T.C.

 YARGITAY

 10. HUKUK DAİRESİ

 

E. 2008/15619

K. 2010/1719

T. 15.2.2010

 

• YAŞLILIK AYLIĞINA HAK KAZANDIĞININ TESPİTİ ( Yurtdışında Geçen Çalışmaların Borçlanabilmesi - Değerlendirilen Sürelerin Aylık Tahsisinde Gözetilebilmesi İçin Tahakkuk Ettirilen Borçlanma Bedelinin 23.05.2002 Tarihinden Önce Kuruma Ödenmiş Olması Gerektiği )

 

• YURTDIŞINDA GEÇEN ÇALIŞMALARIN BORÇLANILMASI ( Borçlanma Bedelini 23.05.2002'den Sonra Ödeyen Davacının Yaşlılık Aylığı Şartlarının Borçlanılan Süre Gözetilmeksizin 23.05.2002 Tarihindeki Sigortalılık Durumuna Göre Belirleneceği )

 

• TÜRKİYE'DE MEVCUT HİÇBİR SİGORTALILIĞIN OLMAMASI ( 3201 Borçlanması Yaptığı Tarihte Yürürlükte Olan 506 S.K'nın 60. Md. Düzenlenen Koşulların Gerçekleşmiş Olması Halinde Davacıya Yaşlılık Aylığı Bağlanacağı )

 

• BORÇLANMA BEDELİ ( 23.05.2002'den Sonra Ödeyen Davacının Yaşlılık Aylığı Şartlarının Borçlanılan Süre Gözetilmeksizin 23.05.2002 Tarihindeki Sigortalılık Durumuna Göre Belirleneceği )

 

506/m.60, Geç.81

 

3201-1/m.6

 

ÖZET : Davacı, yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Sigortalılara yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilme olanağı veren 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi hükmü uyarınca değerlendirilen sürelerin aylık tahsisinde gözetilebilmesi için tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin 23.05.2002 tarihinden önce Kuruma ödenmiş olması gerekir.

 

Yurtdışında geçen çalışmalarına ilişkin borçlanma bedelini, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun geçici 81. maddesini değiştiren 4759 sayılı Kanunun tarihi olan 23.05.2002 den sonra, 18.12.2007 tarihinde ödeyen davacının, yaşlılık aylığı şartlarının, borçlanılan süre gözetilmeksizin, 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık durumuna göre belirlenmesi gerekir. Bu tarihtede davacının Türkiye'de mevcut hiçbir sigortalılığı olmadığı belirgin olduğundan; 3201 borçlanması yaptığı 18.12.2007 tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Kanunun 60. maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleşmiş olması halinde davacıya yaşlılık aylığı bağlanması mümkün olacaktır.

 

DAVA : Davacı, 01.01.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

 

Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir.

 

Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Mustafa Arınmış tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

 

KARAR : 1- Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29. maddesinde, bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edileceği belirtilmiş olup; buna göre mahkemenin, 10.11.1950 tarihinde doğan ve Almanya'da 01.11.1974 tarihinden itibaren çalıştığı anlaşılan davacının, hüküm gerekçesinde sigortalılık süresi başlangıcının 13.10.1971 tarihi olduğunun kabul etmesi isabetlidir.

 

2- Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un 60. maddesinde yaşlılık aylığından yararlanma koşulları düzenlenmiştir. Sigortalıya, yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak gerekir. Söz konusu madde, 08.09.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değiştirilerek, mevcut aylık bağlama şartları ağırlaştırılmış ve maddedeki değişikliğin yürürlük tarihi olan 08.09.1999 tarihinden önce sigortalı olanlar için 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 81. madde ile geçiş hükümleri getirilerek, sigortalılar kademelendirilmiştir. Anılan maddenin ( B )ve ( C )bentlerinin Anayasa Mahkemesinin 23.02.2001 gün ve 42/41 sayılı kararı ile iptalinden sonra, 01.06.2002 tarihinde yürürlüğe giren 23.05.2002 tarihli 4759 sayılı Kanunla yeniden düzenleme yapılarak bazı farklılıklarla kademeli geçiş sistemi korunmuştur.

