Daire:9
Tarih:2009
Esas No:2009/8701
Karar No:2009/7816
Kaynak:Mahkeme Dosyası
İlgili Maddeler:CMK 78, 79
İlgili Kavramlar:ÖLENİN KİMLİĞİNİN TESPİTİ
Zonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 02.07.2008
Esas-Karar No : 2008/217 değişik iş

28/03/2007 tarihinde meydana gelen trafik kazasında ölen şahsın kimliğinin tespit edilememesi üzerine açılan dava sonunda sanık ...5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 85/1, 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanığın 5 yıl süre ile denetime tabi tutulmasına dair Zonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/04/2008 tarihli ve 2007/537 esas, 2008/187 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/05/2008 tarihli ve 2008/350 değişik iş sayılı kararını müteakip, ölen kişinin ..., kendilerinin de annesi ve kardeşi olduklarını beyan eden ... ve ... adlı şahısların Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmeleri üzerine, adı geçenlerden DNA tiplemesine esas olmak üzere kan örneği alınarak daha önce 2007/2098 sayılı soruşturma dosyasında kimliği tespit edilemeyen şahıstan otopsi işlemleri sırasında alınan ve Ankara Adli Tıp Kurumunda bulunan DNA örnekleri ile karşılaştırma yapılmasına yönelik talebin reddine dair Zonguldak 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 01/07/2008 tarihli ve 2008/337 değişik iş sayılı kararına itirazın keza reddine ilişkin Zonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/07/2008 tarihli ve 2008/217 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre, Sulh Ceza Mahkemesince, 5271 sayılı Kanun'un 76, 78 ve 79. maddelerinin ancak bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla soruşturma ve kovuşturma aşamasında uygulanmasının mümkün olduğu, talebe konu olayın ise kesin olarak hükme bağlandığı ve kovuşturma aşamasının sona erdiği, bu nedenle meselenin anılan Kanun hükümleri gereğince karşılanmasının mümkün olmayıp Türk Medeni Kanunu hükümleri gereğince hallinin gerektiğinden bahisle talebin reddine karar verilmiş ise de;
5271 sayılı Kanun'un "Diğer kişilerin beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması" başlıklı 76. maddesinin 1. fıkrasındaki "Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek ve cerrahi bir müdahalede bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet Savcısının istemiyle ya da re'sen hakim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet Savcısının kararı, yirmidört saat içinde hakim veya mahkemenin onayına sunulur. Hakim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.",
Aynı Kanun'un "Moleküler genetik incelemeler" başlıklı 78. maddesindeki "(1) 75 ve 76 ncı maddelerde öngörülen işlemlerle elde edilen örnekler üzerinde, soybağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da mağdura at olup olmadığının tespiti için zorunlu olması halinde moleküler genetik incelemeler yapılabilir. Alınan örnekler üzerinde bu amaçlar dışında tespitler yapılmasına yönelik incelemeler yasaktır.
(2) Birinci fıkra uyarınca yapılabilen incelemeler, bulunan ve kime ait olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde da yapılabilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi, bu halde de uygulanır. "
Aynı Kanun'un "Hakimin kararı ve inceleme yapılması" başlıklı 79. maddesinin 1. fıkrasındaki "78 inci madde uyarınca moleküler genetik incelemeler yapılmasına sadece hakim karar verebilir. Kararda inceleme ile görevlendirilen bilirkişi de gösterilir."
Hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, adli bir soruşturmada maktulün kimliğinin tespiti ve tespit edilen kimlik üzerinden nüfusta düşüm işlemlerinin yapılmasının soruşturma işlemlerinden olduğu ve Cumhuriyet Başsavcılığınca yerine getirilmesinin zorunlu bulunduğu, meselenin çözümünün Medeni Kanun hükümlerine dayandırılarak kişilerin ihtiyarına bırakılamayacağı, söz konusu olayda o günkü mevcut şartlar itibarıyla ölen kişinin kimliğinin tespit edilemediği, ayrıca ölenin kimliğinin tespiti sonucunda, yakınlarının olayın sanığı ile ilgili kurulan hükme karşı kanun yollarına başvuru haklarının doğacağı gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 19.03.2009 gün ve 15991 sayılı Kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.04.2009 gün ve 79188 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Somut olayda; trafik kazasında ölen kişinin kimliğinin soruşturma aşamasında belirlenememesi nedeniyle nüfus kaydında ölüm bilgisinin işlenemediği, sanık hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan açılan dava sonucunda mahkemece sanığın mahkumiyetine dair hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, ardından ölenin çocukları olduklarını söyleyen kişilerin Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak ölenin kimliğinin tespiti ile ölüm bilgisinin nüfus kaydına işlenmesini istediği, Cumhuriyet Başsavcılığı ölenin kimliğinin belirlenebilmesi bakımından moleküler genetik inceleme yapılmasına karar verilmesini istemişse de, Sulh Ceza Hakimliğince soruşturma ve kovuşturma aşamalarının tamamlanmış olması nedeniyle bu istemin reddine karar verildiği, Adalet Bakanlığının da bu kararın kanun yararına bozulması için başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 31. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca; adli olaylarda ve kazalarda meydana gelen ölüm olaylarını nüfus müdürlüklerine veya Genel Müdürlüğe bildirme yükümlülüğünün Cumhuriyet Savcılıklarına ait bulunduğu, ölenin kimliğinin tespit edilememesi nedeniyle Cumhuriyet Savcılığının bu bildirimi soruşturma aşamasında yapamamış olmasının bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, ayrıca ölenin kimliğinin saptanabilmesi için moleküler genetik inceleme yapılması için 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 79. maddesi uyarınca hakim kararına ihtiyaç bulunduğu, somut olayda yerel mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması karşısında henüz kovuşturma aşamasının sonuçlanmadığı, bu durumda Cumhuriyet Başsavcılığının ölüm olayı ile ölenin kimliğini bildirme yükümlülüğünün halen devam ettiği ve ölenin kimliğinin tespiti ile ilgili işlemlerin Cumhuriyet Başsavcılığınca yerine getirilmesi gerektiği, ayrıca hakim kararı ile yapılabilecek işlemler bakımından ilgili merciden istemde bulunabileceği, o nedenle Sulh Ceza Hakimliğinin ret kararının yasal dayanaktan yoksun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Zonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.07.2008 tarih ve 2008/217 değişik iş sayılı kararının CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASıNA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.07.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.