İNSAN ZARARLARI MAHKEMELERİ KURULUYOR
Vücut bütünlüğünün kaybı ve ölümden kaynaklanan bütün tazminatlar için özel ihtisas mahkemesi, her ilde ve merkez nüfusu 100 binin üzerindeki her ilçede, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere kurulacak.

TBMM Adalet Komisyonu, vücut bütünlüğünün kaybı ve ölümden kaynaklanan bütün tazminatlar için özel ihtisas mahkemesi kurulmasını öngören teklifi kabul etti.

Komisyon, Ahmet İyimaya başkanlığında toplanarak, İnsan Zararları Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevlerine Dair Kanun Teklifi görüştü. İyimaya’nın imzasını taşıyan teklif, mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenliyor.
Teklif, askeri olanlar da dahil her türlü idari işlem, eylem ve diğer sebeplerden kaynaklananlar ile adli yargının görev alanına giren insan zararlarına ilişkin dava ve işleri görmek üzere görevlendirilen mahkemelere dair hükümleri kapsıyor.

Teklife göre,İNSAN ZARARLARI MAHKEMELERİ mahkemeleri, Adalet Bakanlığınca HSYK’nın olumlu görüşü alınarak her ilde ve merkez nüfusu 100 binin üzerindeki her ilçede, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere kurulacak. Bu mahkemelerin yargı çevresi, kurulduğu il ve ilçenin mülki sınırlarıyla belirlenecek. Ancak yargı çevresi, Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine HSYK tarafından değiştirilebilecek.

Büyükşehir belediyesi bulunan illerde, büyükşehir belediyesi sınırları içindeki mahkemelerin yargı çevresi, il ve ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine HSYK tarafından belirlenecek. Gerektiğinde, bir yerdeki insan zararları mahkemesinin birden çok dairesi kurulabilir. Bu durumda daireler numaralandırılacak. İnsan zararları mahkemesi kurulamayan yerlerde, düzenleme kapsamına giren dava ve işlere, HSYK tarafından belirlenen asliye hukuk mahkemesince bakılacak.

İnsan zararları mahkemeleri; ilgili kanunlar gereğince adli yargıda görülen, askeri olanlar dahil, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden doğan, vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin dava ve işlere bakacak. Bu haller dışında kalan, aynı nevi zararlar hakkında da uygulanacak. İnsan zararını doğuran olayla ilgili diğer zararlara ilişkin davalar, insan zararı davasında bekletici sorun oluşturmayacak.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı “İnsan Zararları Mahkemeleri”, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde kurulup faaliyete geçecek.

Teklif, müzakerelerin ardından kabul edildi.

{Gencbaro org'dan alınmıştır}

İnsan Zararları Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevlerine Dair kanun Teklifi TAM METNİ

Sn.Milletvekili Ahmet İYİMAYA
                                                            Adalet Komisyonu Başkanı

 

İnsan Zararları İhtisas Mahkemelerine ilişkin 26.05.2014 tarihli basın açıklaması ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan kanun teklifini inceledik.

 Gerçekten de insan zararlarına ilişkin ihtisas mahkemelerinin kurulması ülkemiz için artık büyük bir ihtiyaçtır. Bu konuda gösterilen hassasiyet ve çabaların hukuk adına, zarar görenler adına büyük faydalar temin edeceğine olan inancımız tamdır.

