T.C.

Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi

 

E: 2015/9232              

K: 2015/10620           

T: 10.09.2015              

 

Tapu İptal ve Tescil

Tanıkların Zorla Getirilmesi

Adil Yargılanma Hakkı

 

Özet: 6100 sayılı HMK’nın 245. maddesi gereğince usulüne uygun şekilde çağrıldığı halde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanıkların zorla getirtileceği, tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir düzenleme bulunmadığı, aksini kabulün adil yargılanma hakkı kapsamındaki iddia ve savunma hakkının kısıtlanması ve eksik inceleme sonucunu doğuracağı gözetilmelidir.

 

(6100 s. HMK m. 27, 243, 245)

(2709 s. Anayasa m. 36)

 

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve mirasta iade, mümkün olmaz ise tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hâkiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

 

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

 

Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz paylarının davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.

 

Bilindiği üzere; tanıklık, taraflar dışındaki kişilerin dava ile ilgili bir vakıa hakkında, dava dışında bizzat edinmiş oldukları bilgiyi mahkemeye bildirmeleridir.

 

Tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tanıkların davet edilmesini düzenleyen 243. maddesinde açıkça; "(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir. (2) Davetiyenin duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir. Acele hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir. (3) Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz" hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 245. maddesinde ise; "(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır."

 

Hemen belirtmek gerekir ki; tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural yoktur. Bunun aksinin kabulü, adil yargılanma hakkı (TC. Anayasası 36. madde) kapsamında olan iddia ve savunma hakkının (6100 s. HMK'nın 27., 1086 sayılı HUMK'nın 78. maddeleri) kısıtlanması ve eksik inceleme sonucunu doğurur.

 

Somut olaya gelince, davalının delil listesinde tanık beyanına dayanarak tanık isim ve adreslerini bildirdiği ve vermiş olduğu masrafla davalı tanıklarına davetiye çıkartıldığı, tanıkların çağrıldıkları oturuma gelmemeleri sebebi ile haklarında zorla getirme kararı çıkartıldığı, 14.05.2013 tarihli oturumda da tanıkları adına çıkartılan zorla getirme müzekkerelerine cevap verilmediği tutanağa geçirilerek, davalı vekiline tanıklarını gelecek celse hazır etmesi için kesin süre verilerek duruşmanın 04.06.2013 tarihine talik edildiği, o celsede davalı tanıklarının hazır olmadığı belirtilmek suretiyle aynı celse karar verildiği görülmektedir.

 

O halde; yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; hukuka aykırı olarak tarafça hazır edilmesi istenen davalı tanıklarının dinlenmeden, olaya ilişkin bilgi ve görgülerine başvurulmadan sonuca gidilmesi, diğer bir söyleyişle davalının tanık delilinin toplanmayarak savunma hakkının kısıtlanmış olması doğru değildir.

 

Hâl böyle olunca, davalının bildirmiş olduğu tanıkların dinlenmesi, toplanan delillerin toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

 

Kabul tarzı itibariyle de; mahallinde yapılan uygulama neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda; çekişmeye konu taşınmazlardan 13 nolu parselin imar uygulaması ile 490 ada 1 ve 2 nolu parsellere gittiği bildirildiği ve bu durumun eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıtlardan sabit olduğu halde, dava konusu taşınmazların imar görüp görmediği araştırılıp denetlenmeden, imar görmüş ise, miras bırakandan gelen payları imar parsellerine yansıtılmadan eski parsel numarası üzerinden hüküm kurulmak suretiyle sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir.

 

Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.