İkiyüzlü... Adamın iki tarafında da yüzü vardı... Önden bakıyorsun, yüz... Arkadan bakıyorsun, yüz... İkiyüzlü kısacası... * Arkasını döndüğünde sanki yüzünü dönmüş gibi diyelim... Yüzünü döndüğünde de o arkası aslında... Ya da tersi... * Bu nedenle giderken geliyormuş gibi yapabiliyordu... Ya da gelirken sanki gidiyormuş gibi... İnsanlar anlayamıyorlardı: “Valla seni anlayamıyoruz ikiyüzlü... Şimdi bu önün mü, arkan mı?.. Gerçek yüzün hangisi, hiç belli değil hani” diyorlardı... * En şaşıran da trafik polisi oldu: “Beyefendi gidiyor musun, geliyor musun anlamadım doğrusu!..” O, “İleri gidiyoruz” dedi... Polis: “Tersine gittiğiniz yetmiyormuş gibi yanlış şeride de girmişsiniz... Hadi yanlış şerit neyse ama koltukta da ters oturuyorsunuz...” * Gerektiğinde, bir yüzü kıblede... Öbür yüzü hilede... Bir yüzü dindar... Öbür yüzü kindar... Bir yüzü mülayim... Bir yüzü zalim... Bir yüzüne bak, bereket... Öbür yüzünü çevir, felaket... * Diyelim ki bir yüzü zulüm yaparken bakmışsınız öte yüzü nasıl da ağladı... Ya da bir yüzünde şefkat gözükürken öte yüzü zulüm... Bakmışsınız bu yüzü “adalet” dedi... Öbür yüzü cellat sanki... * Polis sordu zaten: “Beyefendi yani yönün ne yöne?..” * Çift taraflı yağmurluklara benziyordu bir bakıma... O anda işine hangi yüzü gelirse... Gerektiğinde bir zıplayışta döndü mü, bakmışsınız gözükmeyen yüzü karşınıza geliverdi... Etrafında dönüp durun artık gerçek yüzünü anlamak için... * Diyeceksiniz ki: “Peki, iki yüzünden hangisine inanacağız?..” Hele şükür... Sormak aklınıza geldi... cumhuriyet