Olaylar

Belediye başkanı olan başvurucu hakkında hendek olaylarının başladığı dönemlere denk gelen bir basın açıklamasına katılması dolayısıyla devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu anılan soruşturma kapsamında üç gün gözaltında tutulduktan sonra tutuklanmıştır. Yargılama ağır ceza mahkemesinde yürütülmüş; başvurucu, yargılama sırasında tahliye edilmiştir.  Yapılan yargılama sonucunda başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutuklanmasına karar verilmiştir. Mahkûmiyete ilişkin karar istinaf ve temyiz incelemelerinden geçerek kesinleşmiştir.

İddialar

Başvurucu, bir basın açıklamasına dinleyici olarak katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak kullanılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı ile Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edilmesi Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı ile Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edilmesi

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvuruda öncelikle öz yönetim meselesinin PKK terör örgütü yönünden önemine değinmek gerekir. PKK 2007 yılında KCK adı altında bir yapılanmaya gitmiştir. Bu yapılanmayla birlikte örgüt, bir devlet sistemi gibi yapılandırılmaya çalışılmış ve örgüt için anayasa olarak kabul edilen bir sözleşme metni oluşturulmuştur. KCK Sözleşmesi olarak adlandırılan bu metinde özerk bir yapılanma oluşturulduğu, bunun yanında PKK terör örgütünün sonuç bildirgelerinde de öz yönetim meselesine ilişkin açıklamalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu sözleşmede öngörülen ve bildirgelerde açıklanan düzenin hayata geçirilmesi amacı doğrultusunda 2015 yılı Temmuz ayının son haftasından başlamak üzere PKK terör örgütü ve üst düzey yöneticileri ile örgütün farklı yapılanmaları tarafından öz yönetim ilan edilmesi noktasında açıklamalar yapılmıştır. 

Başvurucu, öz yönetim ilanı niteliğini taşıyan bir basın açıklamasına katılmıştır. Söz konusu basın açıklamasındaki görüşler açıklamanın yapıldığı bağlamla birlikte değerlendirildiğinde bu açıklamalarla PKK'nın öz yönetim ilan edilmesi yönündeki talimatları yerine getirilmekte, ilçede silahlı güç kullanmaya çağrı yapılmaktadır. Dahası söz konusu düşünce açıklamaları, ülkenin Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin belli yerlerinde hâkimiyet kurmaya çalışan PKK terör örgütü ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmaların arttığı bir dönemde yapılmıştır. Son olarak basın açıklamasının hemen akabinde Sur ilçesinde vahim şiddet olaylarının yaşandığı da açıktır.

Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde basın açıklamasının içeriğinin Sur ilçesinde şiddetin artmasını teşvik ettiği ve devlete karşı şiddet kullanımının gerekli ve haklı olduğu düşüncesini içinde barındırdığı değerlendirilmiştir. Bunun yanında söz konusu basın açıklamasının insanları saldırgan olarak gösterilen devlete karşı şiddete başvurulmasının gerekli ve haklı olduğu hususunda bilinçlendirmeye ve terör saldırıları için cesaretlendirmeye imkân sağladığı, bir terör örgütünün sesinin kitlelere duyurulmasına hizmet ettiği ve terör suçunun işlenmesi tehlikesine yol açacak bir mesajın kamuoyuyla paylaşılması niteliğinde olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

Öte yandan Anayasa Mahkemesinin değerlendirmelerine göre terör olaylarının arttığı bölgede bulunan bir ilçenin belediye başkanı olan başvurucunun birçok il ya da ilçede basın açıklaması adı altında yapılan öz yönetim ilanlarından haberdar olmaması ve katıldığı basın açıklamasının sonuçlarının da benzer olacağını değerlendirmemesi imkânsızdır.

Başvurucu, bir siyasetçi olarak basın açıklamasına katılmasının basın açıklamasındaki düşüncelerin toplum üzerinde yaratacağı etkiyi artıracağını gözönünde tutması gerektiği hâlde bunun aksine pek çok sivil vatandaş ile güvenlik görevlisinin ölümüne sebep olmuş şiddet eylemlerinin faili bir terör örgütünün talimatlarına uygun bir şekilde öz yönetim ilanına katılmıştır. Dolayısıyla belediye başkanı olan başvurucunun olay tarihi itibarıyla mevcut koşullar dikkate alındığında açıkça örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini savunan bir basın açıklamasının sonuçlarından haberdar olduğu hâlde söz konusu basın açıklamasına katıldığı ve destek olduğu kanaatine varılmıştır.

Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi -derece mahkemelerinin farklı menfaatleri dengelerken sahip oldukları takdir payını da gözeterek- ilk derece mahkemesinin ilgili ve yeterli gerekçelerle başvurucunun mahkûmiyetine karar vermesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık olarak kabul edilemeyeceğini değerlendirmiştir.   

Başvurucunun katıldığı basın açıklaması sonrasında yaşanan şiddet olaylarının vahim bir nitelik taşıması, bunun da ötesinde söz konusu düşünce açıklamasının çok sayıda güvenlik görevlisinin, sivil vatandaşın ölümüne ve yaralanmasına, ağır maddi kayıpların meydana gelmesine neden olan çatışmaların yaşandığı bir dönemde örgüt talimatıyla icra edilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl 15 ay hapis cezası ile cezalandırılması şeklindeki müdahalenin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi orantılı da olduğu, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. 

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/