T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2013/3-1324

K. 2015/877

T. 25.2.2015

 

BASİT YARGILAMA USULÜNE TABİ DAVANIN HEM ESKİ HEM YENİ YASAYA GÖRE İKİ KEZ TAKİPSİZ BIRAKILMASI ( Önceki Yasa Zamanında Yapılmış İşlem Gözetilerek 6100 S. H.M.K. Uygulanarak Bir Sonuca Ulaşılmasının Usule Uygun Olmayacağı - Davanın Açılmamış Sayılmasına İlişkin Direnme Kararının Bozulacağı )

 DAVANIN TAKİPSİZLİĞİ ( Basit Yargılama Usulüne Tabi Davanın Hem Eski Hem Yeni Yasaya Göre İki Kez Takipsiz Bırakılması - Önceki Yasa Zamanında Yapılmış İşlem Gözetilerek 6100 S. H.M.K. Uygulanarak Sonuca Ulaşılmasının Usule Uygun Olmayacağı/Varılacak Sonuç Hukuki Güvenlik Hakkına da Aykırı Olacağı - Davanın Açılmamış Sayılmasına İlişkin Direnme Kararının Bozulacağı )

ZAMAN BAKIMINDAN UYGULAMA / TAMAMLANMAMIŞ İŞLEM ( ( Basit Yargılama Usulüne Tabi Davanın Hem Eski Hem Yeni Yasaya Göre İki Kez Takipsiz Bırakılması - H.M.K.'nun 448. Md. Anlamında Tamamlanmış İşlem Olmadığı/Mahkemece 1086 S. H.U.M.K.'nun 409. Md. Gereğince İşlem Yapılacağı )

 HUKUKİ GÜVENLİK HAKKI ( Basit Yargılama Usulüne Tabi Davanın Hem Eski Hem Yeni Yasaya Göre İki Kez Takipsiz Bırakılması - Önceki Yasa Zamanında Yapılmış İşlem Gözetilerek 6100 S. H.M.K. Uygulanarak Bir Sonuca Ulaşılmasının Usule Uygun Olmayacağı/Davanın Açılmamış Sayılması Kararında Hukuki İsabet Görülmediği )

USUL HUKUKUNA GÖRE TAMAMLANMIŞ İŞLEM OLMADIĞI ( Basit Yargılama Usulüne Tabi Davanın Hem Eski Hem Yeni Yasaya Göre İki Kez Takipsiz Bırakılması - Tamamlanmış İşlem Olmadığı Gözetilerek 1086 S. H.U.M.K.'nun 409. Md. Gereğince İşlem Yapılacağı )

 

2709/m. 2,87

6100/m.150,320,448,Geç.1

1086/m.409

 

ÖZET : Uyuşmazlık, basit yargılama usulüne tabi davada, davacının davasını bir kez 1086 sayılı HUMK, bir kez de 6100 sayılı HMK zamanında olmak üzere iki kez takipsiz bırakması halinde, HMK'nun 320 /son maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Mülga 1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra, 6100 sayılı HMK zamanında da işlemden kaldırılması halinde, önceki yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek 6100 sayılı HMK uygulanarak bir sonuca ulaşılması usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır; bu bakımdan mahkemece davanın açılmamış sayılmasına ilişkin direnme kararının bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep 1.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 01.11.2011 gün ve 2011/41 Esas- 2011/1851 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 01.03.2012 gün ve 2012/1519 Esas-2012/5461 Karar sayılı ilamı ile;

( ... Mahkemece davanın yapılan yargılama neticesinde; dava dosyasının iki defa takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle HMK 320 /son maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına dair kararı davacı idare vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Dosyanın incelenmesinde; davanın 14.04.2011 tarihinde 1086 sayılı HUMK'nın 409.maddesi gereğince bir kez müracaata bırakıldığı, yeni yasa zamanında ise 01.11.2011 tarihinde ikinci kez müracaata bırakıldığı ve mahkemece dava dosyasının iki defa takipsiz bırakılması nedeniyle HMK'nın 320 /son maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. 1086 sayılı HUMK'nın 409.maddesi “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz” hükmüne amirdir. 01.10.2011'de yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın 320 /son maddesi ise “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” hükmüne amirdir. 6100 sayılı HMK'nın zaman bakımından uygulanma başlıklı 448.maddesinde, bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır düzenlemesini içermektedir, dolayısıyla yeni HMK'nın 448.maddesi anlamında ortada tamamlanmış bir işlem yoktur. Bu durumda 1086 sayılı HUMK'un 409.maddesi gereğince işlem yapılarak sonuca gidilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerekmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, alacak istemine ilişkindir.

