T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2014/25511
KARAR NO.2016/1266 
KARAR TARİHİ.19.01.2016 
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ


ÖZET: İşçilik alacaklarıyla ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan “itirazın iptali” davasında dava konusunun “ıslah yoluyla” arttırılması mümkün olup, arttırılan kısım yönünden tahsil davası olarak hüküm kurulmalıdır. Davaya konu miktarın ıslah yoluyla arttırılması itirazın iptali davasının niteliğini değiştirmez ve tamamını tahsil davasına dönüştürmez... 


DAVA : Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


KARAR


Davacı, işverence ödenmeyen fazla çalışma ücretinin tahsili için başlattığı takibe haksız olarak itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, davanın reddini talep etmiştir.


Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. 

Kararı davalı temyiz etmiştir. 


GEREKÇE

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-İşçilik alacaklarıyla ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında yargılama ve icra inkâr tazminatına karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 
Genel haciz yoluyla yapılan ilamsız icra takiplerinde, borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkânlarından biri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67inci maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır. 
İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılır. İcra takibinde yer alan ve borçlu tarafından itiraza uğrayan kısım davanın konusunu oluşturur. Borcun tamamına ya da bir kısmına itiraz hallerinde olduğu gibi imzaya itiraz ile faize itiraz edilmesi durumunda da itirazın iptali davası açılabilir. 
İcra İflas Kanununun 68 ve 68 (a) maddelerinde sözü edilen belgelerden birine sahip olmayan alacaklı, itirazın giderilmesini sağlayabilmek için yalnız itirazın iptali yoluna başvurabilir. 

Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş ya da itiraz geçerli değilse alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukukî yarar yoktur. 
İtirazın iptali davası süreye tabidir. Alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde davayı açabilir. 

İcra takibi konusu alacak davası iş mahkemesinin görevine girmekte ise, itirazın iptali davası da iş mahkemesinde açılır (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, İstanbul Kasım 2004, s. 223.). Buna göre davada 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7 nci maddesi uyarınca sözlü yargılama usulü uygulanır. 

İtirazın iptali davasında, işçilik alacaklarıyla ilgili olarak tahsil hükmü kurulması mümkün olmaz. Yargılama sonunda icra takibine itirazın kısmen ya da tamamen iptali ile takibin devamına ya da davanın reddine dair karar verilmelidir. 

İtirazın iptali davasında dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması mümkün olup, arttırılan kısım yönünden tahsil davası olarak hüküm kurulmalıdır. Davaya konu miktarın ıslah yoluyla arttırılması itirazın iptali davasının niteliğini değiştirmez ve tamamını tahsil davasına dönüştürmez. 

İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 Yasanın 8 inci ve 28 inci maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez (Yargıtay HGK. 4.3.2009 gün 2009/ 9-57 E, 2009/ 110 K). 

Borçlu belirli bir alacak için yapılan icra takibinde borcun bir kısmına itiraz etmek istediğinde, itiraz ettiği kısmı açıkça göstermek zorundadır. Borçlu buna uymaz ve borcun tamamına itiraz ederse, itirazın iptali davası sonucunda borçlu olduğu miktar bakımından icra inkâr tazminatı ödemekle yükümlüdür (Yargıtay 9.HD. 4.4.2008 gün 2007/14360 E, 2008/7511 K.). 
Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir. 
İcra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından söz konu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. 
İcra takibinde işlemiş faiz için de takip tarihinden itibaren faiz talep edilmiş olması durumunda, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi, faize faiz yürütülmesi anlamına gelir ki, Borçlar Kanununun 104/son maddesi ile 3095 sayılı Yasanın 3 üncü maddesi uyarınca faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Bu halde, asıl alacak bakımından takip tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmelidir. 

Somut uyuşmazlıkta, takibe konu alacağın özü tartışmalı ve hesaba muhtaç olup, takibe konu alacak likit olmadığından davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi hatalıdır.

