10 ayda 28 yargısız infaz, 1716 gözaltı, 202 işkence mağduru, 9 faili meçhul İşkence sokağa taştı © 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde Türkiye’nin dört bir yanından hak ihlali haberleri yağdı. Ekmek parası ararken patlayan bir cisim yüzünden organlarından olanlar, itilen, dışlanan Romanlar, mezarda bile rahat bırakılmayanlar, devlet şiddetine maruz kalanlar... SEVİL ARINAN ANKARA - İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin değişmediğini vurgulayarak “Türkiye’de işkence ve kötü muamelede bir değişiklik olmadı. İşkence sokağa taştı” dedi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) 1 Ocak - 30 Kasım günleri arasında yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de, 28 kişi yargısız infazdan, 9 kişi faili meçhul cinayetten yaşamını yitirdi. Ayrıca 70 kişi linç girişiminden yaralandı. İşkence ve kötü muameleye uğrayıp mağdur olanların sayısı bu yıl 202’ye yükselirken, TİHV’ye 319 kişi işkence şikâyetiyle başvuruda bulundu. Araştırmaya göre cezaevlerinde 723 mahkûm telefon, açık-kapalı görüş, havalandırma gibi alanlarda iletişim yasağına maruz kalırken, 355 mahkûm çeşitli nedenlerden dolayı sağlık hakkını kullanamadı. 103 mahkûm ise gardiyanların ve cezaevi görevlilerinin işkence ve kötü muamele uygulamasına maruz kaldı. Toplantı ve gösterilerde ise 1716 gözaltı, 152 tutuklama, 68 müdahale, 82 yargılama olurken, 149 kişi 903 yıl 1 ay 27 gün mahkûmiyet aldı. Araştırmada, örgütlenme özgürlüğüyle ilgili ihlal verilerine de yer verildi. Buna göre 1016 gözaltı, 421 tutuklama yaşanırken, 40 kurum binasına saldırı, 3 kapatma, 28 operasyon, 22 kurum binası baskını gerçekleşti. İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye’deki insan hakları ihlalinin bu yıl da değişmediğini kaydetti. Hükümetin bu yıl özellikle yargı alanında baskı uyguladığını söyleyen Türkdoğan, Türkiye’nin adil yargılama konusunda geriye gittiğini belirtti. İnsan haklarında Türkiye’de ciddi sıkıntıların olduğunu kaydeden Türkdoğan, “Türkiye’de sorunlar giderek artıyor. İşkence ve kötü muamelede de bir değişiklik olmadı. Sadece Engin Çeber davasında mahkeme ağır cezalar verdi. Onun dışında fazla bir iyileşme yok, çünkü işkence sokağa taştı. Örneğin İstanbul’da üniversite rektörleriyle bir araya gelen Başbakan Tayyip Erdoğan’ı protesto eden öğrencilere şiddet değil işkence uygulandı. Sınır aşıldı. Bunların tümü hükümetin uyguladığı cezasızlık politikasıyla ilgilidir” dedi. Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan ise “Demokratik haklarını arayan öğrencilerimize yönelik polis şiddeti, ülkemizin insan hakları karnesinin ne denli düşük olduğunun açık kanıtıdır” diye konuştu. Deliller çürütüldü ama... Tahliye beklerken işinden oldu HÜLYA KESKİN Gümrük muhafaza memuru Ergin Öncü (31) yasalar gereği devletin yetkili birimlerinin kendisine 24 saat “silah bulundurma ve kullanma ruhsatı” vermesine karşın Devrimci Karargâh Örgütü davası kapsamında 27 Nisan 2009 tarihinde “Ruhsatsız Ateşli Silahlarla Mermileri Satın Alma veya Taşıma veya Bulundurma” iddiası ile gözaltına alındı. Gümrük işlerinde örgütün üyelerine yardım ettiği savunuldu ancak Gümrük Muhafaza Müdürlüğü’nden gelen yazı ile bu iddia çürütüldü. Ergenekon sanıkları ile telefon görüşmesi yaptığı iddia edildi, bu iddianın da gerçekdışı olduğu ortaya çıktı. 7 Aralık’taki duruşmada tahliye bekleyen ailesi, davadan bir saat önce Öncü’nün işten çıkarıldığı haberinin gelmesi ile ikinci bir şok daha yaşadı. Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde 19 aydır tutuklu bulanan Öncü, bir buçuk yıldır gümrük muhafaza memuru görevini yürüttüğü Karaköy’de 27 Nisan 2009 tarihinde nöbet tuttuğu sırada işyerindeyken gözaltına alınmıştı. Polis sorgusunda Orhan Yılmazkaya ile bir fotoğrafının olduğu söylendi. Ancak daha sorguda fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığı ortaya çıktı. Ergenekon sanıkları ile telefon görüşmesi yaptığı iddia edildi, yine yapılan araştırmada sanıklardan hiçbiri ile görüşme yapmadığı ortaya çıktı. Aynı davadan yargılanan Timur Aşık’a “sahte kimlik fotokopisi” vererek gümrük işlerinde yardım ettiği iddia edildi. Fakat Karaköy Gümrük Muhafaza Müdürlüğü’nden 10 Mart 2010 tarihli gelen yazıda söz konusu kişinin “gümrük giriş kartı” alımı için Öncü’nün tutuklandığı tarihten önce hiçbir kaydına rastlanmadığı belirtildi. Yazıda Aşık’ın 7 Ocak 2010’da giriş kartı için müracaat ettiği ve kartını da almadığı ifade edildi. Yazıda giriş kartı için kimlik fotokopisinin istenmediğinin belirtilmesi de delillerden birini yine çürütmüş oldu. Öncü’nün babasının sahibi olduğu Nurtepe’deki internet kafede 4 aydır çalışan Fatih Aydın da aynı davadan yargılandı. Savunmasında örgüt ile bağlantısını kabul eden Aydın, Öncü ile hiçbir bağlantısı olmadığını söylemesine karşın mahkeme heyeti bu açıklamayı da dikkate almadı. Öncü’nün kardeşi Sevda Öncü, “Kardeşim oraya çok yüksek bir puanla girmişti. Şimdi haksız yere tutuklandığı bir dava nedeniyle işinden oldu, evini satmak zorunda kaldı. Sözde delillerin hepsini çürüttük. Ancak duruşma başlamadan bir saat önce işten atıldığının haberini aldık” diye konuştu