcılık' ve 'hakaret' suçlarından suç duyurusunda bulunuldu.

SORUŞTURMA BAŞLATILMIŞTI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da Ankara Barosu yöneticileri hakkında re'sen soruşturma başlattığını duyurmuştu. 

ANKARA BAROSU'NDAN AÇIKLAMA

Ankara Barosu'nda konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Ankara Barosu tarihinde hiçbir zaman dini değerleri aşağılamadığı gibi, görevi gereği Anayasa ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin her zaman savunucusu olmuştur.  Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz" denildi. 

Ankara Barosu'nda avukatlara 'ikinci baro' çağrısı Ankara Barosu'nda avukatlara 'ikinci baro' çağrısı

Baro'nun açıklaması şu şekilde:

"Avukatlık Kanunu’nun barolara yüklediği insan haklarını koruma görevi gereği sorumluluğumuz olduğu gibi Anayasanın ikinci maddesinde vücut bulan laik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşamanın gereğidir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin üçüncü maddesi, cinsel yönelim ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığı yasaklamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi de ayrımcılık yasağını açık olarak düzenlemiş olup, yerel mevzuatımızda ise nefret söylemi TCK 216. maddesinde açıkça yasal yaptırıma tabi tutulmuştur.

"HİÇBİR KURUM YASAL DÜZENLEMELERİN ÜSTÜNDE İMTİYAZLARA SAHİP DEĞİLDİR"

Laik devlette yönetim din kurallarına göre değil, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda akılcı ve bilimsel verileri esas alan beşeri iradeye dayanır. Kurumları temsil edenlerin yaptıkları açıklamalarda da yasalara, Anayasa’ya ve tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalara uygunluk aranır ve beklenir. Yasa önünde eşit insanların bir kısmını ötekileştirilerek aşağılamak ve kitlelere hedef göstermek açıkça suç olup hiçbir kurum veya kuruluşun temsilcisi yasal düzenlemelerin üstünde imtiyazlara sahip değildir.  

"ORGANİZE BİR ŞEKİLDE ÇARPITILDI"

Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda görevimiz gereği yaptığımız 26.04.2020 tarihli açıklamamızdan bir cümlenin alınarak sosyal medyada organize bir şekilde çarpıtılma çabasının ise laik devlet sisteminden uzaklaşılma arzusuna ve uzun zamandır her fırsatta saldırılan İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dönük olması hiç de şaşırtıcı değildir.  

İnsanlık tarihi; zamandan ve coğrafyadan bağımsız bir şekilde çağlar boyunca kanla, nefretle, bir kesimin diğer kesimi ötekileştirip maddi ve manevi dünyada yok etme çabalarıyla geçmiştir. Bu çerçevede, anılan yazı içeriğindeki “çağlar öncesine ait” söylemi, İslam temelinde dini değerleri değil coğrafyadan ve tüm dinlerden bağımsız olarak dünya tarihinde çağlar boyunca yaşanan trajedilere vücut veren ayrımcı ve ötekileştirici zihniyeti ifade etmektedir.  Zira yaşadığımız dönemde insan onuru, uluslararası sözleşmeler ve iç hukukla güvence altına alınmıştır.

Uluslararası ve ulusal düzenlemelerle yasal güvence altına alınmış bulunan en temel insan haklarını savunmaya dönük ve hiçbir suç unsuru içermeyen bu açıklamamız nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkımızda soruşturma başlatıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Ankara Barosu tarihinde hiçbir zaman dini değerleri aşağılamadığı gibi, görevi gereği Anayasa ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin her zaman savunucusu olmuştur. 

Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz.

ANTALYA BAROSU: HİÇBİR GÜÇ BAROLARI KORKUTAMAYACAK

Antalya Barosu yaptığı açıklamayla soruşturmaya tepki gösterdi. Baro'dan yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Diyanet İşleri Başkanının ifadelerini kınama niteliğindeki bir basın açıklaması nedeniyle, sosyal medya paylaşımları ve yürütme gücünün temsilcilerinin açıklamaları üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, bir Cumhuriyet kurumu olan Ankara Barosu'nun yönetim kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlatılmıştır. Yalnızca bu soruşturma bile, yargının yürütmeye bağlı ve taraflı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Baroların baskı ve  tahakküm altına alınma çabasının son örneği olan bu soruşturma sürecinde Ankara Barosu'nun yanında olduğumuzu ve hiçbir gücün Baroları korkutamayacağını, susturamayacağını bilgilerinize sunarız.”

Kaynak http://www.cumhuriyet.com.tr/