Özet:     657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece 1136 sayılı Avukatlık Kanununda 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin, 657 sayılı Kanunun 146. maddesi hükmünü kaldırdığından söz edilemeyeceği gibi, kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve davalıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından da söz etmek mümkün de­ğildir.

Davalılar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kural­lara göre belirlenen miktardan fazla vekalet ücreti alamazlar.

(1136 s. Av. K. m. 163, 164)

(1086 s. HUMK m. 423/6)

(4667 s. AKDYDK m. 77)

(657 s. DMK m. 146, 36)

Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda m.ıhalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bü- tün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı (Vakıflar Genel Müdürlüğü) vekili dilekçesinde; davalının, davacı kurumun kadrolu avukatı olarak görev yapması nedeniyle 657 sayılı Devlet Me­murları Kanununun 146. maddesi gereğince ödenmesi gereken vekalet ücreti­nin, limite bağlı olmaksızın ödendiği ileri sürülerek, limit harici yapılan 15.452. TL’nin davalı avukata ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili cevabında; davanın hak düşürücü süre, zamanaşımı ve görev yönlerinden reddini dilemiş, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle vekalet ücretinin davalıya ait olduğunu savunmuş­tur.

Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hü­küm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

HGK.nın 02.06.2010 tarih ve 2010/3-266-303 sayılı kararında da belirtil­diği gibi, yargının önemli unsurlarından olan avukat; iddia, savunma ve yargı üçgeninde bağımsız olan savunmayı temsil eder. Avukatlık hizmeti bir kamu hizmeti olmakla birlikte, serbest meslek icra eden avukatlar ve kamu avukatları eliyle yürütülür. Ücret karşılığında müvekkili için hukuksal yardımda bulunan serbest meslek erbabı avukat ile bu yardımı sunduğu müvekkili arasındaki hu­kuki ilişki maddi hukuka tabi olup, özel hukuk alanındaki bir sözleşme ilişkisidir. (Semih Güner, Avukatlık Hukuku, Ankara 2002, s. 51)

Avukat üzerine aldığı işi kanun ve anlaşma hükümlerine göre takip etmek zorundadır (1136 sayılı Avukatlık Kanunu m. 171).

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde ise "kesin hüküm elde edilinceye kadar" avukatın işine devam edeceği açıklanmıştır.

Bu durumda avukatın sözleşmesi, ilk yargılama aşamasını kapsadığı gibi, karar, temyiz, temyiz duruşması ve temyiz sonrası aşamayı da kapsar. Bunun aksine sözleşme yapılması da mümkündür. Avukatlık sözleşmesi, avukat ile iş sahibi arasında özel bir güven ilişkisi gerektiren nitelikte olduğundan taraflar diledikleri zaman sözleşmeyi sona erdirme hakkına sahiptirler (Songül Karateke, Avukatlık Sözleşmesinde Ücret, Ankara 2006, s. 128 vd).

Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (AK)'nun 164/1. maddesi hük­müne göre avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade etmektedir.

Avukatın hangi hallerde ne şekilde ücret alacağı 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163 ve 164 maddelerinde hükme bağlanmıştır.

Hukuk sistemimizde iki tür vekalet ücreti söz konusudur. Birincisi, mü­vekkil ile vekil arasında yapılacak bir sözleşme ile (yazılı sözleşme yoksa Avu­katlık Kanunu'nun 164/4 maddesine göre) belirlenen vekalet ücreti (AK. m. 164/1,2,3,4); İkincisi ise HUMK'ın 423/6, (CMUK:322/I-9, 413/son, (CMK:303/I- h, 324); İYUK:31/1) ve Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddelerine göre, ve­kille takip edilen davalarda mahkemece, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre resen takdir edilen vekalet ücretidir.

 

Kamu ve Kurum avukatları, belli bir ücret (maaş) karşılığı iş gördüklerin­den, bunlar için birinci tür vekâlet ücreti söz konusu değildir. Ancak, yargılama gideri olan ikinci tür vekâlet ücreti açısından, gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda, gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda, serbest meslek sahibi avukatlarla, memur veya diğer istihdam şekilleriyle iş gördürülen kamu ve kurum avukatları arasında, herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Kamu ve kurum avukatlarının da HUMK. m. 423/6'da düzenlenen vekalet ücretini almaya hakları olduğu konusunda, uygulamada da herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.

