BM kararında dikkate değer hususlar: 1-Bylock ve Bankasya hesaplarının anlamsız bulunması. 2-Baro tarafından atanan ve CMK avukatı diye anılan avukatların şüphelileri işlemedikleri suçları itirafa zorlamaları tespiti. 3- Anayasa Mahkemesi’nin etkili bir iç hukuk yolu sayılmaması. BM kararında vurgulanan bu üç husus bizce son derece önemlidir ve dikkate alınmalıdır. Gerçekte ise bağlayıcı bir karar olduğu için dikkate alma zorunluluğu vardır. Bizi avukatlık mesleği açısından ilgilendiren ve üzen CMK avukatları için BM’nin yaptığı tespittir. Gerçekte şüpheli veya sanıkları etkin pişmanlığa zorlayan CMK avukatları değil, daha çok onların özel avukatları olduğu söylene gelen duyumlardır. Başvurucular için CMK avukatları böyle bir baskı uygulamış olabilir. Şüpheli veya sanığın kendi avukatlarının şüpheli veya sanıkları etkin pişmanlığa zorlamaları konusunda elde bir belge yoktur. Avukatların bir hukukçu olarak bu konuda yapması gereken etkin pişmanlığı bütün yönleri ile müvekkillerine anlayabilecekleri şekilde anlatmak ve etkin pişmanlıktan yararlanıp yararlanmama kararını müvekkillerine bırakmak, bir zorlamaya asla girmemektir. Biz müvekkillerimizin suçlu olup olmadıklarını bilecek durumda değiliz. Onların suçlu olup olmadıkları adil, açık bir yargılama sonunda belli olacaktır. Maalesef bizim gözlemimiz, birçok sanığın sırf tutuklanmamak için silahlı terör örgütü gibi ağır bir suçlamayı kabul ederek savunma yaptıklarıdır. Bu durumda verilecek ceza 5 yıl ve altı olduğu için mahkemece hükmedilen cezalar İstinaf aşamasında kesinleşmekte, temyiz edilememektedir. Bu şekilde kesinleşen birçok FETÖ hükmünün Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesinin yerleşik kararlarına açıkça aykırı olduğunu bilmekte ve görmekteyiz. Varsa müvekkillerini itirafa zorlayan avukatlar böylece adli hatalara ortak olmaktadırlar. Oysa avukatın işi bu değildir. Avukat müvekkilini hukuki çerçeve içerisinde savunmakla yükümlüdür. Avukatlığı siyasi düşüncelere alet etmek mesleği küçük düşürür. Bu nedenlerle biz adalet için avukat diyoruz. Av. Rahmi Ofluoğlu