Yerel Mahkemece, dava dosyasının iki defa takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nun 320 /son maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, davacının davasını bir kez 1086 sayılı HUMK, bir kez de 6100 sayılı HMK zamanında olmak üzere iki kez takipsiz bırakması halinde, HMK'nun 320 /son maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, konu ile ilgili yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekir.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( HUMK )'nun 409.maddesi: “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.

Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağrı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.

Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.

İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır”

hükmünü içermektedir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 320 /son maddesinde ise;

"Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır"

düzenlemesi yer almaktadır.

Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır.

Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla ( veya hükümle ) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.

Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden ( veya kanunundan ) etkilenmez.

Yargılama sonunda yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nun konuya ilişkin, “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448.maddesi ile;

“ ( 1 ) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.”

düzenlemesi getirilmiştir.

Anılan madde uyarınca mülga HUMK zamanında açılan dava, hiç işlemden kaldırılmamış dolayısıyla bir işlem yapılmamış ve 6100 sayılı HMK zamanında işlemden kaldırılmışsa bu takdirde, tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiğinden hareketle HMK hükümlerinin uygulanması gerektiğinde duraksamamak gerekir. ( Hukuk Genel Kurulunun 15.05.2013 gün ve 2012/17-1629 E., 2013/700 K. sayılı kararı ).

Buna karşılık somut olayda olduğu gibi, mülga 1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra, 6100 sayılı HMK zamanında da işlemden kaldırılması halinde, önceki yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek 6100 sayılı HMK uygulanarak bir sonuca ulaşılması usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır; bu bakımdan direnme kararının bozulması gerekmiştir.

Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 29.05.2013 gün ve 2012/21-1698 Esas, 2013/779 Karar; 12.03.2014 gün ve 2013/6-497 Esas, 2014/268 Karar sayılı kararında da aynı sonuca varılmıştır.

Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler tarafından HMK'nun 320/4.maddesi ile sadece davacının davasını takip yükümlülüğünün daha sıkı usul koşullarına bağlandığını, çünkü derdest bir davada HMK'nun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin “tamamlanmış işlem” istisnasının daha önce gerçekleşmiş ve bitmiş usule dair olguları kapsamakta olup, herhangi bir şekilde “kazanılmış hak” koruması niteliğinde olmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme direnme kararının onanması yönünde görüş bildirmiş iseler de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.02.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, davacının davasını bir kez 1086 sayılı HUMK, bir kez de 6100 sayılı HMK. zamanında olmak üzere iki kez takipsiz bırakması halinde, HMK.nun 320/4.maddesi ( HUMK.nun 409/5 maddesi ) uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için, ilgili kurum ve kurallara değinmekte yarar vardır:

Öncelikle, konu ile ilgili yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekir.

Mülga 1086 sayılı HMK'nun 409.maddesi; “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.

Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağırı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.

Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.

İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır”

Hükmünü içermektedir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nun 320/4.maddesinde ise; "Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır" denilmektedir.

Öte yandan, hukuki güvenlik ilkesi, Türk Hukukunda belirli bir maddede düzenlenmemiş olmakla birlikte genel olarak Anayasa'nın tamamında egemen olan bir ilke olduğu söylenebilir. Nitekim hem öğretide hem de birçok yargı kararında hukuk devletinin unsurlarından birisi olarak da kabul görmektedir. Genel olarak hukuk kurallarında sık sık yapılan değişikliklerle hukuki istikrarı ortadan kaldıran kuralların getirilemeyeceğine ilişkindir. Geriye yürümezlik ilkesinin istisnasını oluşturan hallerde, yani geriye yürüyen kuralların uygulanması sırasında kazanılmış haklara dokunulmamasını, böylece temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını amaçlamaktadır.

Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ne var ki, hukuki güvenlik ilkesinin bir gereği olarak hem öğretide ve hem de yargı kararlarında özel hukuk ve kamu hukuku alanında kural olarak her Kanunun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanacağı kabul edilmektedir. İstisnai olarak ileride kazanılacağı umulan hakların, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kuralların ve yargılama hukukunu düzenleyen kanunların geçmişe etkili olması gerektiği belirtilmektedir ( Necip Bilge:Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sahife: 193–194; HGK'nun 13.10.2004 gün ve E:2004/10-528, K:2004/533 sayılı ilamı ).

Ne var ki, geriye yürümezlik ilkesinin istisnalarının uygulanabilmesi için de hukukun bir diğer genel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı ilkesine uyulması gerekmektedir.

