Bir dönem Güneydoğu’da derin güçlerle, gladyoyla birlikte faili meçhul cinayetleri birlikte işleyen, hem Türk hem de Kürt aydınlarını öldürenlerin siyasal kadrolarıyla “Ben şeriatçıyım” diyen BDP milletvekilleri, neredeyse Sudan’daki gibi bir hukuk düzeni istiyorlar. Maskeler düşmüş ama işin içinde bir demokrasi kılıfı var! Gerçekleştirmek istedikleri “şeriat düzenini” inanç ve düşünce özgürlüğüyle sarıp sarmalıyorlar... Aleviler ve Sünnilerin ister Türk olsun ister Kürt, ortak bir paydada yaşayabileceklerini söylüyorlar. Ellerinde örnekler çok... Aynı coğrafyada Kürtlerin, Türklerin, Yezidilerin, Süryanilerin, Ermenilerin, Yahudilerin, Hıristiyanların birlikte yaşadıklarını ballandıra ballandıra anlatıyorlar. *** Milletvekili seçilmiş kişi bunu anlatırken beni, sizi, tüm toplumu apaçık kandırıyor... İşte “İslam kardeşliği” hikâyesi burada başlıyor... O anda aklıma şu soru geliyor: “Arkadaş, Uğur Mumcu’yu, Musa Anter’i, Hrant Dink’i, Trabzon’da rahip Santoro’yu öldürenler aynı derin güçler değil miydi?” Bir başka sorum daha var: “Sen şeriat hukukuyla nasıl olacak da demokrasiyi, özgürlükleri yaşam biçimi yapacaksın? Öyle bir model hangi İslam ülkesinde var? Laiklik olmadan demokrasi ve özgürlük olur mu? Sen laikliğin dinle falan ilgisi olmadığını, eski Yunancada ‘halksal’ anlama geldiğini öğrenmedin mi?” Laikliği, beş vakit namaz kılmamak, oruç tutmamak, içki içmek, kadınların başörtüsü takmaması, açık saçık giysi giyip kapanmaması olarak algılayan bu düşünce, Kemalizm üzerinden cumhuriyetimizi kanlarıyla canlarıyla kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına saldırıyor. Muhterem, laik demokratik cumhuriyet yerine “şeriat düzeni” yanlısı... Bir de kendine “demokratım” deyince kan beynime sıçrıyor. Laik demokratik cumhuriyetin kazanımlarından yararlanıp milletvekili seçilmiş... Utanmıyor, sıkılmıyor... *** Bakıyorum Hizbullah vahşeti çoktan unutulmuş, her tartışmada güler yüzlü bir kişi, kurulan siyasi partinin sözcüsü olarak yerini almış... Yahu dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’a 10 ay hapis cezası verilmiş, ne ses var ne soluk! Bunu tartışmaktan bile korkan haber televizyonları, aynı adları bir araya getirip “muhafazakâr Güneydoğu” üzerine ahkâm kesiyor, bir iki ulusalcı da araya sıkıştırılıp toplumun tepkilerine karşı vaziyet alınıyor. Yahu bu ülkenin aydınları var, demokratları, solcuları, sosyalistleri... Onlar neden yok! Tamam siz muhafazakârsınız, Müslümansınız, şeriatçısınız... Bakın keyfinize! Güneydoğu’da aşiret düzeni sürsün! Her şeye şeyhler karar versin! Ağalar paşalarla birlikte yaşasın! Geçin 1930’ları 40’ları... Bugüne bakın! O yıllarda nice insanlar öldürüldü, tamam biliyoruz! Peki siz Sabahattin Ali’yi niye unutuyorsunuz? Biraz da Sivas Madımak katliamını, o vahşeti anlatın topluma... 90’ların başında Turan Dursun’u kimler öldürdü? Cinayet şebekesi Hizbullah, Batman’da nerede eğitim aldı? Milletvekili Mehmet Sincar yine Batman’ın en işlek caddesinde kimler tarafından vuruldu? *** Her şey açık seçik ortada BDP için... İmralı’da yatan Apo, “Müslüman kardeşliği” örtüsüyle topluma sunulan her şeyi kabul eder... AKP’nin istediği, BDP’yle Hizbullah’ın yasal siyasal hareketini karşı karşıya getirip oy tabanını bölmek! Başbakan Erdoğan’ın tek istediği başkanlık sistemi... Zaten Apo da istiyor! Üstelik ABD modeli... Yeme de yanında yat! İşin ucu Büyük Kürdistan’a değin gider... Ortadoğu cayır cayır yanarken ne olur? Olan Türklere ve Kürtlere olur! Hikmet Çetikaya/ Cumhuriyet