Taraf mı? İki Yıl Önce Demiştim...

Tarafın ne menem bir gazete olduğunu, daha doğrusu gazete olup olmadığını sormuştu Yusuf Yavuz, Odatvden Bundan 2 yıl 2 ay kadar önce. İnternette tam tarih var; 30.10.2010da Açıp baktım ne demişim diye; şöyle yer almış demeç Odatv sitesinde:

Taraf operasyon gazetesi

Ekonomist-yazar Mustafa Sönmez, medya konusunda da kalem oynatan aydınlardan biri. Özellikle 1990lı yıllarda medyanın yaşadığı köklü dönüşüm üzerine dikkate değer tespitleri bulunan Sönmez, kullanılan bir araçolarak değerlendirdiği Taraf gazetesini hazırlayan sürecin, E. Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örneke ait olduğu öne sürülen darbe günlüklerini yayımlayan, ardından kapatılan Alper Görmüş yönetimindeki Nokta dergisiyle birlikte başladığını söylüyor.

Taraf, özellikle 2007de başlatılan Ergenekon ve benzeri operasyonların, bütün bu itibarsızlaştırmaların, TSKnin bir şekilde sindirilmesi ve akabinde cemaatin devlet içinde daha etkinleştirilmesi, yargının da giderek yürütmeye ve yasamaya tabi bırakılması gibi; şimdiye kadar olan ve bundan sonra da olması muhtemel sürecin aracı ve bir parçasıdır bana göre. Çünkü finans kaynakları açısından bağımsızlık iddiası olamayacak bir oluşum. Bugüne kadar manşetleriyle tartışmalara konu olması hasebiyle de bence aklıselim insanların zaten teşhisini koydukları bir araç. Bu anlamda bir aparat. Öyle söyleyeyim. Misyonu dolunca, Arapın işi bitti, Arap gidebilir denilecektir. Bu sürdürülebilir bir şey değil, böyle de bir geleceği var.

Şimdilik Arap, işini görüyor. Bütün oyunun bir unsuru olarak bu sahnede yer alıyor. İster taşeron de, ister fiilen araç olarak kullanılma de. Bu oyun bir süre sonra bitince alınıp bir kenara atılır, işlevsizleştirilir. Yani çok da tutulmaya değer bir şey değildir. Ama bugünün şartlarında kullanılan bir medya. Bu kullanılanlar da karşı tarafı kullandıklarını zannediyorlar. Yani karşılıklı bir kullanılma olduğunu zannediyorlar ama esasen kullananlar daha güçlü taraflar. Misyonu bitince de bir kenara koyarlar. Tarafın kalıcılığı ve sürdürülebilirliği pek mümkün görünmüyor bana. Bir de tabii medya tarihinde bu kadar araçsal bir örnek yok. Gönüllü araçlar vesaireler var ama böyle büyük bir oyunun sol görünümlü aracı yok. Belki bu kayda değer bir şey.

Noktayı satın alan mali müşavir görünümlü kişinin, Bakırköyde Alper Görmüşün yöneticiliğinde dergiyi çıkardığı zaman, bu süreç başlatıldı. Sonra Noktada kesintiye uğrayan sürece Tarafta devam ettirildi. Zaten Noktadaki aynı kadroyu aşağı yukarı Tarafta da görmek mümkün. Ben Nokta ile Taraf arasında bir devamlılık olduğunu düşünüyorum. Hatta Tarafa daha çaplı, geniş katılımlı devam eden bir operasyon gözüyle bakabiliriz.

Burada bir adres göstermek zorunda değiliz ama ortada bir anomali olduğu çok açık. Yani elimizde çok kesin kanıtlar yok; ABD mi, Gülen cemaati mi yoksa ikisi birden mi bunu bilemiyoruz ama bunun bir önemi yok. Önemli olan, bir medya kuruluşuyla bu işe müdahil olmaları ve bir gazeteyi burada araç olarak kullanmaları. Birilerinin de bu araçsallığa rıza göstermiş olması. Büyük dönüşümün bir parçası olarak bunlar yaşandı Türkiyede. Bu konuda seçilen isimlere de bakmak gerek. Neden şu bu değil de bir gazete çıkarmak için Ahmet Altan ve Yasemin Çongarın seçildiği önemli bana göre. 

***

Bir de 16 Mart 2012 tarihli Cumhuriyette,  “AKP-FG-Taraf: İç Savaş Büyüyorbaşlıklı yazımda şöyle demişim: İttifak içi kavga sürüyor. Tarafta Ahmet Altan, adeta ihanete uğramış gibi. Hem RTEye, hem cemaate vuruyor. Başbakanın Başdanışmanı İbrahim Kalının Stratfor ile ilişkisini bir tür casusluk gibi niteleyerek duyuran Taraf, yandaş medya Sabahtan Emre Aközü de işbirlikçi ilan edince kıyamet koptu tabii. Hele RTEnin, Tarafı, parayı atanın nağmesini çalan bir müzik kutusuna benzetince Ahmet Altan, çileden çıktı ve şöyle yazdı: Referandumdan önceki Erdoğanı sonuna kadar alkışlarım, bugünkü Erdoğanı da sonuna kadar eleştiririm... Şimdi yaptıklarıyla saygıyı hak etmediğini düşünüyorum. Tarafın cemaate salvosu da Stratfor belgeleri ile... Stratfor üstünden Gülen tarzı hücre örgütlenmesini gündeme getiren Taraf, cemaatin bamteline bastı. Bu hücre örgütlenmesine fener tutanlara, mesela kitap yazan Hanefi Avcıya ve kitabı basılmadan derdest edilen Ahmet Şıka neler çektirildiği malum Tarafa göre, eski bir Gülenci Hürriyet yazarı (kim olduğu çözülemedi!..) şöyle konuşmuş: “Gülen ilk defa resmen bir siyasi partiyi destekliyor. Ancak Erdoğan onu sevmiyor (ya da nefret ediyor). Bütün ilişkileri karşılıklı çıkar üstüne kurulu. Gülenin güçlü bir siyasi partiye ihtiyacı var, AKPnin ise geniş bir siyasi desteğe. Ergenekon konusunda büyük kavgaları olmuş. Bir noktada, Erdoğan işlerin mahvolabileceğini düşünerek biraz geri adım atmak istemiş. Fakat Gülen davayı genişletmek konusunda ısrarcı davranmış...” Bazı iddialara göre, iç savaş Tarafın içine de uzanmış…”

Bu konuda mütevazı olamayacağım; ben demiştim, ben yazmıştım

17 Aralık 2012 - Cumhuriyet