Olaylar

İş müfettiş yardımcısı olarak göreve başlayan başvurucuların iş müfettişliği yeterlilik yazılı ve sözlü sınavlarında başarılı olmalarına rağmen iş müfettişliği kadrosuna atamaları yapılmamıştır. Başvurucular, boş bulunan iş müfettişliği kadrolarına atamalarının yapılması istemiyle İş Teftiş Kurulu Başkanlığına başvurmuş ancak atama sürecinin devam ettiği belirtilerek başvurucuların talebi reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucular idare mahkemelerinde bu işlemlerin iptali ile müfettişlik unvanına hak kazanıldığı tarihten itibaren yoksun kalınan parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talebiyle davalar açmıştır. İdare mahkemeleri, iş müfettişi olarak atanma taleplerinin reddine ilişkin işlemleri iptal etmiştir. İdare Mahkemeleri ayrıca başvurucuların yoksun kaldığı parasal hakların da yasal faiziyle birlikte başvuruculara ödenmesine karar vermekle birlikte parasal hakların hesaplanacağı tarih yönünden farklı sonuçlara ulaşmıştır. Bazı İdare Mahkemeleri başvurucuların iş müfettişi olarak atanmayı hak ettiği tarihten itibaren yoksun kaldıkları parasal hakların ödenmesine karar verirken diğer bazı İdare Mahkemeleri ise yoksun kalınan parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğine hükmetmiştir.

Tarafların istinaf istemini inceleyen bölge idare mahkemesi ise istinaf istemlerini reddetmekle birlikte başvurucuların parasal haklarının iş müfettişi olarak atanmayı hak ettikleri tarihten itibaren hesaplanması biçiminde hüküm kurulan kararlardaki bu hüküm fıkralarını, parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği şeklinde düzeltmiştir.

İddialar

Başvurucular, iş müfettişliği yardımcılığından iş müfettişliği kadrosuna atamalarının hukuka aykırı işlemle geciktirilmesinden dolayı uğranılan parasal hak kayıplarının karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda başvurucuların iş müfettişliğine atanmalarının geciktirilmesinin hukuka aykırı olduğu İdare Mahkemelerinin istinaf denetiminden geçmiş kararlarıyla saptanmıştır. Atama  işlemlerinin geciktirilmesinin hukuka aykırı olması başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanaktan yoksun olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik ihlalin idare mahkemeleri tarafından tespit edildiği sonucuna ulaşılmış ve bu nedenle ihlalin giderilip giderilmediği yönünde inceleme yapılmıştır.

İdari işlemin iptal edilmesi ve başvurucuların atanma işlemlerinin tamamlanması mağduriyetini hafifletse de tam olarak gidermemiştir. Mağduriyetin gerçek manada ortadan kalkabilmesi için başvurucuların mülkiyet hakkının ihlali sebebiyle oluşan zararlarının da karşılanması gerekir. Başvurucuların mülkiyet hakkına yönelik ihlalin giderilmesi amacıyla tam yargı davası açtığı anlaşılmıştır. Bazı idare mahkemeleri başvurucuların iş müfettişliğine atanmaya hak kazandığı tarihten itibaren bu kadro için öngörülen parasal hakların da başvuruculara ödenmesine hükmetmiştir. Ancak bölge idare mahkemesi parasal hakların hesaplanma tarihini idari başvuru tarihi olarak düzeltmiştir. Bölge idare mahkemesine göre atanma işlemlerinin tamamlanması için gerekli olan sürenin ne kadar olduğunun somut olayda belli olmaması sebebiyle idari başvuru tarihinin esas alınması gerekir. Bazı idare mahkemeleri de bölge idare mahkemesinin bu gerekçesinden esinlenerek parasal hakların hesaplanma tarihi olarak idari başvuru tarihinin esas alınmasına karar vermiştir.

Bölge idare mahkemesinin bu görüşünün kararlarda kendi içinde bir çelişkiye yol açmıştır. Bu bağlamda bölge idare mahkemesi, idare mahkemelerinin idarenin istinaf talebini herhangi bir ek gerekçe koymaksızın reddetmiştir. İdare mahkemelerinin kararlarında idarenin atama işlemlerinin gerçekleştirilmesi hususunda makul olanın ötesinde geciktiği tespiti yapılmıştır. Esasen bölge idare mahkemesi kararlarında da başvurucuların makul bir süre içinde iş müfettişi olarak atanmadıkları saptamasına yer verilmiştir. Şu hâlde idarenin atama işlemlerini gerçekleştirme konusunda geciktiği kabul edildiği hâlde tazminat isteminin değerlendirildiği bölümde makul sürenin ne kadar olduğunun belli olmadığına işaret edilerek yoksun kalınan parasal hakların idari başvuru tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğinin kabul edilmesi ciddi bir çelişkidir ve makul bir yorum olarak görülemez.

Öte yandan bölge idare mahkemesinin yorumu, kendi üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getiren ve sınavda başarılı olan başvuruculara ayrıca atanma için idareye başvurma şartı yüklemiştir. Oysa mevzuatta, yeterlilik sınavını başarıyla geçen iş müfettişi yardımcılarının idarece kendiliğinden müfettiş olarak atanacağı öngörülmüştür. Dahası idarenin aksi yönde bir savunması da bulunmamıştır. Dolayısıyla bölge idare mahkemesinin yaklaşımı, idareye mevzuatta bile öngörülmeyen takdir yetkisi tanımıştır.

Hukuk devletinde idare, hukuka aykırı olarak tesis ettiği işlemlerin sebep olduğu ihlalleri giderme yükümlülüğü altındadır. İdare; eski hâle getirme (restitutio in integrum) ilkesi gereğince, hukuka aykırı işlem tesis edilmediğinde kişi hangi durumda olacaksa onu bu duruma mümkün olduğunca en yakın konuma getirmekle yükümlüdür. Bu açıdan, idarenin başvurucuları iş müfettişi olarak atamak suretiyle ihlali giderme hususundaki yükümlülüklerinin bütünüyle ifa ettiği söylenemeyecektir. İhlalin tam olarak giderildiğinden söz edilebilmesi için hukuka aykırı gecikme yaşanmamış olsaydı idari sürecin olağan akışı içinde başvurucular hangi tarihte iş müfettişliğine atanacaksa o tarihten itibaren oluşan parasal hak kayıplarının da karşılanması gerekir.

Anayasa'nın 5. maddesi devlete, hak ve özgürlüklerin ihlalinin önlenmesi için caydırıcı tedbirler alma ödevi de yüklemektedir. Bölge idare mahkemesinin yorumu başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahale sebebiyle oluşan kayıpların tam olarak telafi edilmesini önlediği gibi tazminat davasının hukuka aykırı işlem tesis edilmesine karşı caydırıcılık sağlama özelliğini de etkisiz hâle getirmiştir.

Sonuç olarak iş müfettişi olarak atanma talebinin reddine ilişkin işlemlerin iptali suretiyle tespit edilen ihlalin tam olarak giderilmesi, bölge idare mahkemesinin ve bazı idare mahkemelerinin çelişkili yorumu nedeniyle önlenmiştir. Bu durumda mülkiyet hakkına ilişkin ihlalin devam ettiği kabul edilmiştir.

Adli Görüşme Odalarında Gerçekleştirilecek İş ve İşlemlerde İzlenecek Usulü Düzenleyen Kuralın İptali Adli Görüşme Odalarında Gerçekleştirilecek İş ve İşlemlerde İzlenecek Usulü Düzenleyen Kuralın İptali

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/