 

Somut olayda; Türkiye'de sigortalılığı olmayan davacının, 25.08.1994 – 21.11.2007 tarihleri arasında Almanya'da geçen 3600 gün çalışmasının 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma primini 18.12.2007 tarihinde ödediği ve 19.12.2007 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

 

Uyuşmazlık; yaşlılık aylığında kademeli geçişi öngören 4759 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun uyarınca yapılan borçlanma ile kazanılan sigortalılık süresi gözetilerek tespit edilen sigorta başlangıç tarihi ve sigortalılık süresinin yaşlılık aylığı tahsis koşullarının belirlenmesinde gözetilip gözetilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

 

Hukuk Genel Kurulunun 15.03.2006 gün ve 2006/ 21-36, 80; 08.07.2009 gün ve 2009/21-309, 322 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, sigortalılara yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilme olanağı veren 3201 sayılı Kanun'un 6. maddesi hükmü uyarınca değerlendirilen sürelerin aylık tahsisinde gözetilebilmesi için tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin 23.05.2002 tarihinden önce Kuruma ödenmiş olması gerekir.

 

Yurtdışında geçen çalışmalarına ilişkin borçlanma bedelini, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun geçici 81. maddesini değiştiren 4759 sayılı Kanunun tarihi olan 23.05.2002 den sonra, 18.12.2007 tarihinde ödeyen davacının, yaşlılık aylığı şartlarının, borçlanılan süre gözetilmeksizin, 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık durumuna göre belirlenmesi gerekir. Bu tarihtede davacının Türkiye'de mevcut hiçbir sigortalılığı olmadığı belirgin olduğundan; 3201 borçlanması yaptığı 18.12.2007 tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Kanun'un 60. maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleşmiş olması halinde davacıya yaşlılık aylığı bağlanması mümkün olacaktır.

 

Mahkemece, bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

 

O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

 

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üyeler;Asuman Celkan ile Fatih Arkan'ın muhalefetine karşı, Başkan Süleyman Caner Üyeler, Coşkun Öztürk ve Neslihan Sever'in oylarıyla ve oyçokluğuyla, 15.02.2010 gününde karar verildi.

 

KARŞI OY :

 

Sayın Daire çoğunluğu ile görüş ayrılığı “yaşlılık aylığı tahsisine esas alınacak sigortalılık süresinin nasıl belirleneceği” noktasında çıkmaktadır.

 

1-Sorunun kaynağını, 4447 sayılı Yasa ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine 4759 sayılı Yasa ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Yasanın Geçici 81. maddesi oluşturmaktadır.

 

Anılan madde uyarınca, yaşlılık aylığı bağlama koşulları, 4447 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 08.09.1999; 4759 sayılı Yasanın kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki “sigortalılık süresi” nin “kaç yıl” olduğu dikkate alınarak belirlenmektedir.

 

Buna göre, 1999 yılında sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanmaktadır. Önceki hükümlere bakıldığında ise, sigortalılık süresi yönünden kadın ise 20, erkek ise 25 yıldan beri sigortalı olmak ve 5000 gün prim ödemiş olmak koşulu yeterli görülmekteydi.

 

Geçici madde 81/B hükmü ile, 23.05.2002 tarihinde; sigortalılık süresi 18 ( dahil )yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 23 yıldan ( dahil )fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün; … sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 ( dahil )günden fazla, 3 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün, sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 ( dahil )günden fazla, 3 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 58 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün prim sayısına sahip olmaları; 2002 yılından sonra sigortalı olanlar yönünden ise; 4759 sayılı Yasa ile değişik 506 sayılı Kanunun 60/A maddesinde yaşlılık aylığından yararlanabilmek için, kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmak ve en az 7000 gün veya, kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmak, 25 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 4500 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartı öngörülmektedir.

 

Yaşlılık aylığı tahsis koşullarındaki bu kademeli geçiş nedeniyle, 1999 ve 2002 yılları itibariyle belirlenecek sigortalılık süresi, sorunun çözümünde ( kaç yaşında yaşlılık aylığına hak kazanılacağı yönünden )anahtar rol üstlenmektedir.