4-Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, fazla mesai alacağının tanık deliline ve kayıtlara dayalı olarak tespit edildiği, Mahkemece her iki delile göre saptanan toplam alacaktan %10 takdiri indirim yapıldığı görülmüştür.
Daire uygulamasına göre, tanık ile ispat edilen dönem bakımından uygulanan takdiri indirim oranı düşüktür. Bu durumda usulü müktesap hak da dikkate alınarak sadece bu dönem için daha makul oranda indirim yapılması gerekir. 
Belirtilen nedenlerle usul ve yasaya aykırı kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 19.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2014/24792 
KARAR NO.2015/35197 
KARAR TARİHİ. 14.12.2015
MAHKEMESİ : ÇANAKKALE İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2014
NUMARASI : 2012/292-2014/315

Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. 
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR

Davacı k Gıda Limited Şirketi vekili, işyerinde satış ve pazarlama elemanı olarak çalışan davalının, işten ayrılırken yapılan mahsuplaşma protokolü gereğince ödemesi gereken 11.037 TL'yi ödemediği için yapılan ilamsız icra takibindeki ödeme emrine haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek, itirazın iptali ve inkâr tazminatının hüküm altına alınmasını istemiştir.

Davalı İ.. G.., 5 yıldır ücretinin düzenli şekilde ödenmemesi sebebiyle işten ayrılmak isteyince davacı işverenin, işten ayrılma konusunda baskı uygulayarak bazı belgeleri imzalamasını durumunda işten ayrılabileceğini söylediğini, bu sebeple bazı belgeleri rızası dışında imzaladığını, davacıya gerçekte böyle bir borcunun olmadığını, davacının ticari defterlerinin incelenmesini istediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, ticari defterlerde alacağa dair kayıt bulunmasa da ispat yükü kendisinde olan davalının protokolü bertaraf edecek nitelikte delil sunmaması sebebiyle davanın kabulüne ve % 40 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir.

Kararı, davalı temyiz etmiştir.


GEREKÇE

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanunî gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- İşçilik alacaklarıyla ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında yargılama ve icra inkâr tazminatına karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 
Genel haciz yoluyla yapılan ilamsız icra takiplerinde, borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkânlarından biri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67 inci maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır. 
İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılır. İcra takibinde yer alan ve borçlu tarafından itiraza uğrayan kısım davanın konusunu oluşturur. Borcun tamamına ya da bir kısmına itiraz hallerinde olduğu gibi imzaya itiraz ile faize itiraz edilmesi durumunda da itirazın iptali davası açılabilir. 
İcra İflas Kanununun 68 ve 68 (a) maddelerinde sözü edilen belgelerden birine sahip olmayan alacaklı, itirazın giderilmesini sağlayabilmek için yalnız itirazın iptali yoluna başvurabilir. 

Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş ya da itiraz geçerli değilse alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukukî yarar yoktur. 
İtirazın iptali davası süreye tabidir. Alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde davayı açabilir. 
İcra takibi konusu alacak davası iş mahkemesinin görevine girmekte ise, itirazın iptali davası da iş mahkemesinde açılır (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, İstanbul Kasım 2004, s. 223.). Buna göre davada 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7 nci maddesi uyarınca sözlü yargılama usulü uygulanır. 

İtirazın iptali davasında, işçilik alacaklarıyla ilgili olarak tahsil hükmü kurulması mümkün olmaz. Yargılama sonunda icra takibine itirazın kısmen ya da tamamen iptali ile takibin devamına ya da davanın reddine dair karar verilmelidir. 
İtirazın iptali davasında dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması mümkün olup, arttırılan kısım yönünden tahsil davası olarak hüküm kurulmalıdır. Davaya konu miktarın ıslah yoluyla arttırılması itirazın iptali davasının niteliğini değiştirmez ve tamamını tahsil davasına dönüştürmez. 
İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 Yasanın 8 inci ve 28 inci maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez .
Borçlu belirli bir alacak için yapılan icra takibinde borcun bir kısmına itiraz etmek istediğinde, itiraz ettiği kısmı açıkça göstermek zorundadır. Borçlu buna uymaz ve borcun tamamına itiraz ederse, itirazın iptali davası sonucunda borçlu olduğu miktar bakımından icra inkâr tazminatı ödemekle yükümlüdür.

Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir. 
İcra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından söz konu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. 

İcra takibinde işlemiş faiz için de takip tarihinden itibaren faiz talep edilmiş olması durumunda, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi, faize faiz yürütülmesi anlamına gelir ki, Borçlar Kanununun 104/son maddesi ile 3095 sayılı Yasanın 3 üncü maddesi uyarınca faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Bu halde, asıl alacak bakımından takip tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmelidir. 

Dosya içeriğine göre davacı Limited Şirket, gıda maddeleri pazarlama işi yapmaktadır. Davalı bu işyerinde, satış ve pazarlama elemanı olarak çalışmıştır. Davacının iş sözleşmesi 07.09.2010 tarihinde sona ermiştir. 
Taraflar avukatlarınca 07.09.2010 tarihli protokolde (mutabakat metni) göre, “K. Gıda Ltd. Şti. ve personel İ.. G.. ile 07.09.2010 tarihinde maaş, prim, avans vs. işlemlerden dolayı genel bir mahsup ve hesaplaşma yapılmış olup anılan tarih itibarıyla davalı İ.. G..'in 11.037,00 TL borcu bulunduğu konusunda anlaşılmıştır.” ifadesi yazılı olup altında işçinin aldığı prim ve avansların dökümü yapılmış, altı her iki tarafça imzalanmıştır.

Davacı işveren, 24.03.2011 günü yaptığı ilamsız icra takibi ile 11.037,00 TL alacağın tahsilini istemiş, ödeme emri davalı işçiye 02.02.2012 günü tebliğ edilmiştir. Davalı işçi, 09.02.2012 günlü borca itiraz dilekçesinde, “Dosyada mutabakat metni yoktur. Böyle bir borcum yoktur.” demiştir.

Davacı işveren, 14.03.2012 gün açtığı işbu davada itirazın iptalini ve % 40 icra inkâr tazminatının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, 5 yıldır ücretinin düzenli şekilde ödenmemesi sebebiyle işten ayrılmak isteyince davacı işverenin, işten ayrılma konusunda baskı uygulayarak bazı belgeleri imzalamasını durumunda işten ayrılabileceğini söylediğini, bu sebeple bazı belgeleri rızası dışında imzaladığını, davacıya gerçekte böyle bir borcunun olmadığını, davacının ticari defterlerinin incelenmesini istediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Müşterek tanık, günlük yapılan satışların parasını Şirketin banka hesabına yatırmaları gerektiğini, bu paraların bazen eksik olduğunu, bazen ihtiyaç sebebiyle üzerlerinde tuttuklarını, işten ayrılmadan önce davalıya borcundan dolayı üçüncü kişilerce icra takibi yapıldığını, davalının borcunu kapatmak için işverenden avans aldığını, protokolün bu borçlar için yapıldığını söylemiştir.
Malî müşavir bilirkişi raporunda, işverene ait son 5 yılın yevmiye defterlerinde dava konusu protokole rastlanılmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece, ticari defterlerde alacağa dair kayıt bulunmasa da ispat yükü kendisinde olan davalının protokolü bertaraf edecek nitelikte delil sunmaması sebebiyle davanın kabulüne ve % 40 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir.

Somut uyuşmazlıkta davacı Limited Şirket, Türk Ticaret Kanunu'na tâbi tacirdir. Davacı Şirket, tacir olmasının gereği olarak Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu gereğince her türlü gelir ve giderleri ile alacak ve borçlarını ticari defterlerine kaydetmek zorundadır. Davalı işçi, savunmasında, davacının ticari defterlerine dayanmıştır. Malî müşavir bilirkişi raporunda, işverene ait son 5 yılın yevmiye defterlerinde dava konusu protokole rastlanılmadığı belirtilmiştir. İşverenin Yasalardan doğan yükümlülüğünü yerine getirmemesi, davalı işçi aleyhine yorumlanamaz. Mahkemece, davanın reddi yerine hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 14.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

www.kararara.com