Davada haklı çıktığı için lehine yargılama gideri hükmedilen taraf, davayı bir avukat aracılığı ile takip etmiş ise, mahkemece takdir edilen vekalet ücreti, diğer yargılama giderlerine dahil edilerek, davada haksız tarafa yükletilir. Başka bir ifade ile, davayı kazanan lehine takdir edilen vekalet ücreti yargılama gider­lerine dahildir. (HUMK.nın m. 423/6).

HUMK.nın 423. maddesinin 6. bendi gereğince yargılama giderleri ara­sında bulunan vekalet ücreti diğer giderler gibi mahkemece re'sen hüküm altına alınır. Vekalet ücretinin hüküm altına alınabilmesi için, tarafların talebi aranmaz.

Yargılama giderleri arasında bulunan ve mahkemece re'sen hükmedilme- si gereken vekalet ücreti, açılan davada belirtilen esas hakka pek sıkı bir surette bağlı ve müstakil bir varlığı olmayan fer'i bir hak olması sebebi ile, asıl davada hükme bağlanması gerekir. Eğer mahkeme hükmünde vekalet ücretini tama­men veya kısmen unutmuş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiş ise, lehine vekalet ücreti takdir edilmeyen taraf, vekalet ücreti takdir edilmesi için ayrı bir dava açamaz. Çünkü vekalet ücretine yalnız asıl davada ve re'sen hükme bağlanır.

Asıl davada vekalet ücreti hükme bağlanmamışsa, bu husus temyiz se­bebi teşkil eder ve lehine vekalet ücreti hükmolunmayan taraf hükmü temyiz edebilir.

Davacının istemine dayanak yaptığı 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinin de içinde bulunduğu "Onbirinci Kısmı" 4667 sayılı Yasayla "Avukatlık Sözleşmesi" üst başlığı altında düzenlenmiş, maddenin son fıkrası, "Avukatla iş sahibi arasında yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir." şeklindeyken 4667 sayılı Yasanın 77. maddesiyle yapılan değişiklikle, "Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir." şeklinde değiştirilmiştir.

Yeni getirilen bu hükmün ücretin doğrudan doğruya avukata ödeneceği anlamında anlaşılmamalıdır. Nitekim aynı cümlenin devamında yer alan; "...bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez." biçimindeki düzenleme ile mahkemelerce hükmedilen vekâlet ücretinin öncelik­le müvekkile ait olduğu, ancak vekilinin vekalet ücretini güvence altına almak için, başkalarına ödenmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamaları da bu yöndedir.

399 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK'nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'nin 37. maddesinde, mahkeme ve icra dairelerince te­şebbüs ve bağlı ortaklık lehine hükmedilip borçlusundan tahsil olunan vekâlet ücretlerinin, davaları izleyen ve sonuçlandıran avukatlara dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 146. maddesinin 2. fıkrasında, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı kurala bağlanmış; 3. fıkrasında da, "Ancak 02.01.1961 tarihli ve 196 sayılı Kanunun 2. maddesi, 07.06.1926 tarihli ve 904 sayılı Kanuna 30.01.1957 tarihli ve 6893 sayılı Kanunla eklenen ek 5. maddenin 1. ve 2. fıkraları, 19.07.1972 tarihli ve 1615 sayılı Kanunun 161. maddesi, 13.01.1943 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun değişik 14. maddesi ve 02.02.1929 tarihli ve 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, vekalet üc­retinin yıllık tutarı; (6.000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın oniki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta top­lanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır." düzenlemesine yer verilmiştir.

Bu düzenleme ile birlikte değerlendirildiğinde, 1136 sayılı Yasanın 164. maddesindeki, değiştirilmeden önceki fıkrada sözü edilen sözleşme hükmü an­cak serbest faaliyette bulunan avukatlar yönünden söz konusudur. 657 sayılı Yasanın 36. maddesinin (V) bendindeki Avukat Hizmetleri sınıfında yer alan, avukatlık ruhsatına sahip, baroya kayıtlı ve kurumlarını yargı mercilerinde temsil yetkisine haiz olan devlet memuru statüsündeki avukatları kapsamaz. Çünkü;  657 sayılı Yasada öngörülen Avukatlık Hizmetleri sınıfında yer alan memurlar temsil yetkisini kanundan, serbest faaliyette bulunan avukatlar ise temsil yetki­lerini bir akit olan vekaletnameden almaktadırlar.

