Ülkemizde ‘kısa film’ anlayışının yaygınlaşması, desteklenmesi ve çekilen filmlerin gösterilmesi için çaba sarf eden bir isim Hilmi Etikan. 28. İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali’nin yöneticisi Etikan, önemli bir noktaya da “Para veren kaynaklar, yapımcı ve yönetmene politik görüşlerini dayatma konusunda ısrarcı olurlarsa durum giderek tehlikeli bir hale dönüşür ve ulusal sinemamız çok büyük itibar kaybeder. Bu durum uzun metraj ve kısa metraj için de aynı” diyerek dikkat çekiyor. Festival, 21 Aralık’ta sona erecek. Festivalle ilgili ayrıntılı bilgi ve program için: www. istanbulfilmfestival.com -Neden kısa filmler, uzun metraj filmler gibi dikkat çekmiyor? Mesele sadece filmin süresinin daha kısa olması mı? Eğer sinemalarda uzun metraj öncesi kısa film gösterimleri gerçekleştirilebilirse, kısa filmler de en az uzun metrajlar kadar ses getirecektir. Örneğin bir sinema yazarı şöyle yazacaktır: “... sinema salonunda yeni vizyona giren ... filmini gördüm. Film seyirciye hoş zaman geçirten ama çok da iddialı olmayan bir filmdi. Ancak film öncesi gösterilen kısa film beni gerçekten çok etkiledi. Bu filmi mutlaka izleyin. -Birçok ulusal ve uluslararası seçici kurulda yer alıyorsunuz. Bir filmi seçerken öncelikleriniz nelerdir? Hem film üreten sanatçının dünyasına hem de seyircinin beklentisine yakın durmaya çalışıyoruz. İkisini ortak bir noktada buluşturmayı amaçlıyoruz. Seans sonunda “İyi ki bu filmleri izlemişim” diyebilmelerini amaçlıyoruz. Ayrıca, ülkemizde, tek tip bir kısa film anlayışı yerleşmemesi için, program oluştururken her anlayıştan, anlatım tarzından filmler seçiyoruz. Klasik sinema diline de, en yenilikçi denemelere de sıcak bakıyoruz. Kısa filmciler arasında “festival filmi” diye bir anlayış yerleşmesin, “Festivaller bu tür filmleri seçiyor” diye yönetmenler hep birbirine benzeyen filmler çekmesinler diye seçkide özenli bir politika izliyoruz. -28. İstanbul Kısa Film Festivali’nin bütçesi nedir? Kültür Bakanlığı’ndan destek alıyor musunuz? Son üç festivalimizi çok ciddi parasal zorlukları aşmaya çalışarak gerçekleştiriyoruz. Kültür Bakanlığımız “desteklemeye uygun görmüyoruz” diyerek bizimle olan işbirliğini kesti. Otuzu aşkın yıldır, Türkiye’de kısa filme omuz vermiş, bu konseptin ülkemizde yerleşmesi için kesintisiz olarak çaba sarf etmiş, dünya çapında saygınlık kazanmış bir programa hangi gerekçeyle sırt çevrildiğini bilmiyoruz. Biz de inandığımız yolda, arkadaşlarımızın bize verdiği güçle, gidebildiğimiz yere kadar gitmeye çabalıyoruz. Bağımlı festivaller yaygınlaşırsa... “Ülkemizde artık çok sayıda festival var. Özellikle kısa film festivallerinin sayısı oldukça fazla. Belediyeler, bankalar, özel şirketler gibi bol parası olan bazı kurumlar, gençleri kendi festivallerine çekebilmek için büyük para ödülleri koyuyorlar. Bu tarz festivaller düzenledikçe beklentiler de değişebiliyor. Kendi siyasal görüşlerine yakın ürünleri yeğliyor ve ödüllendiriyorlar. Eğer bağımsız festivaller yaşama olanağı bulmazsa, birçok genç yönetmen gelecekte filmlerini gösterecek yer bulamaz. Filmlerin bağımsız olması için onları gösterecek merkezlerin de bağımsız olması gerekir. Yoksa filmler kısır bir döngü içine girer, özünü ve etkisini yitirir. Birçok film kendisine gösterim olanağı bulamayabilir.” Kaynak: Cumhuriyet.com.tr