Olaylar

Avukat olan başvurucu, Adliyedeki avukat turnikesinin bozuk olması üzerine engelliler için ayrılan girişin kilidini açarak giriş yapmıştır. Başvurucu, görevli polis memuru Y.Ç’ye kimliğini göstererek ilerlemek isterken, Y.Ç. açık kalan engelli giriş kapısını işaret ederek başvurucudan kapıyı kapatmasını istemiştir. Başvurucu iterek kapıyı kapattıktan sonra Adliye içine yöneldiği sırada bu sefer Y.Ç. arkasından seslenerek engelli kapısını kilitlemesini de istemiştir. Başvurucunun bunu kabul etmemesi üzerine Y.Ç. başvurucunun kimliğini göstermesini istemiştir. Başvurucu kimliğini göstermeyi kabul etmeyerek yoluna devam etmek istediğinde Y.Ç. kolundan tutarak başvurucuyu Adliyenin Polis Merkezine götürmüştür. Başvurucu kimliğini ibraz ederek Polis Merkezinden ayrılmış, aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikayette bulunmuştur. Başsavcılık olayla ilgili Y.Ç. hakkında zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması, hakaret ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından soruşturma başlatmıştır. Başsavcılık 13/11/2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiş, başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir. 

İddialar

Başvurucu, adliyede gerçekleşen haksız tutma eylemi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.  

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda başvurucu kimliğini göstermeyi reddettiği gerekçesiyle polis memuru tarafından yakalanmış ve Adliyedeki Polis Merkezine götürülmüştür. 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanun'un dördüncü maddesine göre durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Kimlik sorma yetkisi durdurma yetkisine bağlı olduğundan kimlik sorma yetkisi açısından da makul bir sebebin bulunması gereklidir. Somut olayda önce avukat girişine yönelen, sonra engelli girişine gelerek cebinden kimliğini çıkaran ve akabinde kapıdan geçip asansörlerin olduğu yere kadar ilerleyen başvurucunun Adliyeye girip asansörlere kadar ilerledikten sonra durdurularak kimliğinin tekrar incelenmek istenmesinin makul bir sebebe dayanmadığı görülmektedir. Engelli giriş kapısının kapatılmaması durdurma ve kimlik sorma açısından makul bir sebep olarak nitelendirilemeyecektir. Bu nedenle başvurucunun kanunda öngörülen bir yükümlülüğe uymadığı gerekçesiyle tutulduğu söylenemez.

Öte yandan somut olayda başvurucunun eylemlerinin suç teşkil ettiği veya başvurucunun suç işlediği ya da suç işlemek üzere olduğu iddia edilmemiştir. Polis memurunun başvurucuyu tutmasındaki gerekçenin kimlik göstermeme olduğu anlaşılmaktadır. Ancak mevzuatta kimlik göstermemenin bir suç olarak değil kabahat olarak düzenlendiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucunun suç isnadına bağlı olarak tutulduğu da söylenemeyecektir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında kanunun öngördüğü bir yükümlülüğün yerine getirilmesi amacıyla tutmadan veya Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında yakalama, gözaltına alma veya tutuklamadan bahsedilmesinin olanaklı bulunmadığı olayda, kısa bir süre için de olsa başvurucunun tutulması Anayasa'nın 19. maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

AYM’den ‘hak ihlali’ kararı AYM’den ‘hak ihlali’ kararı

https://www.anayasa.gov.tr/tr/