 Kanun teklifinde İnsan Zararları Mahkemeleri, sadece insan zararlarına ilişkin hususlarda görevlendirilmişlerdir. Ancak, malum olduğu üzere birçok olayda (özellikle trafik kazalarında) insan zararlarının yanında mal zararları da meydana gelmektedir. Bu nedenle insan zararının oluştuğu bir olayda aynı zamanda mal zararları da oluşmuş ise İnsan Zararları Mahkemeleri her ikisine de bakmakla görevlendirilmelidirler. Aksi takdirde, aynı olayda meydana gelen insan zararlarında İnsan Zararları Mahkemeleri; mal zararlarında ise farklı bir mahkeme görevli olacaktır ki bu da yine aynı olay hakkında birden fazla dava açılması ve yine birden fazla görevli mahkeme demektir. Süreç ve yargılama giderleri (harçlar, kusur raporları, bilirkişi raporları vs.) anlamında da bu durum usul ekonomisine ters düşecektir. Aynı konuda birden fazla dava açılması ve farklı mahkemeler demek, aynı olayla ilgili olarak farklı kararlara gebe bir düzen demektir. Bu nedenlerle insan ve mal zararlarının aynı olayda oluşması koşuluyla İnsan Zararları Mahkemesi her iki zararları da birlikte incelemekle görevli kılınmalıdır.

Ayrıca, gerekçenin 4-d maddesinde “Davadan, avukattan kurtulmuş bir hak tedavülüne sıçrama!...” şeklindeki görüşün bizleri çok ama çok üzdüğünü önemle bildirmek isteriz. Pek tabiî ki vatandaşların dava yoluna başvurmadan önce tüm haklarını davasız, masrafsız ve kısa yoldan almasını sağlayacak tüm düzenlemeler en başta hukuk adına biz avukatları memnun edecektir. Biz avukatlar, hiçbir zaman kendi adlarına paye isteyen bir meslek mensubu olmadık. Yapılacak düzenlemeler, hukuk adına fayda temin ettiği müddetçe biz avukatların uğrayacağı zararların bizim nazarımızda da hiçbir önemi olmayacaktır. Mesleğimiz zarar görse dahi,  hukuk adına faydalı bir düzenlemenin en büyük destekçisinin Barolar olacağından da kuşku duyulmamalıdır.

 Avukattan kurtulmuş bir hak arayışı ya da bir sistem görüşünü ısrarla reddediyoruz. Bu cümlenin bir hukukçu/avukat tarafından kullanılması da ayrı bir üzüntü sebebi olmuştur.

 Avukatların, yargılamadaki sıkıntıların sebebi gibi gösterilmesi, zaten itibarsızlaştırılan mesleğin daha da itibarsızlaştırılması ve bunun da esasen bir avukat tarafından yapılması bizleri haliyle daha da derinden üzmüştür.

Nasıl ki “hakimden kurtulmuş” ya da “savcıdan kurtulmuş” bir cümle ne kadar haksız ve temelden yoksun bir cümle ise “avukattan kurtulmuş” şeklindeki bir cümle de aynıdır. Eğer mesele kurtulmak ise vatandaş, avukatla birlikte hakimden ve savcıdan da kurtulmuyor mu? Maalesef tek taraflı bir bakış ve her zaman avukatın günah keçisi olarak görüldüğünün delili olan bu cümlenin gerekçeden çıkarılmasını istemek zarureti hasıl olmuştur. Düşünceleri değiştiremeyiz, ancak apaçık bir itibarsızlaştırma cümlesinin gerekçede yer almamasını istemek de en doğal hakkımızdır.

 Davalar uzuyor ya da yanlış kararlar çıkıyor ise, avukattan daha fazla hakim ve savcı kalitesini/sayısını masaya yatırmamız, hatta en başta hukuk sistemini düzenleyen iktidarın masaya yatırılması gerekir.  “avukattan kurtaracak düzenleme” bakışı yerine “siyasetten kurtaracak düzenleme” bakışını teklif ediyoruz.

 Yargılamanın 3 ayağından birinin savunma makamını temsil eden avukatlar olduğu gerçeğinin, avukatlık mesleğinin zarar görmesinin “hukukun” zarar görmesi anlamına geldiğinin anlaşılmamasında ısrarcı olunması nedeniyle maalesef böyle düzenlemelerle çokça karşılaşacağımızı biliyoruz.

 

Saygılar sunar, iyi çalışmalar dileriz. 04.06.2014

 

                                                                                  Kayseri Baro Başkanlığı 
 
KANUN TEKLİFİ VE BASIN AÇIKLAMASI