Hukuk Genel Kurulu       

 

E: 2013/23-1619

K: 2015/1058

T: 18.03.2015

 

Sorumluluk Davası

Kooperatif Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri

Genel Kurul Kararı

Vekâletname

Dava Şartı

 

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ             : İzmir(Kapatılan) 8. Asliye Ticaret Mahkemesi

TARİHİ      : 28/01/2013

NUMARASI                : 2012/634-2013/30

 

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.12.2010 gün ve 2005/359 E., 2010/640 K. sayılı kararın incelenmesinin davalılardan A.A.Z. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 13.10.2011 gün ve 2011/290 E. 2011/1065 K. sayılı ilamı ile bozulduktan sonra, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10.07.2012 gün ve 2012/2425 E. 2012/4782 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacı vekili, davalıların müvekkili kopoeratfin eski yönetim kurulu üyesi olduklarını ve bu görevler sırasında kooperatife ait olan J 17 blokta bulunan ve tapu kaydı olmadığı içinde satılması mümkün bulunmayan kapıcı dairesinin genel kurul kararı olmadan dava dışı Ş.A.'e 3.000,00 TL bedelle sattıklarını, adı geçen bu kişinin 05.03.1999 tarihinde kooperatif hesabına 3.000,00 TL yatırdığını, davalıların 30.07.2000 tarihli genel kurulda aynı dairenin 2.750,00 TL bedelden aşağı olmamak üzere satılması hususunda karar aldığı aynı daireyi 5.000,00 TL bedelle dava dışı D.G.'e sattıklarını, bu sürede ilk alıcı Ş.A.'in satım işleminden vazgeçtiğini, davalılar 2002 tarihli genel kurulda yöneticiliklerinin sona erdiğini ve davacı kooperatife kayyım atanması için dava açıldığını dava devam ederken dava dışı Ş. A'in daire ve içine yaptığı masrafların bedeli için müvekkili hakkında dava açıp davayı kazandığını ve icra kanalı ile müvekkilinin Ş. A'e 20.000,00 TL ödemek zorunda kaldığını, davalılar hukuka aykırı işlemleri için C.Savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını ve müvekkilinin uğradığı zararın tazmini için dava açma zarureti doğduğunu ileri sürerek, 20.000,00 TL'nin faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı A.. Z.. vekili, davacı vekilinin belirtiği bütün eylem ve işlemlerin temelinde ödemenin yönetim kurulu başkanı olan diğer davalı M.. D..'in sorumluluğu bulunduğunu, dava konusu satım için 1999 yılı genel kurulda karar alınmasına rağmen bu kararın tutanağa geçirilmediğini, müvekkilinin bu işlem nedeni ile sorumluluğu bulunmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.

Diğer davalılar M.. D.. ve F.. K.. vekili ise müvekkillerinin davacı kooperatifin eski yönetim kurulu başkanı ve muhasip üyesi olduğunu, kooperatifin müteahhidin dava dışı H. A.'in dava konusu kapıcı dairesini kızı dava dışı Ş. A. adına satın almak istediğini ve kooperatif hesabına 3.000,00 TL yatırdığını ancak genel kurul kararı olmadığı için Ş.A.'in üyeliğinin bekletildiği ve 30.07.2000 tarihli genel kurul kararı ile yönetim kuruluna sözkonusu daire için üye kaydetme yetkisi verildiğini, taşınmaz için birtakım harcamadan yapıldığını ve dairenin H. A. tarafından dava dışı D. Ç.'e 5.000,00 TL bedelle satıldığını, paranın 1.500,00 TL'sinin yüklenici H. A.'in Üst Birlik borcu nedeni ile mahsup edilip bakiye miktar adı geçene elden ödendiğini, H. A. tarafından, kendisine verilen ve kızı Ş. A. tarafından imzalanan 01.09.2000 tarihli belgedeki imzanın adı geçen Ş. .'e ait olmadığının daha sonra anlaşıldığını, H. A.'in haksız zenginleştiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı A. A.Z. vekili tarafından temyiz istemi üzerine Dairemizin 13.10.2011 tarih ve 2011/290 E 2011/1065-K sayılı ilamıyla bozulmuştur.

Bu kez, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dairemizce, mahkeme kararı ,davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ya da açılan bu davaya muvafakat verilmesine ilişkin bir genel kurul kararı ve davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçiler tarafından davayı açan vekile verilmiş vekaletname bulunmaması ve ibrazı gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ise de, dosyanın incelenmesinde davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin 06.02.2005 tarihli genel kurul kararının dosyada bulunduğu anlaşılmıştır.

Dairemizce bu genel kurul kararının dosyada bulunduğu hususu gözden kaçırılmış ve mahkeme kararının sadece, davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçiler tarafından kooperatif adına vekaletname verilmesi için bozulması gerekirken, yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.

