Önceki yazımımızda Yargıtay 16 inci Ceza Dairesinin medya tarafından bylock kararı olarak kamuoyuna sunulan kararı ile ağır ceza mahkemelerinin kararları arasındaki çelişkileri ele almıştık. Söz konusu kararda dairenin ceza hukukunda kusursuz ceza olmaz, cezaların kişiselliği ve kast ilkesine dayandığını belirtmiştik.  Sonuç olarak dava konusu yapının silahlı terör örgütü olduğunun bilmeyen ya da bilecek durumda olmayan kişilerin silahlı terör örgütü suçundan cezalandırılamayacağını tespitini yapmıştık.

Ayrıca bu yapının silahlı terör örgütü olduğu tespitini devletin 26 Mayıs 2016 tarihli MGK’nın aldığı tavsiye kararı ile yaptığını söylemiştik. Bütün bu söylediklerimizin tek dayanağı Yargıtay 16. Ceza Dairesinin Esas No:2015/3 Karar No:2017/3 kararıdır. Bu nedenle ağır ceza mahkemelerinin dairenin kararından habersizmiş gibi çelişkili kararlar verdiğini yazmıştık.

Bu yazıda kast ve kusursuz ceza olmaz ilkeleri açısından anılan karar ışığında FETÖ davalarını incelemeye devam edeceğiz.

Dairenin kararında ”…. Örgütün bu amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının, örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı da açıktır. Örgütlenme piramidine göre,5.6.ve 7.tabakalarda ve kural olarak 3. ve 4.tabakalarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekir”  denilmektedir.

Dairenin benimsediği bu görüşe göre kişinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü suçundan cezalandırılabilmesi için öncelikle bu yapının bir silahlı terör örgütü olduğunun somut delillerle ispatı gerekir. Verilecek cezanın tayini içinse kişinin 7 katmanlı yapıdaki konumunun tespiti gerekir.

Daire piramidin 5, 6, 7 . tabakalarında yer alanların örgütün silahlı bir örgüt olduğunu bilecek durumda olduğu tespitini yapmakta ve kural olarak da örgütün 3 ve 4. tabakalarında bulunanların da aynı durumda olduğunun kabulü gerekir demektedir. Burası oldukça müphem durmaktadır. Kuraldan karine mi kast edilmektedir bizce belirsizdir.

Uygulamada ağır ceza mahkemelerinin bu tespitleri yaptığına biz tanık olmadık.

Sohbet toplantılarının, sendika dernek üyeliklerinin, gazete, mecmua üyeliklerinin dairenin kararında belirtilen anlamda olacağını düşünmüyoruz. Sayılan eylemlerin FETÖ/PDY’nin delili olarak kabul edilebilmesi için yine aynı soruyu sormak gerekecektir;

Kişi sohbet toplantılarının silahlı terör örgütünün toplantıları olduğunu biliyor muydu?

Kişi gazete ve dergilerin silahlı terör örgütüne ait olduğunu bilerek mi bunlara abone oldu veya satın aldı?

Kişi sendika ve derneklerin aynı şekilde söz konusu yapıya bağlı olduğunu biliyor muydu?

Devam edecek

Av. Rahmi Ofluoğlu

Biz Hukuk