Bir bölümünü paylaşmak isterim: “Öncelikle tüm Karşıyaka halkının selam, sevgi ve özgürlük dileklerini iletiyorum. 12 Haziran genel seçimlerine giderken aday listelerimiz açıklandığında sizin adınız etrafında tüm Karşıyaka’dan tebrik almak, CHP ilçe örgütü olarak çalışma aşkımızı daha da arttırmıştır. İşte bu şevkle gönüllü Karşıyakalılar tüm sokakları ev ev dolaşarak, cadde ve meydanları donatarak sanki Mustafa Balbay içimizde dolaşıyormuş gibi sizin çalışma ve yaşama azminizi tüm Karşıyaka’ya yansıttık. Sizinle birlikte 7 demokrasi âşığını Meclis’e göndermek başlıca sevincimiz. Seçim sonrası size yapılan haksızlığa karşı duruşumuzu da Karşıyaka çarşısına astığımız dev pankartla simgeleştirdik. Esaret günleriniz bitinceye kadar bu simgeyi indirmeyeceğiz... Nâzım’ın ‘yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir’ dizeleriyle mektubuma son veriyor, bir an önce kavuşmayı diliyorum.” *** Alabay, mektubun ekine 45 metrekarelik pankatla ilgili İzmir’in yerel yayın organlarında çıkan haberleri ve Karşıyaka’nın semt semt seçim sonuçlarını da koymuş. Karşıyaka’da CHP’nin oy oranı yüzde 63.62. Belli başlı semtlerde tam bir CHP damgası var; Mavişehir’de yüzde 75, Bostanlı’da yüzde 74, Atakent’te yüzde 72... İnsanda, “başarabiliriz” duygusunu güçlendiren bir tablo. İzmir’in öteki ilçelerindeki rakamları da edindim. İzmir’in her yerini Karşıyaka haline getirmek, sonra da tüm Türkiye’yi İzmir gibi yapmak... Ne güzel hedef... Ne diyor diyalektik? Hedefi önüne koyduğun an, ulaşmak üzere yola çıktın demektir. Yeter ki yönümüz birbirimize değil hedefe dönük olsun. *** Bu gözlemleri demir parmakların arkasında değil, insanlara dokunarak, CHP’ye oy veren vermeyen herkesle konuşarak paylaşmak isterdim. Altan Öymen’in, dönemin gazete kupürleriyle anımsattığı gibi 1950’de gazeteci-yazar Mümtaz Faik Fenik, 1957’de Osman Bölükbaşı, 2007’de de Sabahat Tuncel hapisteyken milletvekili seçildiler. Seçimlerden kısa bir süre sonra da serbest bırakıldılar. Ben de bu örnekler ışığında tahliyeyi güçlü olasılık olarak düşündüm ama ileri demokrasinin bir sonucu olarak tutukluluğun devam etmesini de hesaba kattım. Kitapların bir bölümünü eve göndersem de koğuş düzenimi hiç bozmadım. Seçimden önce İzmir’in ilçelerinden ayrıca mektuplar almıştım. Ortak payda, “seçimden sonra bize de uğrayın” şeklindeydi. Pek çoğu tarifli ev adresi verip, “mutlaka bir çay içelim” diyordu. O adresleri sakladım. Mutlaka geleceğim. Bekleyin. Ama kahırla, hüzünle değil, umutla bekleyin... Yapacak daha ne çok iş var diye bekleyin. Geleceğim ben... Cumhuriyet/Mustafa Balbay