T.C.

YARGITAY

Ondokuzuncu Ceza Dairesi

 

E: 2015/1965

K:2015/5230

T: 07.10.2015

 

213 sayılı Kanuna Aykırılık

Eksik Kovuşturma

Sahte Fatura Düzenlemek

Sahte Fatura Kullanmak

İddianamenin Açıklattırılması

Vergi Dairesi Başkanlığı Mütalaası

 

Özet: Suça konu faturaların onaylı suretlerinin getirtilip incelenmesi, faturaların mevcut olmadığının ya da 213 sayılı Yasanın 230. maddesinde öngörülen şekil koşullarını taşamadığının belirlenmesi halinde beyannameye fatura eklenmesi zorunlu olmadığından, sanığın gerçeğe aykırı beyanname vermesi biçiminde gerçekleşen fiilinin özel usulsüzlük cezasını gerektireceği hususu da gözetilerek bir karar verilmelidir.

 Sahte fatura düzenlemek ile sahte fatura kullanmak suçları birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olup bu suçların

birbirine dönüşmeyeceği, Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen mütalaanın da yargılama koşulu olduğu hususları nazara alınarak, yalnızca sahte fatura kullanmak suçundan mütalaa verilmesine rağmen, sahte fatura düzenleyip kullanmak suçundan kamu davası açılmış olduğundan, öncelikle iddianame açıklattırılarak sahte belge düzenlemek suçundan da dava açıldığının anlaşılması halinde, bu suçtan durma kararı verilerek ilgili vergi dairesinden, sahte fatura düzenlemek suçundan mütalaa verilip verilmeyeceğinin sorulması ile verilmeyeceğinin anlaşılması halinde bu suça ilişkin davanın düşürülmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden “sahte fatura düzenleyip kullanmak” biçiminde hüküm kurularak çelişkiye neden olunması doğru değildir.

 (213 s. VUK m. 227/3, 230, 359/b-l)

 Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

 Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

 Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

 1-  Sanığın 2006 ve 2008 takvim yıllarında kullandığı iddia olunan faturaları düzenleyen üç firma hakkında düzenlendiği belirtilen vergi inceleme raporları ve eklerinin aslı veya onaylı örnekleri getirtilerek, anılan raporlarla ilgili olarak faturaları düzenleyen tüm firma yetkilileri hakkında "2006 ve 2008 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek" suçundan dava açılmış olup olmadığının ilgili vergi dairesinden araştırılması, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları getirtilip incelenerek mümkün olması halinde birleştirilmesi aksi halde bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, sanığın vergi denetmenine verdiği ifadede isimleri geçen Ahmet ve Turgut'un tespiti ile beyanlarının alınması, sahte fatura kullanma suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki "Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanununun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesi gerekeceğinden vergi inceleme ve tekniği raporlarında 2008 takvim yılına ait faturaların varlığından söz edilmesine rağmen dosya içine konulmadığı cihetle; anılan yıla ait faturaların onaylı suretleri getirtilip incelenmesi, faturaların mevcut olmadığının yada kanunda öngörülen şekil şartlarını taşımadığının tespiti halinde beyannameye fatura eklenmesinin zorunlu olmaması nedeniyle sanığın gerçeğe aykırı beyanname vermesi şeklinde gerçekleşen eyleminin özel usulsüzlük cezasını gerektireceği hususu da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik kovuşturma ile yetinilerek mahkumiyet kararı verilmesi,

 2- Temyiz dilekçesinde aynı konuya ilişkin olduğu belirtilen mahkemenin 2012/253 esas sayılı dosyasının getirtilip incelenerek her iki suç yönünden davaların mükerrer olup olmadığının tespiti zorunluluğu,

 3-   Kabule göre ise;

 a- Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından vergi suçu raporuna uygun olarak sadece "Sahte fatura kullanmak" suçundan mütala verilmesine karşın; 12.01.2012 tarihli iddianame ile sanık hakkında, "sahte fatura düzenleyip kullanmak" iddiasıyla kamu davası açılmış ise de, birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan "sahte fatura düzenlemek" ve "sahte fatura kullanmak" suçlarının birbirine dönüşmeyeceği cihetle, iddianamede hangi suçtan dava açıldığı belirsiz olduğundan, öncelikle iddianame açıklattırılarak sahte belge düzenlemek suçundan da dava açıldığının belirlenmesi halinde bu suçtan yargılama koşulu olan mütalaa bulunmadığından durma kararı verilip ilgili vergi dairesinden "sahte fatura düzenlemek" suçundan mütalaa verilip verilmeyeceğinin sorulup verilmeyeceğinin anlaşılması durumunda davanın düşürülmesine karar verilmesi gerekeceği gözetilmeden "sahte fatura düzenleyip kullanmak" şeklinde hüküm kurularak çelişkiye neden olunması,

 b- Aynı takvim yılında değişik tarihlerde birden fazla sahte fatura düzenlenmesi halinde zincirleme suç hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

 c- 2006 ve 2008 takvim yıllarında sahte fatura kullanmak suçunu işlediği belirtilerek açılan kamu davasında, her bir takvim yılı yönünden ayrı ayrı 213 sayılı Kanun'un 359/b-l. maddesinin tatbikine binaen ek savunma hakkı tanınmadan yazılı şekilde her yıldan ayrı mahkumiyet kararı verilmesi,

 d- Defter ve belgelerini vergi incelemesine esas olmak üzere merciine teslim etmediğinden bahisle eylemine uyan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359/a-2 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılan sanık hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarında somut bir zarara yer verilmediği, ancak defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesinden dolayı, geçmiş dönemlere ilişkin vergi beyanları yeniden hesaplanmak suretiyle, bu vergiler tarh edilerek, bunlara bağlı bir kısım cezalara hükmedildiği, bir başka ifade ile tarh edilen bu vergi ve cezaların eylemden doğan zarar niteliğinde bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Şu halde hüküm tarihi itibari ile sabıkasız olan sanık hakkında "defter ve belgeleri gizlemek" eylemi nedeniyle CMK'nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasına engel oluşturabilecek somut bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanamadığı cihetle, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 08.02.2008 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesiyle değişik CMK'nın 231. maddesinin zarar giderilmediğinden bahisle uygulanmaması,

 e- 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine, maddede sayılan diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,

 Bozmayı gerektirmiş ve sanık müdafi ile Üst Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak hükmün (BOZULMASINA), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.