Kazanılmış hakkın tanımı, bu konudaki yargı kararlarına ve öğretideki açıklamalara göre “kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş hak” olarak belirtilebilir.

Bilindiği üzere, usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.

Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında, derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla ( hükümle ) sonuçlanıncaya kadar devam eden, çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.

Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden ( veya kanunundan ) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü ( veya kanunu ) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü, usule ilişkin kanunlar-aksine bir kural benimsenmediği takdirde-genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar ( Üstündağ, Saim:Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I-II, 6.Bası, İstanbul 1997, sahife:73-78; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet:Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, Ankara 2011, sahife:61-66;YİBK'nun 8.7.1942 gün ve E:13, K:19; Hukuk Genel Kurulu'nun 23.09.1964 gün ve E:7/1139, K:575; 09.3.1988 gün ve E:860, K:232; 23.11.1988 gün ve E:1988/1-825, K:1988/964; 22.02.2012 gün ve E:2011/2-723, K:2012/87; 25.12.2013 gün ve E:2013/10-436, K:2013/1748 sayılı ilamları ).

Bir işlem tamamlanmış ise, artık bu işlem bozulamaz; aksini düşünmek gereksiz yere bu işlemin bozularak tekrarlanması gibi zaman ve emek kaybına neden olacaktır ( Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: age., s. 62, 63 ).

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK )'nun “Zaman Bakımından Uygulanma” başlığını taşıyan 448/1.maddesi de yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak;

“ ( 1 ) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir.

Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır.

Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.02.2011 gün ve 2011/19-735 E., K:2012/93; Hukuk Genel Kurulu'nun 22.02.2012 gün ve 2011/2-733 E., K:2012/87; Hukuk Genel Kurulu'nun 25.12.2013 gün ve 2013/10-436 E:, K:2013/1748 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nun 29.05.2013 gün ve 2012/21-1698 E., K:2013/779; Hukuk Genel Kurulu'nun 12.03.2014 gün ve 2013/6-497 E., K:2014/268 sayılı ilamlarına konu hukuki uyuşmazlık ile eldeki dava dosyasındaki hukuki uyuşmazlık ilke bazında aynı niteliktedir. Yani yukarıda da vurgulandığı üzere, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, davacının davasını bir kez mülga 1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde, bir kez de 6100 sayılı HMK'nun yürürlükte olduğu dönemde olmak üzere iki kez takipsiz bırakması halinde, HMK'nun 320/4.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Davanın açılmamış sayılması bakımından, 26.02.1985 tarih ve 3156 sayılı Kanunla mülga 1086 sayılı HUMK'nun 409.maddesinde yapılan değişikliğin, anılan kanunun yürürlüğünden önceki bir tarihte açılmış davalardan hangilerine uygulanacağına dair geçici maddesinde düzenleme yapılmasına karşın, 6100 sayılı HMK'nunda böyle bir geçişi öngören özel bir hükme yer verilmemiş; 1086 sayılı HUMK'nun 576.maddesindeki düzenlemeye koşut genel nitelikte 448.maddesi hükmü getirilmiştir.

Esasen uyuşmazlığın çözümünde kilit rol oynayan husus, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi bakımından 6100 sayılı HMK'nun 448.maddesi kapsamında “tamamlanmış işlem”den ne anlaşılması gerektiğidir. Bu bakımdan, mülga 1086 sayılı HUMK döneminde basit usule tabi bir dava iki kez takipsiz bırakılıp, üçüncüde davanın açılmamış sayılmasına karar verilirken, bu hak 6100 sayılı HMK ile bire indirilerek, ikincide davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK bakımından davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilmesi için açılan bir davanın iki kez takipsiz bırakılmasıyla yasal sonuç kendiliğinden meydana gelmektedir. Bu yönüyle, ikinci kez takipsiz bırakılma ile “davanın açılmamış sayılması”na ilişkin işlem tamamlanmış sayılacaktır.

Kanun koyucu, 6100 sayılı HMK'nun 320.maddesinin son fıkrası bakımından madde gerekçesinde “Basit yargılama usulüne tâbi davaların kısa sürede tamamlanmasını sağlamak ve davayı uzatıcı işlemler konusunda da daha titiz davranılmasını temin etmek amacıyla, dördüncü fıkradaki kural benimsenmiştir.” Demektedir. Görüldüğü üzere, kanun koyucu, davaların hızlı bir biçimde bitirilmesini amaçladığına göre, yapılacak yorumda bu hususun da gözetilmesi gerekir. Aksi takdirde, yeni yasa hükmünün yürürlüğe girmesinin bir anlam ve amacı kalmaz.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, işlemin 6100 sayılı HMK'nun 320/4.maddesi hükmünü gözeterek, davanın açılmamış sayılmasına yönelik hüküm kurulmasında ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup, onanması gerekir.

