Olaylar

Başvurucu, katıldığı bir televizyon programında beslenmenin önemi, depresyonla beslenme arasındaki ilişki konularına değinmiş; ilaç şirketlerinin ticari kaygılarla hareket ettiğine, ilaçlarla mutlu olunamayacağına ancak sağlıklı beslenme ile mutlu olunabileceğine dair mesajlar vermiştir. Söz konusu konuşmalar üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmış ve başvurucuya İstanbul Tabip Odası Onur Kurulunun kararı ile para cezası verilmiştir. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu, söz konusu kararı onamıştır. Başvurucunun söz konusu kararın iptali talebiyle açtığı dava idare mahkemesince kesin olarak reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, bir televizyon programında yaptığı tıbbi içerikli açıklamalara istinaden hakkında disiplin para cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Adli Görüşme Odalarında Gerçekleştirilecek İş ve İşlemlerde İzlenecek Usulü Düzenleyen Kuralın İptali Adli Görüşme Odalarında Gerçekleştirilecek İş ve İşlemlerde İzlenecek Usulü Düzenleyen Kuralın İptali

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda TTB'ye göre; başvurucu uzmanlık dışı bir konuda tıbbi değerlendirme yapmış, bilimsel olmayan açıklamalarla toplum sağlığına zarar vermiş, açıklamalarıyla kendi reklamını yapmış, tıbbi bir konu ile ilgili kendisinden farklı düşünen hekimlerle etik olmayan bir biçimde tartışma yöntemi kullanmıştır. Başvurucunun bu görüşler doğrultusunda verilen para cezasına itirazını inceleyen idare mahkemesi, yaptığı değerlendirmelerde başvurucunun açıklamalarının halk sağlığına ne şekilde zarar verdiğini somut olarak ortaya koymamıştır.

Bir düşünce açıklamasında bulunmak için uzmanlığını kanıtlama şartının getirilmesi ifade özgürlüğünü anlamsız kılacak derecede kısıtlar. Kaldı ki başvurucu bir kardiyoloji ve iç hastalıkları uzmanı olduğu gibi genel olarak Türkiye'nin bilinen akademisyenlerinden ve bilim insanlarındandır. Bu kapsamda tıp alanında yaşanan gelişmeler başvurucunun ilgi alanındadır. Ayrıca başvurucunun bazı ifadelerinde meslektaşlarını eleştirdiği hatta bu ifadelerle abartıya kaçtığı kabul edilse bile bir bilim insanının yerine geçip belli bir durumda kullanılacak ifade şeklinin ne olacağını belirlemek yargı mercilerinin görevi değildir. Kaldı ki ifade özgürlüğü büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir. Bu nedenle birey ve toplum hayatı için hayati meselelerin tartışılması bağlamında açıklanan ifadelerin -bilhassa herhangi bir özel kişiye yönelik olmadığında- sert olmasına ve polemik içermesine daha fazla tolerans gösterilmesi gerekir. Öte yandan ifadenin sert olması, ifade açıklamalarına yapılan müdahalelerin gerekçesi olarak kabul edilemez.

Çok sayıda kitap yazan ve büyük bir şöhrete sahip olan başvurucunun görüşlerini temellendirmeye çalışırken daha fazla teknik açıklamayı yaptığı kitaplarını işaret etmesinin reklam olarak kabul edilmesi, hekimlerin reklam yasağı ile ulaşılmak istenen amacın ötesine geçerek ifade özgürlüğü alanının dolaylı olarak daraltılması anlamına gelmektedir. Bu doğrultuda ifade özgürlüğünün çeşitli bahanelerle daraltılması, demokratik toplumun temellerini sarsacağı için Anayasa'ya uygun kabul edilemez.

Başvurunun bütün koşulları gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında disiplin cezası verilmesi ile Anayasa'da koruma altında olan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği gibi orantılı da olmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

anayasa.gov.tr