T.C.

 

YARGITAY

 

10. HUKUK DAİRESİ

 

E. 2008/10336

 

K. 2010/4785

 

T. 1.4.2010

 

• İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILIK ( 506 S. Kanun Hükümleriyle Öngörülen Tescil ve/veya Belirli Süre Prim Ödemiş Olma Koşullarına da Yer Verilmediği ve Bu Nedenle İhlal Edilen Herhangi Bir Kamu Yararının da Bulunmadığı Dikkate Alındığında İsteğe Bağlı Sigortalılık Sürelerine Geçerlilik Tanınması Gerektiği )

 

• TAHSİS KOŞULLARI ( Tümüyle Yargılama Aşamasında Gerçekleştiği Saptandığı Takdirde Usul Ekonomisi de Dikkate Alınarak Aylık Başlangıç Tarihi Belirlenmeli ve Elde Edilecek Sonuca Göre Hüküm Kurulması Gerektiği )

 

• KAMU TÜZEL KİŞİLERİ ( Yurttaşlarla Olan İlişkilerinde Gerekli Özeni Gösterip İyi Niyet Kurallarına Uymakla Yükümlü Oldukları )

 

506/m.79, 85, Geç.81, Geç.85

 

4721/m.2, 3

 

5510/m.50

 

ÖZET : Davacı vekili, tespit ve alacak isteminde bulunmuştur. Davacıya ilişkin tüm sigortalılık bilgilerinin Kurum tarafından kayıt altında tutulduğu, isteğe bağlı sigortalılık başvurularını, arşivinde bulunan bilgi ve belgeleri yeterli özende incelemeyerek kabul eden, uzun yıllar düzenli olarak ödenen primleri kullanan Kurumun, tahsis aşamasında iptal işlemini tesis ettiği, primlerin yatırılma tarihleri yönünden sigortalılığı sona erdirici herhangi bir yasal olgunun söz konusu olmadığı, bir hakkın sırf başkasına zarar vermek amacıyla kullanılmasının yasa tarafından korunmayacağı, bir davranışın bu nitelikte olup olmadığının, uygulana gelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre belirlenmesinin gerektiği, kamu tüzel kişilerinin, yurttaşlarla olan ilişkilerinde gerekli özeni gösterip, iyi niyet kurallarına uymakla yükümlü oldukları, kaldı ki; kanun koyucu tarafından kabul edilerek yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunda isteğe bağlı sigortalı olabilmek için, 506 sayılı Kanun hükümleriyle öngörülen tescil ve/veya belirli süre prim ödemiş olma koşullarına da yer verilmediği ve bu nedenle ihlal edilen herhangi bir kamu yararının da bulunmadığı dikkate alındığında ve 4721 sayılı Kanunun anılan maddelerinde açıklanan ilkeler gözetildiğinde, taraflar arasında çekişme konusu yapılan isteğe bağlı sigortalılık sürelerine geçerlilik tanınmalıdır. Bu bakımdan; mahkemece 506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinde öngörülen düzenleme kapsamında irdeleme yapılmalı, tahsis koşullarının tümüyle, yargılama aşamasında gerçekleştiği saptandığı takdirde usul ekonomisi de dikkate alınarak aylık başlangıç tarihi belirlenmeli ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.

 

DAVA : Davacı vekili, tespit ve alacak isteminde bulunmuştur.

 

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

 

Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

 

KARAR : 01.02.1973 günü ilk kez çalışmaya başladığını gösterir işe giriş bildirgesi 02.10.1980 tarihinde davalı Kuruma verilerek tescili gerçekleştirilen davacının 03.12.1990 günlü başvurusu üzerine 506 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılığının 01.01.1991 tarihinden itibaren başlatıldığı, davacının, 01.02.1973 - 30.04.1973 döneminde gerçekleştiği ileri sürülen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların hüküm altına alınması istemini içeren, anılan Kanunun 79'uncu maddesinin onuncu fıkrasına dayalı hizmet tespiti davasını 18.04.2002 günü açtıktan sonra 06.08.2002 tarihinde yaşlılık sigortasından aylık tahsis başvurusunda bulunduğu, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle hizmet tespiti davasının reddine ilişkin 29.12.2003 tarihli kararın, yapılan temyiz denetimi sonucu ilgili Yargıtay Dairesince 28.06.2004 günü onanarak kesinleştiği, davacının 10.08.2004 günü yaptığı başvuruyu değerlendiren Kurumca isteğe bağlı sigortalılığın 01.09.2004 tarihi itibarıyla yeniden başlatıldığı, 22.02.2006 gününde aylık tahsis isteminin yinelenmesi üzerine Kurum tarafından 2006 yılının Haziran ayında tesis edilen işlemle; hizmet tespiti davasının reddedilip işe giriş bildirgesinin yasal hak düşürücü süre geçtikten sonra Kuruma verildiği, davacının 1973/1. dönem bordrosunda kaydının bulunmadığı, dolayısıyla, başvuru gününden önce 506 sayılı Kanuna göre tescil edilmiş olma koşulunun yerine getirilmediği yönündeki gerekçeyle isteğe bağlı sigortalılığın iptal edildiği, 01.01.1991 - 31.05.1991, 01.07.1997 - 31.07.1999, 01.09.2004 - 31.01.2006 dönemlerine ilişkin sigorta primlerinin yasal süresinde ödendiği, davacının 19.06.1997 günlü, 4247 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanma istemini içeren başvurusunun Kurumca kabulüne dayanarak, anılan tarihte 01.06.1991 - 30.11.1996, 30.06.1997 günü de 01.12.1996 - 30.06.1997 dönemi prim borçlarını yatırdığı anlaşılmakta olup, sonucu itibarıyla dava; 01.01.1991 - 31.07.1999, 01.09.2004 - 31.01.2006 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılığın geçerli olduğunun ve 01.03.2006 gününden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile yasal faiziyle birlikte aylıkların alınması istemlerine ilişkindir.