Yukarıda ayrıntılarıyla belirttiğim gerekçeler karşısında, aksi yöndeki Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunun benimsediği bozma yönündeki kararına katılamıyorum.

KARŞI OY :

Aşağıda açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüna katılamıyoruz:

Somut olayın değerlendirilmesinden önce konuya ilişkin yasal düzenlemelere ve bu bağlamda ilgili kurum ve kavramlara değinilmesinde yarar vardır:

Mülga 1086 sayılı HUMK'nin 409.maddesinde; işlemden kaldırılmasına, karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan davanın, ilk yenilenmeden sonra, bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı, aksi halde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir.

Bu düzenleme, seri, sözlü, yazılı ve basit yargılama usulüne tabi davalarda, ayırım yapılmaksızın, yeni HMK'nin yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihine kadar, tereddütsüz uygulanmıştır.

Ancak yeni HMK' de, seri ve sözlü yargılama usulü kaldırılmış, sadece basit ve yazılı yargılama usulüne yer verilmiştir.

Yeni HMK' nin 150.maddesinde de, yazılı yargılama usulüne tabi davalarla ilgili olarak, HUMK' un 409.maddesindeki hükümlere aynen yer verilmiş, hiç bir değişiklik yapılmamıştır.

Yeni HMK.nin 320/4.maddesinde, basit yargılama usulüne tabi davalar yönünden, farklı bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme şu şekildedir: “basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosyanın, yenilenmesinden sonra, takipsiz bırakılması halinde, davanın, açılmamış sayılmasına, karar verileceği” hüküm altına alınmıştır. Eldeki dava da basit yargılama usulüne tabidir.

Böylece HMK ile basit yargılama usulüne tabi davalarda davanın müracaata bırakılması sayısını kısıtlayan bir düzenleme getirilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında somut olay yönüyle uyuşmazlık; 6100 sayılı HMK'nin yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce açılan ve bu dönemde bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilen basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, HMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra da bir kez takipsiz bırakılması halinde, mülga 1086 sayılı HUMK'nin 409.maddesinin mi, yoksa 6100 sayılı HMK' nin 320/4.maddesinin mi uygulanacağı noktasında toplanmaktadır.

Bu noktada, kanunların yürürlüğüne ilişkin temel ilke ve bu kapsamda usule ilişkin kanun hükümlerinin yürürlüğü konusunda genel bir açıklama yapılmasında fayda bulunmaktadır:

İlke olarak, herhangi bir yasa veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da, yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilememeleri, yani geçmişe etkili olmamalarıdır. Yasaları uygulama durumunda bulunanlar, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak şekilde yorumlamamakla yükümlüdürler. Hukuk güvenliği de bunu gerektirir. Kanun koyucu bu kaidenin aksine düzenleme yapabilir.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun; 09.03.1988 tarih ve E:1987/2-860, K:1988/232;13.10.2004 gün ve E:2004/10-528, K:2004/533;06.04.2005 tarih ve E:2005/10-183, K:2005/241 sayılı kararları da, aynı yöndedir.

Usule ilişkin kanun hükümlerinin yürürlüğü konusuna gelince;

Usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin “derhal” yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, bu kanun hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.

Medeni usul hukukunda ise kural olarak, kanun değişikliklerinde az yukarıda belirtilen ilkeye paralel olarak “derhal uygulanırlık” ilkesi geçerlidir.

Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında “derhal uygulanırlık kuralı” ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı” dır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla ( veya hükümle ) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.

Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden ( veya kanunundan ) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise yeni usul hükmü ( veya kanunu ) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü, usule ilişkin kanunlar -tersine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup uygulanırlar ( Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I-II, 6.Bası, İstanbul 1997, sahife:73-78; Yılmaz, Zekeriya: Açıklamalı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1.Bası, Ankara 2012, sahife:36-43; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, Ankara 2011, sahife:61-66; YİBK.'nun 08.07.1942 gün ve E:13, K:19; Hukuk Genel Kurulu'nun 23.09.1964 gün ve E:7/1139, K:575; 09.03.1988 gün ve E:860, K:232; Hukuk Genel Kurulu'nun 23.11.1988 gün ve 1988/1-825 E., K:1988/964 Hukuk Genel Kurulu'nun 18.01.2012 gün ve 2011/13-701 E., K:2012/6 sayılı ilamları ).

Bu genel açıklamalardan sonra, zaman bakımından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK )'nun ilgili hükmüne de değinmek gerekir:

HMK' nin “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448.maddesi; “ ( 1 ) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” hükmünü içermektedir.