Bu itibarla davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin genel kurul kararı dosyada mevcut olduğundan davacı vekilinin bu kısımla ilgili karar düzeltme talebinin kabulü ile ilamdaki “ davacı tarafa HUMK'nun 39 ncu ve 40 ncı madde (6100 sayılı HMK'nun 115/2 nci madde) hükümleri uyarınca süre verilerek, davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ya da açılan bu davaya muvafakat verilmesine ilişkin bir genel kurul kararı ibrazına ” kısmının kaldırılmasına, yukarıdaki gerekçe ile mahkeme kararın bozulmasına, sair karar düzeltme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 TEMYİZ EDEN: Davalılardan A.. Z.. vekili

 HUKUK GENEL KURULU KARARI

 Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili; davalıların kooperatifin önceki yönetim kurulu üyeleri olduğunu ve yapılan 17.11.2002 tarihli genel kurul toplantısında ibra edilmediklerini; davalıların yetkileri olmadığı halde kapıcı dairesi olarak tabir edilen bağımsız bölümü dava dışı bir şahsa sattıklarını ve işlemlerin geçersizliği nedeniyle kooperatifin bu kişiye (asıl alacak, faiz ve yargılama gideri olmak üzere) 20.000,-TL ödemek zorunda kaldığını; Kooperatif Anasözleşmesine, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 62 nci maddesine ve aynı Kanun'un 98 inci maddesinin yaptığı atıfla uygulanması gereken (eylem tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı) Türk Ticaret Kanunu'nun 336 ncı maddesinin 1 ve 5 inci bentlerine göre adı geçenlerin kooperatife verdikleri zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,-TL'nin işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı A.. Z.. vekili, müvekkilinin içinde bulunduğu yönetim kurulunun ibra edilmediğini, belirtilen bağımsız bölümün satışı için genel kurulca karar alındığını ancak bunun yazım hatası nedeniyle kararda yer almadığını, kendilerini ibra etmeyen ve yeni yönetim kurulu seçmeyen ortakların sorumlu olduğunu ve satış işlerinin diğer davalılardan (dönemin yönetim kurulu başkanı) M.. D.. tarafından yapıldığını, kendisinin bir kusuru ya da sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Davalılar M.. D.. ve Ferdi Kuntel vekili sözü edilen bağımsız bölümün satışı için 30.07.2000 tarihli genel kurul toplantısında yetkilendirildiklerini, satış işlemlerinde usulsüzlük olmadığını ancak kooperatifin organsız kaldığı dönemde açılan dava nedeniyle yeterince savunma yapılmaması nedeniyle ödeme yapılması gerektiğini, bunda da müvekkillerinin kusuru olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davalıların, kooperatifin uğradığı zarardan sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı A.. Z.. vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından “…1- Dava, davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyesi olan davalılara karşı açılmış sorumluluk davasıdır.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 98. maddesi                 yollaması ile TTK'nun 341.madde hükmüne göre, böyle bir davanın açılabilmesi için genel kurulca karar alınması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerekmektedir. Ancak açıklanan koşullar dava şartı olmayıp sonradan tamamlanabilen usulü eksikliktir. Bu durumda, mahkemece, davacı tarafa HUMK.nun 39 ncu ve 40 ncı madde (6100 sayılı HMK'nun 115/2 nci madde) hükümleri uyarınca süre verilerek, davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ya da açılan bu davaya muvafakat verilmesine ilişkin bir genel kurul kararı ibrazına ve davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçilerin davayı açan vekile vekaletname vermesine olanak tanınmak, verilen süre içerisinde bu koşullar yerine getirilemez ise davanın, açıklanan usul yönünden reddedilmesi gerekecektir.

Hal böyle olunca, mahkemece açıklanan hususlar üzerinde durulup değerlendirilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.

2- Bozma neden ve şekline göre, davalı A.. Z.. vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle bozulmuş; davacı vekilinin karar düzeltme itirazı üzerine bozma kararı yukarıda başlık bölümünde yazılı biçimde değiştirilmiş, mahkemece önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı A.. Z.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kooperatifin önceki yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan doğan tazminat davasının açılması için denetçiler tarafından verilmiş usûlüne uygun bir vekâletname bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “anonim şirket hükümlerine atıf” başlıklı 98 inci maddesi uyarınca bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.

Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin 336 ncı maddesine göre yönetim kurulu üyeleri şirket adına yapmış oldukları sözleşme ve işlemlerden dolayı, kural olarak şahsen sorumlu değil iseler de gerek Kanunun ve gerek anasözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevlerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması halinde sorumludurlar (m.366/5).

Sorumluluk davası aynı Kanun’un 341 inci maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre sorumluluk davası açılması genel kurulun bu yönde vereceği karara bağlıdır (m.341/I). Bu dava kural olarak denetçiler tarafından açılır (m.341/II).

