Saygıdeğer Basınımıza:

TERÖRÜ BESLEYENLERİN AMACI ERDOĞAN’SIZ VEYA GÜCÜ KIRILMIŞ ERDOĞAN’LI TÜRKİYE

20 Temmuz’da, Suruç’ta otuzdört gencimizin IŞİD tarafından canlı bombanın patlatılmasıyla ve iki gün sonra Ceylanpınar’da iki polisimizin uyurken PKK’lı teröristlerce öldürülmesi Türkiye’de terörü yeniden başlatan işaret fişeği oldu.

Hemen ardından 25 Temmuz’da Diyarbakır Lice’de askeri konvoya saldırı sonucu iki askerimiz, 27 Temmuz’da Muş Malazgirt’te Binbaşı Arslan Kulaksız, 30 Temmuz’da Şırnak’ta üç askerimiz şehit edildi ve Türkiye’nin nispi huzur ortamı bozuldu. Hanımlar, nişanlılar, analar, bacılar, babalar ağladı.

Bu toprakları vatan bilen Kürt, Türk  her yurttaşın evinin huzuru bozuldu, ağzının tadı kaçtı.

Bu kez, ‘Bu terör, neden durdu da seçimden hemen sonra başladı?’ sorusu sorulup, ‘Milliyetçi oyları alıp Başkan olmak isteyen Tayyip Erdoğan başlattı’ yanıtı zihinlere sokulmaya çalışıldı.

Bir defa, Orta Asya’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da Afrika’da devletler kurmuş bir ecdadın torunu olarak, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın, bir askerinin, bir polisinin, bir öğretmeninin, bir yurttaşının değil şehit olması, kılına bile zarar gelmesini isteyebileceğini düşünmenin akıl ve izan dışı olduğunu söylemeliyim.

Bu algıyı oluşturmaya çalışanlar,  bir çeşit  ‘Türkiye Baharı’ yaşatarak, Ak Parti oylarını düşürmek ve  hükümet dışı kalmasını veya iktidarını bir başka partiyle paylaşmasını sağlamaktır.

Bu güçlerin bir amacaı da, ‘Vatandaşı, terörün sorumlusunun Hükümet olduğuna inandırarak, buna sebep sensin’ dedirtip, terörle mücadelede Hükümetin arkasında durmasını engellemektir.

Bu noktada, ‘dış kuvvetlerce’ korkulanın Ak Parti’nin bizatihi kendisinin değil, ona güç verip, güç alan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu da unutmamak gerekir.

Çünkü, Tayyip Erdoğan güçlendikçe otoriterleşecek, otoriterleşince de, deyim yerindeyse kendini ‘bir şey sanıp!’,  Batı’ya, NATO’ya, AB’ye, ABD’ye kafa tutacak; uzlaşılması, iş tutulması güç bir lider olacak!

‘O güçler’ bu süreci bir bakıma üç yıl önce başlatmışlar ancak başarılı olamamışlardı.

Şimdi, 1 Kasım’da Ak Parti’nin oylarının düşmesini, Tayyip Erdoğan’nın hali hazır gücünün kırılmasını istemekteler.

‘Dış Kuvvetler’, Tayyip Erdoğan’ın Başkan olduğu bir Türkiye’yi düşünmek dahi istemiyorlar.

Terörün seçimden hemen sonra başladığını kabul etmek de doğru değil.  Çünkü, 7 Haziran’da seçim yapılmış,  9 Temmuz’da Davutoğlu Hükümeti kurmaklar görevlendirilmiş ve hükümet kurma sürecinde Ak Parti’nin ’18 milletvekili eksikliğiyle iktidarını başka bir partiyle paylaşmak istemeyeceğinin, böylece Türkiye’nin yeniden seçime doğru gideceğinin’ anlaşılması üzerine ‘Güçsüz Erdoğan’lı Türkiye amacıyla 20 Temmuz’da, düğmesi ‘o kuvvetlerin’ elinde olan terör örgütleri harekete geçirilmiş ve önce Suruç Katliamı yaşanmış, iki gün sonra uyumakta olan iki polis memuru şehit edilmiş ve olaylar ‘sözde özerklik’, yarbay, binbaşı öldürme, hendek kazıp, el yapımı bomba yerleştirip ‘kurtarılmış yer’ edinmek gibi yöntemlerle büyüyerek sürdürülmüştür.

Büyük Milletimizin, her türlü koşullandırmalara, algı yanıltmalarına karşı uyanık olması, her türlü veriyi, bilgiyi akıl süzgecinden geçirerek değerlendirmesi, seçimlerde oyunu özgür iradesiyle kullanmasını, terörle mücadelede birlik olması, tertip ve kışkırtmalara kapalı olması gerektiği hususunu, bu fakir halkın vergileriyle yapılmış okullarda okumuş iki lise, iki üniversite bitirmiş bir kişi olarak onlara duyduğum borç duygusuyla en derin saygılarımla paylaşıyorum. 05.10.15