T.C.

YARGITAY

Onbirinci Hukuk Dairesi

E: 2011/15478

K: 2013/2491

T: 13.02.2013

·         Şirket Genel Kurul Kararının İptali

·         İmtiyazın Paya Bağlanma Zorunluluğu

·         Sözleşmesel Haklar

Özet: Paya değil de “kişi”ye, “sıfat"a veya “makam"a bağlanan haklar, üstünlükler ve imkânların, 6762 sayılı Türk Tica­ret Kanununa göre imtiyaz olmayıp, genel hükümler çerçevesinde değerlendirilecek ‘‘akdi hak”lar diye anılacağı ve sözleşmenin taraflarca karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle değiştirilebileceği fakat sözleşmesel bir hakkın hak sahibinin izni olmadan ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı gözetilmelidir.

(6762 s. TTK m. 300/2-b.5, 389, 401)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 08.09.2011 tarih ve 2009/674-2011/320 sayılı kararın Yargıtayca ince­lenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hâkimi tarafından düzen­lenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davacı vakfın içinde bulunduğu TO..., TE..., K..., TOS... isimli kuruluşlar tarafından davalı şirketin kurulduğunu, daha sonra H... Bankası A.Ş.'nin de hissedar olarak alındığını, şirket ana sözleşmesinin 7. maddesine göre anılan kuruluşlardan belirli sayılarda üye olmak üzere yönetim kurulunun 9 üyeden oluştuğunu, sözleşmeye eklenen geçici 5. madde ile davacının, H... Bankası'nın, TE... ve TOS...'nin yönetim kurulunda birer üye ile temsil haklarının 21 yıl süreyle saklı olduğunun hüküm altına alındığını, bu durumun davacı dahil dört ortağa verilen imtiyaz niteliğinde bulunduğunu, 07.08.2009 tarihli şirket olağan genel kurulunda ana sözleşmenin 7. maddesinde "9 üyeden oluşan yö­netim kurulunun 5 üyeliğinin TO...'a, 4 üyeliğinin K...'e verilmesine" şeklinde değişiklik yapıldığını ve geçici 5. maddenin ortadan kaldırıldığını, teşekkül eden yönetim kurulunun 09.09.2009 tarihli ve 08.10.2009 tarihli olağanüstü genel kurulun toplanması kararı aldığını, olağanüstü genel kurul toplantılarında ana sözleşmede değişiklikler yapılması kararları alındığını, davacının muhalefeti­ni bildirdiğini, imtiyazlı ortakların haklarının ihlaline ilişkin bu kararların infaz kabiliyetinin olmadığını ileri sürerek, 07.08.2009 tarihli genel kurulda alınan ana sözleşmenin 7. maddesinde değişiklik yapılmasına, geçici 5. maddenin or­tadan kaldırılmasına ilişkin kararların infaz kabiliyetinin olmadığının tespitiyle, kararların yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptaline, 09.09.2009 tarihli ve 08.10.2009 tarihli genel kurullarda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitiyle iptallerine karar verilmesini, bu kararların ticaret sicilinden terkinine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının 07.08.2009 tarihli genel kurula katılmadığını, bu nedenle iptal talebinde bulunamayacağını, diğer genel kurul toplantılarında da­vacıyı ilgilendiren bir karar alınmadığını, davacının şirketin büyüyen ve gelişen konumunda çok küçük bir sermaye ile yönetimde söz sahibi olma iddiasının hak ve nesafet kurallarıyla bağdaşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davaya dayanak yapılan 2006 yılı genel kurul kararı ve geçici maddesinin dava­cıya TTK.nın 389. maddesi hükmünde anılan imtiyazlı paydan kaynaklı hak ve yetkileri tanımadığı, kural olarak anonim şirketlerde imtiyazın paya bağlanma zorunluluğunun aynı Yasanın 401. maddesinde belirtildiği üzere ve 300/2-b.5 madde hükmü ile de tescil ve ilanının gerektiği göz önüne alınarak paya bağla­nan bir imtiyazın varlığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davalı şirket genel kurul kararlarının yoklukla malul olduklarının tespiti, iptali ve ticaret sicilinden terkini istemlerine ilişkin olup, yukarıdaki özet­ten de anlaşılacağı üzere mahkemece kural olarak anonim şirketlerde imtiyazın paya bağlanma zorunluluğunun bulunduğu, paya bağlanan bir imtiyazın varlığı­nın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere imtiyazın "pay"a bağlanması, yani üstünlüğün "pay"a tanınmış olması icap eder. Paya değil de "kişi'ye veya "sıfat"a veya "makam”a bağlanan haklar, üstünlükler ve imkanlar, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre imtiyaz değildir. Mesela pay sahibi (A)'ya ömür boyu murahhas üyelik tanıyan veya veto hakkı veren esas sözleşme hükümleri -geçerli oldukları sonucuna varılan durumlarda- imtiyaz olarak nitelendirilemez­ler. Çünkü, üstün hak tanınan "pay" veya "paylar" değil, pay sahibi (A)'dır. Bu tür haklar "akdi hak"lar diye anılır ve genel hükümler çerçevesinde değerlendi­rilir ve sözleşmenin taraflarca karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle değiştirilmesi mümkündür. (Bkz. Prof. Dr. Reha POROY, Prof. Dr. Ünal TEKİNALP, Prof. Dr. Ersin ÇAMOGLU, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 11. Bası, İstanbul, 2009, Sh. 479.)

Somut olayda; davalı şirketin 31.08.2006 tarihinde yapılan 2005 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan ana sözleşme değişikliği kararıyla ve ana sözleşmeye eklenen geçici 5. maddenin "genel kurul kararına binaen M..., TOS..., TE... ve H...'ın yönetim kurulunda birer üye ile temsil hakları, iş bu genel kurul kararının tescilinden itibaren 21 yıl süre ile saklıdır" hükmüyle davacıya 21 yıl müddetle yönetim kurulunda bir üye bulundurma hakkı tanınmıştır. Her ne kadar yukarıda belirtildiği üzere imtiyazın paya tanınması söz konusu ise de ana sözleşme değişikliğiyle birlikte davacıya tanınan bu hak bir imtiyaz hakkı ol­mayıp sözleşmesel bir haktır. Sözleşmesel bir hakkın hak sahibinin izni olmadan ortadan kaldırılması da mümkün değildir. Mahkemece, davacıya tanınan hakkın sözleşmesel bir hak olduğu kabul edilerek davacının davadaki taleplerinin buna göre değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar ve­rilmesi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları­nın kabulüyle hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.