Kurum avukatları, mahkemelerde kurumlarını temsile yetkili devlet me­muru olmaları nedeniyle diğer memurların tabi olduğu yasa hükümleriyle bağlıdırlar. Özlük haklarında olduğu gibi idarenin haklı çıktığı davalarda hükmedilen vekâlet ücretlerinin kendilerine ödenmesinde yukarıda anılan bu konuya ilişkin özel yasa hükümlerine tabidirler. Bunun sonucunda; serbest meslek erbabı avu­katlar, mahkemece hükmedilen vekâlet ücretini vekil avukat sıfatıyla tamamını alacaklar; bağlı bulunduğu kurumunu temsil yetkisine sahip kurum avukatları ise mahkemece hükmedilen vekâlet ücretini kurumlarını temsile yetkili memur olmaları nedeniyle özel yasa hükümlerinde gösterilen şekil ve miktarda alacak­lardır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 06.03.2008 gün ve 2005/1588 E., 2008/251 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Somut olayda; davacı kurum tarafından, 657 sayılı Devlet Memurları Ka­nunu'nun 146. maddesindeki limitler aşılmak suretiyle davalıya ödeme yapıldığı hususları tartışmasız bulunmaktadır.

Bununla birlikte kurum avukatlarının müvekkillerinin, tek yanlı olarak yaptırım gücünü uygulama yetkisine sahip bulunan devlet kurumlan olduğu ve görevlerinin devlet hizmetinin yürütümü sırasında ortaya çıkan hukuksal sorun­ların çözümüyle ilgili olduğu dikkate alındığında, hem temsil ettikleri şahıslar (devlet kurumlan) hem yaptıkları iş (kamu hizmeti) serbest avukatlara göre farklılık arz etmektedir.

Avukatlık sözleşmesi yapan avukat ile kamu kurum ve kuruluşlarında ida­re ile bir sözleşme yapmadan, statü hukukuna göre memur kadrosunda görev yapan ve maaşını bağlı bulunduğu yasalara göre alan kamu avukatının durumu­nun aynı olmadığında kuşku bulunmamaktadır. Bu durumda bağlı bulundukları kurumlan temsil yetkisine sahip kurum avukatları memur olmaları nedeniyle, kurumlan adına takip edip sonuçlandırdıkları davalardan dolayı alacakları vekâlet ücretlerinin özel yasa hükümlerinde gösterilen şartlar ve oranlarda ödenmesi gerekeceği de kabul edilmelidir.

Öte yandan, kurum ve kuruluşlarda yapılan görev dağılımı gereği bir takım avukatlar fiilen duruşma avukatlığı yapıp, dava takip etmekte; bazı avu­katlar ise dava takip etmeyip, duruşmalara girmeden, hazırlık ve büro çalışma­larını yürütmektedirler. Bu durumda karşı tarafa yüklenen avukatlık ücretinin tamamının, davayı takip eden avukata ait olması halinde aynı kurum içinde paylaşmalı olarak görev yerine getiren avukatlar ve kalem hizmetlerini yürüten diğer personel arasında eşitsizlik yaratacağı ve haksız bir durum ortaya çıka­racağı, bu halin ise Kurum çalışanları arasında huzursuzluk oluşturup, çalışma performansını düşüreceği kuşkusuzdur.

Ayrıca, tüm giderleri (elektrik, su, vergi, personel gideri v.s) kendisi tara­fından karşılanan ve müvekkilleri ile vekâlet sözleşmesine dayalı olarak çalışan, serbest meslek sahibi avukatlar ile, hiçbir masraf ve gideri bulunmayan, Kamu ve Kurum avukatlarının aynı haklardan, aynı oranda faydalanacağını savunmak adalet düşüncesini zedelemektedir.

Tüm bu açıklamalar ışığında varılan sonuç şudur ki; 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekâlet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin, 657 sayılı Kanunun 146. maddesi hükmünü yürürlükten kaldırdı­ğından ve ayrıca kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davalıya ödenen vekâlet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün değildir.

O halde davalılar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kurallara göre belirlenen miktardan fazla vekâlet ücreti alamazlar.

Hal böyle olunca; mahkemece, anılan 146. maddede yer alan düzenleme uyarınca inceleme yapılarak davalıya fazla ödenen miktar yönünden davanın kabulü gerekirken, reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şe­kilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.