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, bu denetçiler 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 65. ve devamı maddeleri uyarınca görevlendirilen denetçiler olacaktır.

Davanın denetçiler tarafından genel kurul kararı ile açılabileceği hususları sorumluluk davası bakımından dava şartı niteliğinde ise de bunların eksikliği sonradan giderilebilir. Sorumluluk davası açılmasına dair genel kurul kararının bulunmaması ve davanın denetçilerce açılmamış olması hallerinde mahkemece davacı yana (dava tarihinde yürürlükte bulunan) HUMK’nın 39 ve 40 ıncı maddeleri (ve Hukuk Genel Kurulunun inceleme yaptığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan HMK’nın 115/2 nci maddesi) uyarınca süre verilerek, davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ya da açılan bu davaya muvafakat verilmesine ilişkin bir genel kurul kararı ibrazına ve davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçilerin denetleme kurulu üyesi sıfatıyla davayı açan vekile vekâletname vermesine olanak tanınması ile verilen süre içerisinde bu koşullar yerine getirilemez ise davanın (anılan yasal düzenleme çerçevesinde) reddine karar verilmesi gerekir.

Somut olayda dava 30.06.2005 tarihinde, kooperatifi temsile yetkili başkan C. A. ve başkan yardımcısı E. Ç.'ın Av. Ç. I.'a verdiği İzmir 16. Noterliğinin 01.07.2004 gün ve 19634 yevmiye sayılı genel vekâletnamesi ile açılmıştır. Adı geçen vekil 15.11.2005 havale tarihli dilekçesi ekinde 06.02.2005 günlü genel kurul kararı ile denetçiler tarafından verilen vekâletnameyi dosyaya sunmuştur.

Belirtilen genel kurul toplantısında denetim kurulu üyeliklerine “A. Y.” ve “M. G.”nin seçildiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ne var ki, sunulan İzmir 16. Noterliğinin 14.11.2005 gün ve 34093 yevmiye sayılı vekâletnamesi genel vekâletname niteliğinde olup, adı geçen denetçilerin bu vekâletnameyi “denetçi sıfatıyla” verdiklerine dair bir açıklık içermemektedir. Bu sıfatı göstermeksizin verilmiş bir genel vekâletnamenin, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 341 inci maddesindeki şartı karşıladığı kabul edilemez.

Dosyada bulunan vekaletnamede denetçi sıfatı bulunmadığından, anılan vekâletnamenin eldeki davanın esasına girilmesine yeterli olmadığı tartışmasızdır.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, gelinen durumda yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na göre anonim şirketler için denetleme kurulu adında bir organın düzenlenmediği, denetleme işlemlerinin bağımsız denetçiler tarafından yürütülmesi hususunda normatif düzenleme yapıldığı ve sorumluluk davalarının da artık yönetim kurulunca açılacağının hükme bağlandığı; bu haliyle denetleme kurulu üyelerinin davaya muvafakat vermesinin ya da bu sıfatla vekâletname düzenlenmesinin mümkün olmadığını, bu çerçevede yerel mahkeme direnme kararının doğru olduğunu ve hükmün temyizen incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiğini belirtmiş iseler de, yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüş, çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.

Bu durumda mahkemece HMK’nın 115/2 nci maddesi uyarınca davacı yana, davanın gelindiği aşamada görevde olan mevcut denetçilerin davaya muvafakat ettiklerine dair beyanlarını bizzat dilekçe vermek veya duruşma tutanağına geçirtmek ya da denetçi sıfatıyla verecekleri vekâletname ile kendilerini yargılamada temsil ettirmelerini sağlamak için süre verilmesi; verilen süre içerisinde bu koşullar yerine getirilir ise esas hakkında hüküm kurulması, yerine getirilmez ise davanın yukarıda açıklanan yasal düzenleme çerçevesinde reddine karar verilmesi gerekirken, anılan dava şartı yokluğu giderilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, usul ve yasaya da aykırıdır.

Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı A.. Z.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan HUMK’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 18.03.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

  MUHALEFET ŞERHİ

 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 98 nci maddesi atfıyla uygulanan ve yürürlükten kaldırılan 6762 sayılı TTK'nun 341 nci maddesi gereğince yöneticiler aleyhine sorumluluk davasını denetçiler açabiliyor iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Yasa'da bu davanın denetçiler tarafından açılacağına dair bir hüküm bulunmamakta olup hukuki sorumluluk davasını artık yeni yöneticiler açabilmektedir. Bu durumda, 6103 sayılı TTK'nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un hükümleri gözönüne alındığında somut davada bu aşamadan sonra yeni denetim kurulundan dava vekaleti alınması gerekmediği kanaatinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.