18 Nisan 2011, Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU
 
Milyarlarca yıl önce kayboldukları halde, evrenin ilk nesnelerinin yaymış oldukları ışıkların evrende yolculuk etmeye devam ettiklerini söylüyor bilim adamları. NASA, 13 milyar yıl önce meydana gelen ve başlangıç sayılan Büyük Patlama'dan hemen sonra oluşan ilk yıldızlara ait olduğu düşünülen ışığın gözlemlenmiş olabileceği ihtimalinden söz ediyor.
En basit yaşam belirtilerinin yaklaşık 3 milyar yıl önce ortaya çıkmış olduğu tahmin edildiğine göre, en çok 100 yıl yaşayabilen insan için, bu rakamlar çok da anlamlı olmasa gerek. Zamanın ve uzamın sonsuzluğu (başsız ve sonsuz) karşısında, insanın kendi küçük everenine göre kurguladığı sayıların, evrensel ölçekte bir anlam taşımadığını düşünüyorum. Esasen güvenilir bir ölçü olmadığı da Einstein’in ünlü teorisiyle kanıtlanmıştır.
Oysa, yaşamın gerçek bilgisi ışığın öyküsünde gizli.
En basit yaşam belirtilerinin yaklaşık 3 milyar yıl önce ortaya çıkmış olduğu tahmin edildiğine göre, en çok 100 yıl yaşayabilen insan için, bu rakamlar çok da anlamlı olmasa gerek. Zamanın ve uzamın sonsuzluğu (başsız ve sonsuz) karşısında, insanın kendi küçük everenine göre kurguladığı sayıların, evrensel ölçekte bir anlam taşımadığını düşünüyorum. Esasen güvenilir bir ölçü olmadığı da Einstein’in ünlü teorisiyle kanıtlanmıştır.
Oysa, yaşamın gerçek bilgisi ışığın öyküsünde gizli.
“Görmemizi sağlayan enerji” diye bir tanımını duyduğumda biraz şaşırmıştım doğrusu. Enerji yönüyle tanımda bir sorun yok ta, “görmemizi sağlayan” betimlemesinin çok hafif kaldığını düşünüyorum. Tanımın “var olmamızı sağlayan” şeklinde olması gerektiği kanısındayım.
3, 13 veya 113 milyar yıl…
Her ne kadarsa, bir süre önce gerçekleşen (bilinmeyenin yanıtı!) Büyük Patlama sonucu ortaya çıkan ışık, evrenin pozitif yüzü değil midir?
Işığı bile yutan Kara Deliklerin yok oluşu ifade eden negatif yüzü temsil ettiği gibi…
***
Bütün yapay ışık kaynakları tükense bile, evrensel ışığın varlığı yaşamın sürmesi için yeterli değil mi?
Gecenin bir vaktinde, Güneşin diğer yarı küreyi aydınlattığı bir zaman sürecinde yani… Gökyüzünde parlayan gezegenler ve yıldızlar yaşamın en parlak belirtisi ve en sağlam kanıtı olsa gerek. Umudun adı ya da… Ve Güneşin yeniden doğacağının güvencesi…
O yüzden, Mahpushanelerin ve Hastanelerin pencereleri tavanda olmalı diye düşünürüm, ya da camdan çatıları olmalı hasta ve tutsak koğuşlarının… Uzun gecelerin derin karanlığında, evrende bir yerlerde süren yaşamın görüntülerini izleyebilmeli insanlar, her yanı dikenli yataklarından.
***
Sonu ölüm olsa da, ışığa doğru uçmaktan vazgeçmeyen Pervaneler ile ışığı görür görmez kaçacak delik arayan Karafatmalar, aydınlıkla karanlığın farkının ne kadar güzel bir göstergesidir. Olumluyla olumsuzun, geceyle gündüzün ya da...
Tehlike karşısında ışığa doğru uçmak bir pervane için güvenli bir yolculuktur. Tıpkı karanlıktan korkan çocuğun odasının lambasını hep açık tutması gibi… Diğer yanda, gizli ve kirli işlerini karanlıkta gören ve karanlığın örtüsüne sığınan Karafatmalar…
***
Nisan tatil olmalı(*) diye geçen yıl söylemiştim.
Anarşist bir ay bu Nisan. Büyük Patlamadan başlayıp, örtülü işlerden, kirli çamaşırlardan, aydınlıklardan, karanlıklardan geçip Karafatmaya bağlıyor sözün sonunu.
Ben söylemiştim.
 
 

(*) Yeni Yaklaşımlar web sitesi 19 Nisan 2010