Esrar bulundurmaktan gözaltına alınıp burada yaşadığı çıplak aramanın ardından intihar eden Onur Yaser Can'a ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM'de görülen davada Türkiye'den skandal savunma geldi. Savunmada, "İyi davrandık, metrobüse gitmek istedi bıraktık" denildi.<br /> <br /> <strong>RADİKAL - </strong>İstanbul'da uyuşturucu madde aldığı için Emniyet'te çıplak aramaya maruz kalan ve intihara itilen Onur Yaser Can'ın ölümüne ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM'deki yargılamada Adalet Bakanlığı, sanık polislerin ifadelerine dayanarak, trajikomik bir savunma yaptı. Bakanlık, Can'ın ölümünden evvel yazdığı notundaki, "Çırılçıplak soyulup, yere çöktürülüp öksürtüldüm" şeklindeki ifadelerine ilişkin, "Çırılçıplak soyulduğu iddiasından diğer cinsel tacize ya da fena muameleye maruz kaldığına dair ifade yer almamaktadır" diyerek insanlık dışı ve ufak düşürücü muameleden laf edilemeyeceğini savundu. Bakanlık, savunmanın sonunda, "Can talebi üzerine polis memurlarınca metro istasyonuna bırakılmıştır" denildi. <br /> <br /> Adalet Bakanlığı tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM'e gönderilen savunmanın satır başlarına, Radikal ulaştı. İddiaya göre savunmada, Can'ın gözaltında fena muamele ve bir tacize uğramadığı iddia edildi. Bu iddiaya dayanak olarak muhtelif şahit ve sanık ifadelerine yer verildi. Can'ın arkadaşı Barış Türkal'ın, "Gözaltına alındığında çırılçıplak soyulduğunu, çömelmeye ve o pozisyondayken öksürmeye zorlandığını dedi. Ama Onur cinsel taciz konusunda herhangi bir şey söylememişti", İbrahim Emrah'ın "Çırılçıplak soyulduğunu, çömelmeye, o pozisyondayken öksürmeye zorlandığını demişti. Cinsel taciz konusunda bir şey söylememişti" şeklindeki anlatımları misal gösterildi. <br /> <br /> <strong>'METROBÜS İSTEDİ BIRAKTIK'</strong><br /> <br /> Sanık polislerden Muhammet Ongun'un, "Suç unsuru bulunup bulunmadığını tespit etmek için arama gerçekleştirdim. Gömleğini kaldırdım, ayakkabılarını çıkardım ve pantolonunu aradım. Kötü muamele edilmemiştir. Hatta saat geç olduğu için kendisini metrobüse bırakıp bırakamayacağımızı dahi sormuştu. Kendisini metro istasyonuna bıraktık" dediği anlatıldı. Ongun'un disiplin soruşturması kapsamında alınan ifadesinde, "Önce vücudunun üst kısmındaki giysileri çıkarmasını istedim. Elbiselerini ellerimle aradıktan sonra yine giyinmesini istedim. Ayakkabı ve çoraplarını çıkarmasını ve pantolonunu yarıya kadar indirmesini istedim. Pantolonunu denetim ettikten sonra yine giyinmesini istedim" dediği kaydedildi. Onur Ülker'in ise, "Çömelmeye veya öksürmeye zorlandığını hatırlamıyorum. Çırılçıplak soyulmasına dair bir şey görmedim" dediği vurgulandı. Can'ın eşyaları arasında bulunan nota değinilerek, "Notta çırılçıplak soyulduğu iddiasından diğer cinsel tacize ya da fena muameleye maruz kaldığına dair herhangi bir ifade yer almamaktadır" denildi. <br /> Can'ın gövde içi arama değil, üst aramasının yapıldığı savunularak, "Bu arama için bir hakim veya savcı kararı aranmamaktadır. Aramanın nasıl gerçekleştirileceği mevzuatta belirtilmiştir; polislerin belirtilen sınırları aşan ve insanlık dışı veya ufak düşürücü muamele olarak nitelendirilebilecek biçimde aramayı gerçekleştirdiğine ilişkin bir bulgu laf konusu değildir. Arama erkek bir polis memuru tarafından ve başvurana dokunulmadan yapılmıştır. Vücudunun içi de aranmamıştır. Prosedürün tümü gerçekleştirildikten sonra Can talebi üzerine polis memurlarınca metro istasyonuna bırakılmıştır. Bu hususlar başvuranın iddia konusu fena muameleye maruz kalmadığını göstermektedir. Yasadışı uyuşturucu madde taşımak suçuyla gözaltına alınan Can'ın endişeli olduğu gözlemlenmiştir" denildi. <br /> <br /> <strong>‘ÇIPLAK ARANDIM, ÇÖKTÜRÜLÜP ÖKSÜRTÜLDÜM' </strong><br /> Onur Yaser Can ölümünden derhal evvel yazdığı ve intiharından sonra üzerinden çıkan nihai notunda, başından geçenleri şöyle anlatmıştı: "Osmanbey'de İstanbul Radyosu'nun karşısındaki marketin önünde bir vasıtadan esrar aldım. Araçtan çıktıktan sonra durduruldum. Arandım. Üzerimde bulunanın ne olduğunu kabul ettim. Vatan Caddesi Narkotik Şube'ye götürüldüm. Ev ve iş yeri adresimi verdim. Çırılçıplak soyulup, yere çöktürülüp öksürtüldükten sonra ulaştığım no'yu ve adı verdim. Maaşım soruldu. Söyledim. Kartımdan iş yeri numarası ve adresini aldılar. Savcı arandı. Salıverildim. Ertesi gün iş yerinden yine arandım ve çağrıldım. Tek başıma gittim. Uzun bir beklemenin ardında önüme kağıtlar getirildi. <br /> Salıverme belgesi, zabıt tutanağı ve ifadeyi yine imzaladım. Stres altındaydım. Ortam loştu. <br /> Önüme her belgeden 2 tane getirildi. Acele ettirildim. Korkuyordum. Belgeleri tam okuyamadan imzaladım. İfadedeki farklılıklar: Arkadaşlarımla içiyorduk ibaresi, Hacı adı, benim adımı aldığım şahsa demiş olmam, onun benim adımı öğrendikten sonra bana maddeyi vermiş olması." <br /> <br /> <strong>O CD'lerde Can'ın soyulduğu odanın görüntüsü yoktu </strong><br /> Adalet Bakanlığı, yaptığı savunmada, savcının talebi üzerine Onur Yaser Can'ın 2-5 Ağustos 2010 arasında gözaltındayken yapılan video çekimlerinin İstanbul Valiliği'ne gönderildiğini belirtti. Oysa gönderilen 10 CD'de sadece İstanbul Narkotik Şubesi'nin asansör önü, banko önü, koridorlar, merdivenlerini içeren görüntüler yer alıyor. Can'ın yakalandıktan sonra getirildiği şubede sorgulandığı, ifadesinin alındığı ve çıplak aramaya maruz kaldığı mekanlara ait görüntüler CD'de bulunmuyor. Aynı şekilde Can'ın 5 Ağustos'ta ikinci defa geldiği Emniyet'te, loş ve karanlık bir ortamda düzmece tutanakların imzalatıldığı kafeteryanın görüntüleri de, burada kamera olmadığı gerekçesiyle savcılığa gönderilmedi.<br /> <br /> http://www.aktifmedya.com/guncel/turkiyeden-ciplak-arama-savunmasi-biz-onu-metrobuse-biraktik-h255237.html<br />