 

Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edilebilmesi için davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 85'inci maddesinde yer alan “başvuru tarihinden önce bu Kanuna göre tescil edilmiş olma” şartı, 01.05.2003 günü yürürlüğe giren 4842 sayılı Kanunun 33'üncü maddesiyle yapılan değişiklikle “en az 1080 gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olma” koşuluna dönüştürülmüş, maddenin ilk şeklinde öngörülmeyen, isteğe bağlı sigorta primini art arda üç ay ödemeyenlerin sigortalılıklarının primi ödenmiş son ayın bitiminden itibaren sona ereceğine ilişkin hüküm, anılan değişiklikle maddeye eklenmiş, ancak, 4842 sayılı Kanunun 32'inci maddesiyle 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 85'inci maddede, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce isteğe bağlı sigortalı olup, Kuruma prim borcu bulunanların bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde prim borçlarını gecikme zammı ile birlikte ödemeleri durumunda sigortalılıklarının devam edeceği, bu süre içinde borcun ödenmeyen kısmına ait sürelerin hizmetten sayılmayacağı açıklanmıştır.

 

Bununla birlikte; mahkemece karar verildikten sonra, temyiz denetimi aşamasında, 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “isteğe bağlı sigorta ve şartları” başlığını taşıyan 50'nci maddesinde, kanun koyucu tarafından; isteğe bağlı sigortalı olabilmek için, 506 veya 5510 sayılı Kanuna göre tescil edilmiş olmak veya belli sayıda malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemiş olmak koşullarına yer verilmemiştir. Diğer taraftan belirtilmelidir ki; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesi “Dürüst davranma” başlığını taşımakta olup, maddede, herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağı belirtilmiş, “İyi niyet” başlıklı 3. maddesinde ise, kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olanın iyi niyetin varlığı olduğu, ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı bildirilmiştir.

 

Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu davanın yapılan değerlendirmesinde; davacıya ilişkin tüm sigortalılık bilgilerinin Kurum tarafından kayıt altında tutulduğu, isteğe bağlı sigortalılık başvurularını, arşivinde bulunan bilgi ve belgeleri yeterli özende incelemeyerek kabul eden, uzun yıllar düzenli olarak ödenen primleri kullanan Kurumun, tahsis aşamasında iptal işlemini tesis ettiği, primlerin yatırılma tarihleri yönünden sigortalılığı sona erdirici herhangi bir yasal olgunun söz konusu olmadığı, bir hakkın sırf başkasına zarar vermek amacıyla kullanılmasının yasa tarafından korunmayacağı, bir davranışın bu nitelikte olup olmadığının, uygulana gelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre belirlenmesinin gerektiği, kamu tüzel kişilerinin, yurttaşlarla olan ilişkilerinde gerekli özeni gösterip, iyi niyet kurallarına uymakla yükümlü oldukları, kaldı ki; kanun koyucu tarafından kabul edilerek yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunda isteğe bağlı sigortalı olabilmek için, 506 sayılı Kanun hükümleriyle öngörülen tescil ve/veya belirli süre prim ödemiş olma koşullarına da yer verilmediği ve bu nedenle ihlal edilen herhangi bir kamu yararının da bulunmadığı dikkate alındığında ve 4721 sayılı Kanunun anılan maddelerinde açıklanan ilkeler gözetildiğinde, taraflar arasında çekişme konusu yapılan isteğe bağlı sigortalılık sürelerine geçerlilik tanınmalıdır. Bu bakımdan; mahkemece 506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinde öngörülen düzenleme kapsamında irdeleme yapılmalı, tahsis koşullarının tümüyle, yargılama aşamasında gerçekleştiği saptandığı takdirde usul ekonomisi de dikkate alınarak aylık başlangıç tarihi belirlenmeli ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.

 

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

 

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

 

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 01.04.2010 gününde karar verildi.