 

Somut uyuşmazlıkta önem kazanan, belirtilen bu yasal değişikliklerden ( Geçici madde 81/B yönünden: 23.05.2002 tarihinden )sonra 3201 sayılı Yasa uyarınca yapılacak olan yurtdışı hizmet borçlanmalarının sigortalılık süresinin hesaplanmasında nasıl değerlendirileceğidir.

 

“Sigortalılık süresi” uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin bir kavram olup, gerek mülga gerekse halen yürürlükte bulunan sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak ilk defa çalışılmaya başlanılan ( sigortalılık başlangıç )tarih ile yaşlılık sigortasından tahsis talebinde bulunulan veya ölüm sigortası bakımından sigortalının ölüm tarihine kadar geçen zaman dilimidir.

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.01.2001 gün ve 2001/10-232 Esas, 2001/272 sayılı Kararında bu konu ele alınarak çözüme kavuşturulmuştur.

 

Anılan kararda; uyuşmazlık, ilk defa Almanya'da sigortalı bir işte çalışmaya başlayan ve 3201 sayılı ( Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında )Kanundan faydalanmak suretiyle yurda dönen bir vatandaşın 506 sayılı Yasaya göre; yaşlılık sigortasından yararlanmak istemesi halinde, sigortalılık başlangıcına hangi tarihin esas alınması gerektiği şeklinde tanımlanarak, neticeten; “2.11.1984 tarihinde imzalanan ve 5.12.1984 tarihli 3241 sayılı Kanunla onaylanıp 1.4.1987 tarihinde yürürlüğe giren 30 Nisan 1964 tarihli Türk Alman Sosyal Güvenlik sözleşmesine ek sözleşmenin 29.maddesi 4.bendi ise; aynen "bir kimsenin Türk sigortasına girişten önce bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde; Alman Rant Sigortalarına girişi Türk Sigortalarına giriş olarak kabul edilir" kuralını sigortalılık başlangıç tarihi yönünden öngörüldüğü, aynı konu hakkında bir tarafta iç hukuk alanında kabul edilen bir Yasa kuralı diğer tarafta uluslararası sözleşmede yer alan farklı bir düzenleme çıkmaktadır. Bu sorun kurallar kademelenmesindeki ( Normlar Hiyerarşisindeki )sıralamaya göre çözümlenmesinde kuşku bulunmamaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki; Anayasamızın 90 /son maddesinde öngörüldüğü üzere; yöntemine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde bulunduğu” gerekçesiyle; davacı sigortalının, Almanya'da ilk defa sosyal sigorta giriş tarihinin 506 sayılı Yasa'nın 108.maddesine koşut olarak Türk sosyal sigortalarına giriş tarihi olarak kabulü doğru bulunarak direnme kararı onanmıştır.

 

Yukarıda belirtilen ve bu tarihten itibaren Yargıtay ilgili Dairelerince de kabul gören HGK kararı nedeniyle, davacının sigortalılık süresi, Almanya'da rant sigortasına giriş tarihinden, yaşlılık aylığı yönünden tahsis talebinde bulunulan zaman dilimi dikkate alınarak belirlenmeli, Geçici 81. madde ile yaşlılık aylığı koşullarının irdelenmesinde de bu sigortalılık süresi gözetilmelidir.

 

Dairemiz bozma kararında ise; istikrar kazanmış HGK uygulaması gözardı edilerek, borçlanmanın 2002 yılından sonra yapıldığı nedeniyle, davacının 2002 yılında geçerli sigortalılık süresinin bulunmadığı, neticeten 4759 sayılı Yasa ile değişik 506 sayılı Yasanın 60/A maddesi ( kadın ise 58/erkek ise 60 yaş ve buna bağlı diğer )koşullarının uygulanması gerektiği yönündeki görüşünün isabetli olmadığını düşünmekteyim.

 

Kaldı ki, 4759 sayılı Yasanın kabul edildiği 23.05.2002 tarihinde geçerli sigortalılık süresinin belirlenmesi yönündeki norm ile ifade edilmek istenen; yaşlılık aylığı tahsis talep tarihi itibariyle tahsise esas alınacak geçerli tüm sigortalılık süresi gözetilerek, bu sürenin 23.05.2002 tarihine karşılık gelen miktarı olup, bu yönde yapılacak değerlendirme, maddenin ve sosyal güvenlik hukukunun amacına, yasakoyucunun iradesine de en uygun çözüm olacaktır.

 

2-Hizmet borçlanması, ( Yasanın ilgili maddelerinde tanımlandığı anlamda )sigortalılıkta geçmeyen bazı sürelerin, daha sonra uzun vadeli sigorta kollarına dair primlerin ödenmesi suretiyle sigortalı hizmetten sayılmasına olanak veren bir sosyal sigorta işlemidir.

 

Önemle belirtilmelidir ki, sigortalının, mevcut olmayan bir süreyi borçlanabilmesi mümkün değildir.

 

3201 sayılı Kanun uyarınca yurtdışı hizmet borçlanması, yurtdışında geçmiş belirli/ bazı sürelerin Türkiye'de geçmiş gibi değerlendirilmesidir. İkili sosyal güvenlik anlaşmalarında hüküm bulunmayan durumlarda, sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi borçlanılan süre kadar geriye götürülür.

 

Borçlanılan yurt dışı çalışma ( vd. )süresi, tıpkı ihya edilen sigortalılık süreleri gibi ele alınmalı, bedelinin ödenmesi karşısında, ait olduğu devrede dikkate alınarak, tahsis istemi yönünden bir değerlendirme yapılmalıdır.

 

3-Türk yargı sisteminde ilke olarak hâkim bir davayı kendiliğinden çözemez ( HMUK 72.m ); Usulün 74. maddesi uyarınca tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olup, istekten fazlaya da karar veremez.

 

Davalı Kurum, borçlanılan yurtdışı çalışma sürelerini, 3201 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca sigortalılığın başlangıç tarihini, davacının borçlanma primini ödediği tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülerek bulmuş, bulduğu bu sigorta başlangıç tarihinden itibaren 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddesinde yapılan değişikliğin uygulanmaya başlandığı 23.05.2002 tarihine kadarki sigortalılık süresini gözeterek, kademeli geçişte ( yaşlılık aylığı tahsisine )esas alınacak sigortalılık süresini belirlemiştir.

 

Davacı ile davalı Kurum arasındaki uyuşmazlık, yurtdışında çalışmaya başlanılan tarihin Türkiye'de sigortalılığın başlangıcına esas alınmaması nedeniyle sigortalılık süresinin, Yasanın değişikliğe uğradığı 23.05.2002 tarihinde daha az belirlenmiş olması, dolayısıyla kademeli geçişte daha ağırlaştırılmış koşulların uygulanması üzerine çıkmıştır.

 

Özetle belirtmek gerekirse, uyuşmazlık Geçici 81. maddenin uygulanması gerektiği noktasında değil, hangi bendinin uygulanacağı noktasında çıkmaktadır.

 

Sayın Daire çoğunluğu tarafından yapılan bozmanın gerekçesinde ise, uyuşmazlık konusu olmayan sigortalılık süreleri de yok sayılarak, borçlanmanın 2002 yılından sonra yapıldığı, bu tarih itibariyle kayden sigortalılık süresinin bulunmadığı, sonrasında yapılan yurtdışı hizmet borçlanmasının ise Geçici 81. maddenin değerlendirmesinde ele alınamayacağı, o tarihte sigortalılık süresi bulunmaması nedeniyle de 506 sayılı Kanunun 60. maddesinde 2002 yılından sonra sigortalı olanlara uygulanacak olan 58/60 yaş koşuluna göre değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmektedir.

 

Bozma kararı ile, davalı Kurumun çekişmeye konu uygulamasının çok gerisinde bir noktada, resen uyuşmazlık yaratılmış bulunmaktadır.

 

Yargının görevi taraflar arasında uyuşmazlığa konu olan noktaların çözüme kavuşturulmasıdır. Bu yönüyle de usule aykırı içerik taşıdığı düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararına katılmamaktayız.

 

Üye

 

Fatih Arkan

 

Üye

 

Asuman Celkan

yarx