Olaylar

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması üyesi olma suçundan yürütülen soruşturma kapsamında başvurucunun kollukta, başsavcılıkta ve adli kontrol kararı verilmek üzere sevk edildiği sorgusunda müdafi hazır bulundurularak savunması alınmış; tamamlanan soruşturma sonucunda başvurucu hakkında atılı suçtan iddianame düzenlenmiştir. Yapılan sorgusunda başvurucu, kendisine zorunlu müdafi atanmasını talep etmemiştir. Celse sonunda mahkeme, başvurucunun eşinin aynı mahkemenin farklı dosyasında yargılandığını belirtmiş ve her iki dava arasında hukuki irtibat olduğu gerekçesiyle başvurucu hakkındaki davanın başvurucunun eşi hakkındaki dava ile birleştirilmesine karar vermiştir. Birleştirme kararı üzerine üç celsede tamamlanan yargılama boyunca başvurucu tüm celselerde hazır bulunmuş, mahkeme bu celselerde başvurucuya müdafi görevlendirmesini isteyip istemediğini sormamış, başvurucu da bu yönde bir talepte bulunmaksızın savunmalarını dile getirmiştir. Yargılama sonucunda mahkeme, başvurucuyu atılı suçtan hapis cezasına mahkûm etmiştir.

Anılan hükme karşı başvurucu maddi imkânsızlıklar nedeniyle avukat tutamadığını, muhakeme süreci boyunca kendisine adli makamlarca da müdafi görevlendirilmediğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge adliye mahkemesi dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda başvurucunun istinaf talebini esastan reddetmiştir. Başvurucunun temyiz talebinde bulunması üzerine Yargıtay, bölge adliye mahkemesi kararını onamıştır.

İddialar

Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Bazı Kişilere Gelen Kitapların Teslim Edilmemesi Nedeniyle İfade Özgürlüğünün İhlal Edil Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Bazı Kişilere Gelen Kitapların Teslim Edilmemesi Nedeniyle İfade Özgürlüğünün İhlal Edil

Başvurucu, ceza davasında zorunlu müdafi atanmaması nedeniyle müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda mahkeme, haklarını -tümünün içeriğini belirtmeden- maddeler hâlinde saymak suretiyle hatırlatmış; müdafi yardımından yararlanma hakkına ilişkin olarak ise bu hakka açık bir şekilde değinmeden zorunlu müdafilik dışındaki avukat talebinde ileride haksız çıkması hâlinde tarifede belirtilen miktarın yargılama gideri olarak kendisinden alınacağı bildiriminde bulunmuştur. Birleştirme kararı sonrasında devam eden yargılamada başvurucuya hakları yeniden hatırlatılmamış, başvurucu da ilk celsede savunmasını bizzat yapacağını söylemekle yetinerek tüm celselerde savunma ve itirazlarını müdafi yardımından yararlanmaksızın dile getirmiştir. Buna karşın başvurucu, kanun yolu başvuru dilekçelerinde kendisine müdafi atanması gerektiğine dair şikâyetini ortaya koymuştur. Bu nedenlerle öncelikle belirlenmesi gereken husus başvurucunun müdafi yardımından yararlanma hakkından açık bir biçimde feragat edip etmediğidir.

Birleştirme kararı sonrasında devam eden üç celsede herhangi bir hak hatırlatılmaksızın başvurucunun sorgusu yapılmış, yasal haklarla ilgili olarak hukukta yer alan maddelerin sayılmasıyla yetinilmiş, bunların içeriğinin ve kapsamının ne olduğu açıkça belirtilmeden müdafi yardımından yararlanma hakkına ilişkin olarak yargılama giderlerinin tahsili hususunda ileride doğması muhtemel mali sorumluluğa vurgu yapılmıştır. Bu nedenle başvurucuya müdafiden yararlanma hakkının açıkça hatırlatılmadığı değerlendirilmiştir. Diğer yandan başvurucu, tüm celselerde müdafi görevlendirilmesini talep etmeksizin savunma yaptığı hâlde hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmasından sonra mali nedenlerle avukat tutamadığını beyan etmiş ve kendisine müdafi görevlendirilmesi gerektiğine dair itirazlarını açıkça ileri sürmüştür. Bu durumda başvurucunun müdafi yardımından yararlanma hakkından açık bir biçimde feragat ettiği sonucuna ulaşmak mümkün değildir.

Bununla birlikte bölge adliye mahkemesi başvurucunun zorunlu müdafi talebini istinaf başvurusunda dile getirdiği ve istinaf incelemesi sırasında duruşma açılarak kendisine bu haktan yararlanma imkânı tanınabileceği hâlde bu itiraza ilişkin bir değerlendirme yapmadan istinaf talebini dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda esastan reddetmiştir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi, başvurucunun dile getirdiği olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul de yürütmemiştir. Yargıtay da benzer yönde itirazları içeren temyiz talebine karşın herhangi bir açıklamada bulunmaksızın bölge adliye mahkemesi kararını onamıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr