T.C

Yargıtay Ceza Genel Kurulu         

 

E: 2013/7-410

K: 2015/33

T: 10.03.2015

 

Banka Zimmeti

Delil Yetersizliği

Şüpheden Sanık Yararlanır

 

Banka zimmeti suçundan sanığın 5411 sayılı Kanunun 160/1; TCK'nun 62/1, 52/2, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca beş yıl hapis ve 80 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve katılan bankanın uğradığı zararın tazminine ilişkin, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.10.2008 gün ve 37-316 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 05.12.2012 gün ve 11932-30494 sayı ile;

"Sanık M.. Ş.. müdafiinin temyizine yönelik incelemede;

Sanığın üzerine atılı suçu işlediği yönünde, şüpheden öte, yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı cihetle beraatı yerine cezalandırılmasına karar verilmesi" isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş;

Daire Üyeleri..................; "Dosyada mevcut delillere göre sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararının onanması gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.02.2013 gün ve 88208 sayı ile;

"Sanığın teslim aldığı parayı araçtaki kilitli bölümdeki kasaya koyması gerekirken para çantasını aracın koltuğunun arkasındaki boşluğa bırakıp araçtan alışveriş merkezindeki ATM'ye para koymak için indikleri sırada aracı kilitlediği, araca yeniden binecekleri sırada kilitli aracı açtığı, diğer sanık ile birlikte bindikleri ve bir başka alışveriş merkezinde bulunan ATM'ye para yatırmak için geldiklerinde paranın yerinde olmadığının anlaşılması üzerine olayı adli mercilere bildirdikleri anlaşılmaktadır. Araç inceleme tutanağında aracın üzerinde üçüncü şahıslara ait herhangi bir zorlama, iz veya delil elde edilemediği, suça konu aracın para taşımaya tahsis edilmiş kilitli kasa bölümü yanında suça konu paranın konulduğu şoför mahallinin arkasındaki raylı bölümün de kapı kapatıldığında otomatik olarak kilitlenen bir bölmeden oluşan nitelikli bir araç olduğu anlaşılmaktadır.

Öte yandan, aracın yedek anahtarı sadece sanıkta olup, suç tarihinden önce aracın yedek anahtarının sanık tarafından yaptırılmış olduğu da sabittir. Sanık, banka tarafından belirlenen para yatırma güzergâhının dışına çıktığı gibi, bu konularda çelişkili beyanlarda bulunmuş, olayın oluş şekli, mevcut delil durumu ve dosya kapsamına göre suça konu paranın çalınması veya düşürülmek suretiyle kaybolması da mümkün gözükmemektedir. Bu halde suça konu paranın, sanık tarafından veya onun işbirliği olmaksızın bulunduğu yerden alınması imkânsız olduğu gibi, hayatın olağan akışına da uygun gözükmemektedir. Bu nedenle önceden yaptırdığı anahtarı verdiği kimliği belirlenemeyen şahıs ya da şahıslar tarafından paranın alınması suretiyle işlemiş olduğu eylemleri zimmet suçu olarak kabul eden yerel mahkeme kararının doğru olduğu anlaşılmaktadır" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

CMK'nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 13.03.2013 gün ve 2043-6706 sayıyla, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık S.. E.. hakkında banka zimmeti suçundan kurulan beraat hükmü onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme; aynı suçtan sanık M.. Ş.. hakkındaki mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı banka zimmeti suçunu işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık Mehmet Şükrü'nün katılan banka şubesinde şoför olarak çalıştığı, aralarındaki sözleşme gereğince ihtiyaç duyulması halinde veznedar olarak da görevlendirildiği, olay günü Merkez Bankası'ndan aldıkları parayı, hakkındaki beraat kararı onanmak suretiyle kesinleşen güvenlik görevlisi ile birlikte bankaya getirdikleri, bir kısmını bırakıp belirlenen bir miktar parayı otomatik para çekme makinelerine yatırmak üzere sanığın sevk ve idaresindeki arabayla yola çıktıkları, önce real alışveriş merkezine gittikleri, sanığın arabanın yanından ayrılmadan önce kalan para çantasını şoför mahallindeki koltuğun arkasına koyduğu, ardından başka bir alışveriş merkezine gittiklerinde çantanın araçta olmadığını tespit ettikleri,

Katılan bankanın para nakline ilişkin uygulama esaslarına göre; zırhlı araç şoförünün ihtiyaç duyulması halinde yöneticinin talimatıyla kendi işinin yanında tahsildarın görevini de yürütebileceği, para naklini güvenlik görevlisi refakatinde gerçekleştirirken, tahsilât görevini de üstlenmiş ise para çantasını aracın güvenlikli bölümünde kilitli olarak muhafaza edeceği ve anahtarın kendisinde bulunacağı,

Suça konu paranın alındığı araç üzerinde yapılan araştırmada; herhangi bir zorlama izi, emaresi ya da suç unsuruna rastlanılmadığı, aracın anahtar veya içerisindeki kilit sistemi dışında açılmasının mümkün olmadığı, yedek anahtarın banka şubesindeki kasada bulunduğu,

26.10.2007 tarihli tutanakta; suça konu paranın alındığı aracın anahtarlarının sanıkta olduğu, sanığın olaydan bir süre önce anahtarın kaybolduğunu belirterek banka yetkililerinin bilgisi dâhilinde yedek anahtar yaptırdığı, daha sonra anahtarın kaybolmadığının anlaşıldığı, ikincin anahtarın aracın şoför mahallinin yanındaki bölüme konulduğu, olaydan sonra yapılan araştırmada söz konusu anahtarın bırakıldığı yerde bulunduğu bilgilerine yer verildiği,

Olayın meydana geldiği alışveriş merkezi otoparkında herhangi bir güvenlik kamera sistemi olmadığı, güvenlik görevlilerinin de aracın etrafında şüpheli kimseyi görmediklerini beyan ettikleri,

Sanığın idaresindeki araç üzerinde her iki sanığa ait parmak izlerinin bulunduğu, iki adet parmak izinin karakteristik özellik yönünden farklı olduğu, söz konusu parmak izlerinin arşiv taramasında benzerlerine rastlanılmadığı, beş adet parmak izinin karakteristik özellikleri yönünden yetersiz olduğu, mukayese ve arşiv araştırması yapılamadığı,

Anlaşılmaktadır.

Tanık Mustafa Tanrıkulu; sekiz senedir bankada çalıştığını, para naklinin yapılacağı gün şube ve bankamatiklere yatırılacak paranın belirlendiğini ve makbuz karşılığı tahsildara teslim edildiğini, paranın zırhlı araç içindeki kasaya konulduğunu, araçta şoför, tahsildar ve güvenlik görevlisinin bulunduğunu, şoförün aynı zamanda tahsildar olarak görev yapmasının da mümkün olduğunu, bu durumda anahtarın şoförde bulunduğunu, güzergâhı tahsildar veya şoförün belirlediğini, yetkililerin de bilgisi olduğunu, nakil araçlarının yedek anahtarlarının şubedeki servis kasasında bulunduğunu ve kasanın anahtarının şefte olduğunu, olaydan sonra kontrol ettiğinde sanığın kullandığı aracın yedek anahtarının kasada olduğunu gördüklerini, olay tarihinde şefin izinde olması nedeniyle parayı sanığa kendisinin teslim ettiğini, sanığın kolordu misafirhanesi, lojmanlar, orduevi, carrefour ve real alışveriş merkezleri olmak üzere beş ayrı bankamatiğe para yüklemek üzere ayrıldığını, şehir dışına para transferi yapılacağı yönünde bilgi aldıklarını, sanığa bu durumu söylediklerini, şehir dışına çıkılması halinde para yüklemeye kolordudan başlanarak şehir merkezine doğru devam edildiğini, sanığın bankadan ayrılmadan önce il dışına çıkılıp çıkılmayacağı hususu netleştiğinde telefonla bilgi verilmesini istediğini, bir süre sonra arayarak real alışveriş merkezinde bulunduğunu söylediğini, merkezi sistemden karşılaştırıp doğruluğunu tespit ettiklerini, sanığa; "şehir dışına çıkacaksınız, neden oradan başladınız" diye sorduğunu, sanığın bulundukları yöndeki yüklemeleri yaptıktan sonra otobandan gideceklerini söylediğini, bu görüşmeden yirmi dakika sonra yeniden aradığını ve para torbasının arabada bulunmadığını söylediğini, durumun polise bildirildiğini belirtmiş,

Tanık Fatih İbici; bankada şoför olarak çalıştığını, olay günü izinli olduğunu, sanığın aracın anahtarını kaybedip yedek anahtar yaptırdığını bildiğini, hatta dikkatli olması gerektiği konusunda sanığı uyardığını, şehir dışındaki şubelere para götürüleceği günlerde güzergâhın değişebildiğini, bu durumda para transferine lojmanlardan başladıklarını, çıkışın kolay olması nedeniyle en son real alışveriş merkezine gittiklerini beyan etmiş,

Tanık Halil Acartay; bankada çaycı olarak çalıştığını, işten çıkarıldığını, ancak dava açıp işine geri döndüğünü, sanığın kullandığı aracın anahtarının yaptırılması konusunda banka yetkililerinin bilgisi bulunduğunu, genel merkezin ihtar vereceği endişesiyle anahtarı sanığın kendi parası ile yaptırdığını, anahtarın şefin masasında olduğunu, diğer anahtarlardan birinin şoförde, diğerinin ise güvenlik kasasında olduğunu, söz konusu aracın personel nakil işlerinde de kullanıldığını söylemiş,

Tanık Yaşar Tankut; bankada şef olarak çalıştığını, sanığın kullandığı araca üçüncü anahtar yaptırıldığını bilmediğini, anahtarın masasında bulunmadığını, aracın personel nakil işinde görevlendirilmediğini, sanığın geçici göreve gittiği dönemde aracın çalıştırılamadığını, çalışanlardan kasada bulunan yedek anahtarı kullanmalarını, arabayı çalıştıramamaları halinde sanığı aramalarını istediğini anlatmış,

Tanık Osman Turgut Karabal; katılan bankanın para nakil merkez müdürü olduğunu, olayı öğrendikten sonra ilgili şubeye gelip sanıkla görüştüğünü, sanığın anahtar yaptırdığı yeri kendisine tarif ettiğini, ancak anahtarın söz konusu yerde yapılmadığını tespit ettiklerini, para nakil araçlarının izleyeceği güzergâh konusunda yönetmelikte kesin bir kural bulunmadığını, banka şubesi yetkililerinin yazılı bir talimat verdiklerini, sanığa daha önceleri yüklü miktarda para nakilleri yaptırdıklarını dile getirmiş,

Hakkındaki beraat hükmü onanmak suretiyle kesinleşip incelemeye konu olmayan S.. E.. kollukta; yaklaşık oniki yıldır bankada güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, zırhlı araçlarla para transferinde bulunduğunu, olay tarihinde banka şefi ile birlikte bankamatiklere gidecek paraları hesaplayıp çek yazdıklarını, ardından zırhlı araçla yola çıktıklarını, normalde üç kişi olmaları gerektiğini, ancak bir çalışanın izinli olması nedeniyle diğer sanıkla birlikte Merkez Bankası'na gittiklerini, çek karşılığı olan parayı alıp şubeye döndüklerini, bir kısmını bıraktıktan sonra kalan parayı aracın kilitli kısmına değil de çanta içerisinde koltuk arkasında bulunan boşluğa koyduklarını ve bankamatiklere yatırmak üzere hareket ettiklerini, arabayı M.. Ş..'in kullandığını, kendilerine takip edecekleri yolun bildirilmediğini, önce real alışveriş merkezine giderek orta kapısına yakın araçların bulunduğu yere park ettiklerini, araçtan indiklerini, sanığın aracın kapısını açıp para sayma makinesini ve önceden ayırdıkları parayı aldığını, kalan parayı koltuğun arkasındaki boşluğa bırakıp sürgülü kapıyı kapattığını, aracın sağ tarafındaki kapıların otomatik olarak kilitlendiğini, şoför kapısını sanığın anahtarı ile kilitlediğini, ancak kontrol etmediğini, alışveriş merkezindeki bankamatiğe gittiklerini, on onbeş dakika içinde işlerini bitirip geri geldiklerini, sanığın anahtarla sürgülü kapıyı açıp para sayma makinesini koltuğun arkasına koyduğunu, aracın içerisini kontrol etmediğini, paranın yerinde olup olmadığını bilmediğini, kapının hemen karşısında görünür vaziyette bulunması nedeniyle sanığın paranın yerinde olmadığını fark etmemesinin mümkün olmadığını, bankayı arayıp talimat aldıklarını, akabinde bir başka alışveriş merkezine gittiklerini, aracı yine kapıya yakın bir yerde bulunan otoparka park ettiklerini, kapıyı kendisinin açtığını ve kalan paranın yerinde olmadığını gördüğünü, her ihtimale karşı kasaya baktıklarını, ancak bulamadıklarını, önce banka şubesini ve merkezi, ardından polisi arayarak durumu bildirdiklerini,

Cumhuriyet savcılığında; olay günü zırhlı aracın sürücüsü ve aynı zamanda tahsildar olarak görevli bulunan sanığın dağıtımı yapılacak parayı çantayla teslim aldığını, kendisinin bu aşamaya kadar gerçekleştirilen işlemleri, ne kadar para alındığını, nereye götürüleceğini, takip edilecek güzergâhı bilmediğini, güzergâhın bankamatik makinesinin açılması sırasında merkezden takip edildiğini, alışveriş merkezine gittiklerini, aracın kapısı alışveriş merkezinin içerisinden görülecek şekilde park edilmesi gerekirken, sanığın kendisinin bulunduğu yerden görülecek biçimde park ettiğini, para çantasının kasa kısmına koyulması gerektiğini, sanığın çantayı açıkta bıraktığını, aracı park ettikten sonra sanığın arka kapıyı açıp çantadan paraları alarak kapıyı kapattığını, kapıların otomatik olarak kilitlendiğini, sadece içerideki kilit sistemi ile açılabildiğini, alışveriş merkezindeki bankamatiğe gittiklerini, parayı sayıp yatırdıklarını, ardından büfeden su alarak arabanın yanına döndüklerini, sanığın uzaktan kumanda ile kilidi açtığını, para yatırma işlemi bittikten sonra para sayma makinesi ile anahtarın çantanın içine konulması gerektiğini, sanığın sürgülü kapıyı açarak para sayma makinesi ve anahtarı çantaya koyduğunu, çantanın çalındığını görmemesine imkân bulunmadığını, para sayma makinesini şoför mahallinden uzanıp koltuğun arkasına koyduğu şeklindeki beyanının doğru olmadığını, arabanın yedek anahtarını görmediğini, sanığın sürekli borç aldığını, kredi borcu da olduğunu,

Sorguda; aracın anahtarının servis dışında başka bir yerde çoğaltılmasının mümkün olduğunu, para nakli sırasında üç kişinin bulunacağını, olay günü tahsildarın izne ayrılması nedeniyle sanıkla birlikte gittiğini, para yatırması sırasında şoförün araçta kalması gerektiğini, ancak iki kişi olduklarından zorunlu olarak aracın yanından ayrıldıklarını, yatırılacak miktarın dışındaki paranın araçta bırakıldığını, yükleme yaptıktan sonra başka bir alışveriş merkezine giderek aracı park ettiklerini, parayı almak amacıyla arka kapıyı açtıklarında çantanın yerinde bulunmadığını fark ettiklerini ve polise bilgi verdiklerini,

Duruşmada; olay tarihinde izinli olan güvenlik görevlisinin yerine sanık ile birlikte gittiğini, ilk alışveriş merkezinde sanığın paraları aldığını ve kapıları kilitlediğini, kendisinin sanığa refakat ettiğini, döndüklerinde araçta anormal bir durum görmediklerini, diğer alışveriş merkezine geldiklerinde çantanın bıraktıkları yerde olmadığını görüp polisi aradığını, aracın kendi oturduğu taraftaki kapısının içeriden açılabildiğini, sürgülü kapının ise ancak dışarıdan otomatik bir aletle ya da içeriden açılabildiğini, yolda herhangi bir şüpheli takip sezmediğini ifade etmiş,

Sanık M.. Ş.. kollukta; on yıldır şikâyetçi banka şubesinin para nakil araçlarında şoför olarak çalıştığını, tahsilat da yaptığını, olay günü güvenlik görevlisi ile önce Merkez Bankası'na gidip para aldıklarını, paranın bir bölümünü şubeye bırakıp kalan kısmını bankamatik makinelerine yatırmak üzere çanta içerisinde koltuğun arkasına bıraktığını, belirli bir güzergâhları bulunmadığını, önce bir alışveriş merkezine gittiklerini, diğer araçların park ettiği orta kapıya yakın bir yere park ettiğini, sürgülü kapısını açarak para sayma makinesi ile daha önce ayırmış oldukları parayı aldığını, çantayı koltuğun arkasına bıraktığını, aracın tüm kapılarını anahtarla kilitlediğini, ancak kontrol etmediğini, aldıkları parayı güvenlik görevlisi ile birlikte alışveriş merkezindeki bankamatiğe gittiklerini, işlerinin on dakika sürdüğünü, geri döndüğünde kilidi anahtarla açtığını, araçta bıraktıkları parayı kontrol etmediğini, para sayma makinesini şoför mahallinden uzanıp koltuğun arkasına koyarak bir başka alışveriş merkezine doğru yola çıktıklarını, söz konusu alışveriş merkezine vardıklarında orta kapıya yakın bir yere park ettiklerini, güvenlik görevlisinin aracın kapısını açıp para torbasını almak istediğini, ancak paranın koltuğun arkasında bulunmadığını, bankayı ve polisi aradıklarını, suçlamayı kabul etmediğini,

Cumhuriyet savcılığında; aracın yedek anahtarının bankada bulunduğunu, kendisinin geçici göreve gittiği sırada aracın alındığını, ancak bu durumdan haberi olmadığını, görevden döndükten sonra defalarca para nakli yaptığını, aracın yedek anahtarının servis dışında başka bir yerde çoğaltılmasının mümkün olduğunu, para transferi sırasında takip edilecek güzergâh konusunda belirleme yapılmadığını, güzergâhın ihtiyaca göre tespit edildiğini, olay tarihinde Mersin'e gitme ihtimali bulunduğunu, bu nedenle para yüklemeye real alışveriş merkezinden başladıklarını, şubat ayında aracın anahtarının montunun cebinden astar kısmına düştüğünü, anahtarı bulamayınca şeflerinin bilgisi dâhilinde kasada bulunan anahtarı alıp yedek anahtar yaptırdığını, bu hususta tutanak düzenlenmediğini, bir gün sonra asıl anahtarı bulduğunu ve yedek anahtarı bankada bıraktığını, mayıs ayında geçici göreve gittiğini, yokluğunda yedek anahtarla aracın çalıştırılmak istendiğini, diğer anahtarın araçta kalmış olabileceğini, alışveriş merkezlerinde aracı kapıya yakın bir yerde üçüncü sıraya park ettiğini, kredi kartına yaklaşık 2.000 TL borcu olduğunu, başka bir borcu bulunmadığını,

Duruşmada; olay günü güvenlik görevlisiyle para nakli yapmak üzere yola çıktığını, parayı şoför mahallindeki koltuğun arkasına yerleştirdiğini, güzergâhla ilgili kesin bir kural bulunmadığını, güzergâhın her zaman değişebileceğini, real alışveriş merkezine vardıklarında çantadan daha önce belirlenen parayı aldığını, kapıları kilitleyip, güvenlik görevlisi ile birlikte parayı makinelere yerleştirip geri döndüklerini, arabanın kapılarının kilitli olduğunu, herhangi bir anormallik görmediğini, carrefour alışveriş merkezine gittiklerinde para çantasının yerinde olmadığını fark ettiğini, real alışveriş merkezine giderken şüpheli bir takip sezmediğini, şubat ayında bankadaki şefin bilgisi dâhilinde bir anahtar yaptırdıklarını, anahtarın önceleri bankada bulunduğunu, ancak geçici göreve gidip döndüğünde arabada olduğunu gördüğünü, binerken anahtarın araçta olup olmadığına dikkat etmediğini, olaydan sonra polislere yerini söylediğini, anahtarın söz konusu yerde bulunduğunu, kapılarda zorlama izi olmadığını, şüphelendiği bir kimse bulunmadığını, temizlik için kendisine teslim edildiğinde ve geç kaldığında arabayı eve götürdüğü zamanlar olduğunu, hafta sonu kısa mesafeli olarak tanıdığı şahısları arabaya almış olabileceğini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.

Ceza Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında yerel mahkemece sanığın aracın yedek anahtarını yaptırdığını ileri sürdüğü işyeri araştırılarak, anahtardan kaç adet çoğaltıldığı tespit edilip, gerekli görülmesi durumunda anahtarı yaptırdığı dükkânın sahibi dinlendikten, sanığın sevk ve idaresindeki aracın gerek sanığın kontrolünde iken, gerekse geçici görevle başka bir yere gönderildiği dönemde para transferi yanında personel naklinde kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise aracın yedek anahtarının içerisinde bulunduğunun diğer çalışanlar ve özellikle sanığın yokluğunda aracı kullanan şoför tarafından bilinip bilinmediği, mesai saatleri dışında aracın sanıkta bırakılıp bırakılmadığı, bırakılmış ise araca banka çalışanları dışında başkasının alınmasının yasak olup olmadığı, bu hususun sanığa ve diğer şoförlere bildirilip bildirilmediği belirlendikten, para çantasının nakil sırasında aracın kasa kısmına değil şoför mahallindeki koltuğun arkasına konulması biçiminde genel bir uygulama olup olmadığı, sanığın daha önce bu şekilde davranıp davranmadığı, olaydan sonra maddi durumunda değişiklik meydana gelip gelmediği, kredi borçlarını ödeyip ödemediği ortaya konulduktan ve aracın üzerinde inceleme yapılarak sanığın ilk alışveriş merkezinde para yatırıp geri geldiğinde, para sayma makinesini araca koyarken, para çantasının bıraktığı yerde bulunmadığını görmemesinin imkân dahilinde olup olmadığı belirlenip sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğu ileri sürülmüş, bu hususta yapılan değerlendirme neticesinde, üçüncü müzakerede ve oyçokluğuyla mevcut delillerin hüküm kurmaya elverişli olduğu, suç tarihinden itibaren geçen yaklaşık sekiz senelik süre nazara alındığında, belirtilen konularda yapılacak araştırmaların usul ekonomisine aykırı olacağı ve yargılamanın uzaması dışında bir fayda sağlamayacağı sonucuna ulaşılmış ve uyuşmazlığın esasına geçilmiştir.

5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; "görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler."

Öte yandan, amacı her somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit bulunan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan ve "in dubio pro reo" olarak da ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin mutlaka sanık lehine değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmiş ise sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme şekli konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, müsnet suçun sanık tarafından işlendiğinin hiç bir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme biçimi şüpheli ya da tam olarak aydınlatılamamış olay ya da iddialar sanık aleyhine yorumlanarak bir mahkûmiyet hükmü kurulamayacaktır. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta bulunmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanarak sanığın mahkumiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.

Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Sanık Mehmet Şükrü'nün katılan banka şubesinde şoför olarak çalıştığı, aralarındaki sözleşme gereğince ihtiyaç duyulması halinde veznedar olarak da görevlendirildiği, güvenlikli araçların bir anahtarının şoförde, diğerinin ise banka şubesinde bulunduğu, sanığın kullandığı zırhlı arabanın anahtarını kaybettiğini söyleyerek banka yetkililerinin bilgisi dâhilinde yedek anahtar yaptırdığı, ertesi gün anahtarın ceketinin cebinden astar kısmına düştüğünü fark edip bulunduğu yerden aldığı ve banka yetkililerine verdiği, bu olaydan üç ay sonra geçici görevle başka bir şubeye gönderildiği, bu sırada aracın diğer şoförlerce kullanılmaya devam edildiği, geri döndüğünde bir anahtarın aracın içerisinde bulunduğunu gördüğü, bankada çalıştığı uzun yıllar zarfında tahsildar olarak yüklü miktarda para transferleri gerçekleştirdiği, olay tarihinde Merkez Bankası'ndan aldıkları parayı, aynı bankada güvenlik görevlisi olarak görev yapan ve hakkında banka zimmeti suçundan kurulan beraat hükmü onanmak suretiyle kesinleşen sanık S.. E.. ile birlikte bankaya getirdikleri, bir kısmını bankada bıraktıktan sonra otomatik para yatırma ve çekme makinelerine koymak maksadıyla sanığın sevk ve idaresindeki araçla bankadan ayrılıp, bir alışveriş merkezindeki bankamatik makinesine para yatırdıkları, sanığın alışveriş merkezinde aracı terk etmeden önce kalan parayı çanta içinde şoför mahallinde koltuğun arkasına koyduğu, ardından aynı amaçla başka bir alışveriş merkezine gidip kapıyı açtıklarında para çantasının araçta bulunmadığının görüldüğü olayda; sanığın sürekli güvenlik görevlisi ile birlikte bulunduğu, bu süre içerisinde banka şubesindeki yetkili dışında bir kişiyle telefon görüşmesi yapmadığı, söz konusu aracın kapısının dışarıdan sinyal bozucu bir aletle açılmasının mümkün olduğu, sanığın daha önceden de yüklü miktarda para transferleri yapmış olmasına rağmen hakkında herhangi bir suçlamanın ileri sürülmediği, sırf arabanın anahtarını kaybettiğini söyleyip yedek anahtar yaptırması ve para çantasını şoför mahallinde koltuğun arkasına koymasının atılı suçu işlediği yönünde değerlendirilemeyeceği hususları nazara alındığında, suça konu paranın bizzat sanık tarafından zimmete geçirildiği ya da sanığın arabanın yedek anahtarını verdiği veya kapıları açık bıraktığını bildirdiği kişi veya kişilerce alındığı ve dolayısıyla üzerine atılı suçu işlediği hususunda, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, sanığın müsnet suçtan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün, suçu işlediği hususunda şüpheden uzak, mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına dair Özel Daire kararında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından itirazın reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı; "sanığın anahtarı çoğalttığını ileri sürdüğü çilingirin sanığı yalanlaması, sanığın güzârgah değiştirmesi ve park ettiği yerde alışveriş merkezinin kameralarından uzak ve kör noktanın seçilmesi, buna bağlı olarak kimliği belirlenemeyen hırsızlık suçunu gerçekleştiren kişi ve kişilerin orada hazır durumda beklemeleri, beraati kesinleşen ve sanığın yanında bulunan güvenlik elemanının beyanları ve dosya içinde bulunan diğer deliller hep birlikte değerlendirildiğinde banka zimmeti suçundan cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme hükmünün isabetli olduğu, bu nedenle itirazın kabulüne ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği,"

Yirmibir Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle karşıoy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.02.2015, 24.02.2015 ve 03.03.2015 tarihlerinde yapılan müzakerelerde yasal çoğunluk sağlanamadığından, 10.03.2015 tarihinde yapılan oturumda oyçokluğuyla karar verildi.