Bu madde hükmüne göre usul hükümleri, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine etkili olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemlerine yeni kanun hükümleri uygulanacaktır ( Pekcanıtez/Atalay/Özekes:a.g.e., s.62 ).

Hemen burada belirtilmelidir ki, 05.06.1985 tarihinden önce yürürlükte bulunan HUMK'nin 409.maddesinde, takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yenilenmeyen davaların, açılmamış sayılmasına karar verilmesi öngörülmüştü. 05.06.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3156 sayılı Kanun ile değişik HUMK'nin 409.maddesinde ise işlemden kaldırılan ve yenilenmeyen davalar için açılmamış sayılmalarına karar verilmesinde evvelce öngörülen bir yıllık süre üç aya indirilmiştir. Ancak, aynı Yasanın geçici maddesinde, 1086 sayılı HUMK'nin bu Kanunla değiştirilen hükümlerinin yine istisnalar ayrık kalmak üzere Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalara uygulanacağı, diğer bir ifade ile kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve halen derdest olan davalara uygulanmayacağı açıkça hükme bağlanmıştı.

Oysa 6100 sayılı HMK'nin geçici 1.maddesinde, Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve derdest olan davalarda HMK'nin sadece “yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin” uygulanmayacağı sınırlı olarak sayıldıktan sonra aynı yasanın geçici 3/1.maddesinde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı HUMK.'nun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hüküm altına alınmıştır. Yine aynı maddenin 2.fıkrasında ise bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK'nin 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454.madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı belirtilmiştir.

Görüldüğü gibi, 6100 sayılı HMK'nin 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan ve 01.10.2011 tarihinden sonra da derdest olmaya devam eden davalarda HMK'nin hangi hükmünün uygulanmayacağı ve mülga HUMK'nin hangi maddelerinin uygulanmasına devam edileceği açıkça belirtilmiştir. Belirtilen maddeler arasında HUMK'nin 409.maddesi sayılmamıştır.

Ayrıca devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural, "derhal yürürlüğe girme" niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır.

Tamamlanmış hukuki durumların yeni yasa veya düzenleyici kuraldan etkilenmemesi, kazanılmış hakların saklı tutulması gereğinden kaynaklanan bir sonuçtur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2.maddesi hükmüne göre, Türkiye Cumhuriyeti Sosyal bir hukuk devletidir. Kazanılmış hak kavramı her ne kadar açık bir biçimde Anayasada düzenlenmemiş ise de, bunun hukuk devleti kavramının temel taşlarından biri olduğu ve Anayasa'nın bünyesinde mündemiç bulunduğu, Türk Kamu Hukukunda, öğretide ve yargısal kararlarda benimsenmektedir.

Yasaların zaman içerisinde uygulanmaları esasları ile ilgili olarak yukarıda açıklanan temel ilkeler yanında, Yasa Koyucu, Anayasa'nın 87.maddesinde belirlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kanun koyma, değiştirme ve kaldırmayı görevleri arasında sayan yetkisi uyarınca, dilediği alanı düzenleme veya düzenlememekte serbest oluşu nedeniyle bir yasayı genel ilkeden ayrılarak geriye de yürütebilir.

Ancak, Yasama Organının bu yetkisi, Anayasal esaslar ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Bu sınırlardan bir tanesi de, kazanılmış hakların saklı tutulmasıdır. Bu, az önce açıklandığı üzere Hukuk Devleti olmanın zorunlu bir gereğidir.

O halde “kazanılmış hak”, “hukuk güvenliği” ve “adil yargılanma” gibi evrensel hukuk ilkeleri, 6100 sayılı HMK'nin yukarıda belirtilen açık hükümlerinin ve özellikle “usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı” ilkesinin uygulanılmasından sarfınazar edilmesini gerektirmemektedir.

Yukarıda belirtildiği gibi, 6100 sayılı HMK'nin Geçici 1.maddesi;“Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.” Hükmünü içermekte olup; madde metninden de anlaşılacağı üzere, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri dışındaki hükümlerinin uygulanacağı açıktır.

Somut olayda ise, tamamlanmış bir işlem söz konusu olmadığından mülga 1086 sayılı HUMK'nin yürürlükte olmadığı dönemde aynı yasanın 409.maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla tamamlanmamış işlem bakımından, 6100 sayılı Yasanın uygulanma olanağının bulunduğu açıktır. Bu durumda anılan HMK'nin 320/4.maddesinde belirtilen “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olma” koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında sonuç olarak, yerel mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim.