Bir başöğretmen edasıyla salona giren RTE’nin, TÜSİAD patronlarına sıkı bir azar patlaktmasını umanlar, “Baldan tatlı” bir muhabbete tanık oldular. Kimileri “İkinci balkon konuşması” diye olumladı. Referandum öncesi “bitaraf olan, bertaraf olur” diyerek tehditler savuran RTE’nin yerine, yaşam tarzının güvencesi olduğunu, gençleri içkiden korumak için AB normunda önlemler geliştirdiğini, ekonomiyi de güllük gülistanlık yaptığını ifade eden bir RTE vardı TÜSİAD kongresinde. Sanki sevindirik oldu TÜSİAD’cılar. Buzlar eridi diye manşetler atıldı büyük medyada. Artık 12 Haziran’da TÜSİAD da AKP’den yana durur yorumları yapıldı. Acaba öyle mi?

***

Bir türbeye sahip çıkma bahanesiyle insanlık anıtına, “ucube” diyen, tiryakilerin “Tıksırıncaya kadar” içtiğinden yakınan, “Muhteşem Yüzyıl” dizisine dönük protestolara, “tarihi şahsiyetlerin manevi değeri bizim için son derece önemlidir” diyerek destek veren RTE, TÜSİAD salonuna girince, bütün bunları unutmuş olamazdı. Herkes gibi, TÜSİAD patronları da RTE’nin dümeni milliyetçi-muhafazakarlığa kırdığını görüyordu. Bu profilin seçimlere kadar değişmeyeceği söylenebilir. O tarihe kadar ne AB, ne de Kürt meselesi gibi bir derdi olan AKP göremeyeceksiniz. Buna en çok “yetmez ama evetçi” liboş zevat üzülüyor. RTE’nin, “Arabın işi bitti, Arap gidebilir” muamelesini , kullanılıp bir kenara atılmış liboşların hazmetmeleri kolay olmayacak. “Nankör kedi” şarkısı dillerinden düşmüyor. Ama ne yazık ki öyle…

Neden seçime doğru milliyetçi-muhafazakar AKP profili? Neden basit. AKP’nin hedefi MHP tabanı, milliyetçi oylar da ondan.

RTE, CHP’nin oy tavanını yüzde 30 gibi görürken kendi oyunun yüzde 45’in altına düşmeyeceğini varsayıyor. MHP’nin oy potansiyeli ise yüzde 10’un biraz üstünde. Sandık böyle tecelli ederse AKP yine iktidar. Ama fazlasının peşinde RTE: Anayasa değiştirmeye yetecek ve kendisini Çankaya’ya taşıyacak bir meclis çoğunluğu. Bunun yolunu da milliyetçi oylara yönelmekte görüyor. Büyük Birlik Partisi ile yakın temasta. Demokrat Parti’de eski ülkücü Zeybek’in, Agah Oktay Güner’in yönetime gelmesi AKP’de sevinçle karşılandı.
AKP’nin hedefi bu kesimleri yanına çekmek, MHP’nin oylarını barajın altına itmek ve BDP’yi de baraj altına düşürmek. Bunları yapabilirse AKP, yüzde 40’ın altında oy alsa bile, Meclis’te anayasayı tek başına değiştirebilecek ve RTE’yi , “Başkan” seçtirebilecek milletvekili sayısına erişiyor.

***

Böyle bir oyun planında geleneksel büyük sermayenin seçime doğru tutumu ne olabilir? TÜSİAD, ekonomik olarak iktidarın neoliberal icraatlarından memnun. Eksiklerin de yerine getirileceğinden emin. AKP, seçim ekonomisini ise cinliklerle yürütüyor.Özelleştirme gelirlerini, işsizlik fonunu tepe tepe kullanarak bütçe açığını en azda tutmaya gayret ediyor. Hele ki AB’de bir dizi ülkenin, Doğu Avrupa’da Türkiye sikletindeki ülkelerin , Türkiye’nin başına gelenlerden daha derin kriz yaşadıkları göz önüne alınınca, AKP icraatı, Şam’da kayısı… Sıcak paranın çekilerek 2010’un kurtarıldığı , 2011’in de idare edilebilecek bir yıl olduğunu gören TÜSİAD’ı esas kaygılandıran ise, ekonomi dışı yönelişler.

Onlar da gördüler ki, AKP+Fethullah Koalisyonu, özellikle ikinci iktidar döneminde gerçek gündemlerine yöneldiler, kendi yandaş sermayedarlarını daha çok palazlandırdılar, bunları yaparken liberalleri de yedeklerine çekerek askeri itibarsızlaştırıp güçten düşürdüler, 12 Eylül sonrası da yargıyı hallaç pamuğu gibi atmaya başladılar. Yine gördüler ki bu iktidar hızla gericileşmekte (buna muhafazakarlaşma demek pek moda). Eğitim, gündelik hayat, hızlı bir İslamileşmeye tabi tutulurken en küçük protestolara bile tahammülsüzlük diz boyu. Bunun son örneğini “Galatasaray Olayı”nda yaşayan GS kökenli patronların, kulüp yönetimini istifaya zorlamaları, duyulan rahatsızlıkların bir başka tezahürü sayılmalı.

***

Bilinmeli ki, TÜSİAD da yekpare bir blok değil. Kendi grubunun çıkarlarını öne çekerek AKP ile iyi geçinen hatta onu kayıtsız, şartsız destekleyen TÜSİAD’cılar kadar, tüm bedelleri göze alıp, seküler duruşundan taviz vermeyen AKP ile çatışmayı göze alanlar da var. Ama ortalama TÜSİAD’cının duruşu, bekleneceği gibi, sistemin esenliği ve yeniden yaşayabilirliği amacına bina edilmiştir. Uzun vadeli hedef, AKP’yi mümkün olduğu kadar merkez sağa çekmek, AB odaklı halde tutmak, onu, uç noktaya yönelten güç odaklarını etkisizleştirmektir. Aynı TÜSİAD, toparlanmaya çalışan CHP’yi dinçleştirmeyi, AKP’ye el freni hale gelecek bir parti olması için destek vermeyi de ihmal etmez. Bunların yanında MHP’yi de baraj üstüne çıkararak AKP’nin güçlenmesini önlemek, BDP’nin mecliste temsilini yeniden sağlayarak sıcak çatışma iklimini kurutmak da TÜSİAD’ın amaç seti içinde…