Başkan ülkesine ihanet etti, kimse hukukun üstünde değildir! Başkan ülkesine ihanet etti, kimse hukukun üstünde değildir!

Çoook uzun yıllardır, mesleğim gereği elbette, sözlü saldırıya uğrarım. Taciz edilirim. Dava edilirim. İfade veririm. RTÜK tarafından cezalandırılırım.

Aralarında, “cuma günü kutsal değildir” deyip (İslam kaynaklarına göre) gerekçesini açıkladığım üç beş cümlem de vardır…

Konuğumun “AKP seçmeni, diğer partilerin seçmen kitlesine göre daha yaşlı” analizi de…

Kurt / kuzu meselesinde olduğu gibi hiçbir şey bulamasalar da, böyle tuhaf bahanelerle rahatsız ederler.

Ama…

Şu kolonya meselesi hepsini aştı.

Hani, cumhurbaşkanlığı bir naylon torbayla maske ve kolonya gönderiyordu ya… İşte o torbalardan biri de bana “nasip” oldu. Ev yayınımda gösterip, “nihayet geldi” diye paylaştım. Konuğumla üzerine birkaç laf ederken de, kolonyanın “küçük boy” olduğunu söyledim.

Vay sen misin söyleyen! Neredeyse “nankör” etiketiyle paylaşım açacaklardı. Bugüne kadar hiç olmadığı kadar ciddi bir sosyal medya bombardımanına tutuldum. Sosyal medya yetmedi, AKİT TV’de yayın malzemesi yapıldım.

Kolonyayı nasıl küçümsermişim! Kolonyayı nasıl “küçük” deyip beğenmezmişim! Ne kadar nankörmüşüm!

Mesajlarda, en hafifi “moruk” olan diğer nitelemeleri saymayacağım. Kolonya şişesini boşalınca atmamamı öğütleyen bir “kafanın”, ileride onun ne işe yarayacağına dair iğrenç imalarını ise bu cümlenin ötesine taşımayacağım.

Sadece, şu kadarını söyleyeceğim: Zavallı insanlar, tek bir kişinin / ailenin / zümrenin iktidarı için ne yapacaklarını şaşırıyor. Zihinlerini istila eden kire “nur” muamelesi yapıp, suç makinesine dönüşüyor.

***

Nöropsikolojide “ANTON” sendromu diye bilinir; kişi, kör olduğunu kabullenmez. Görmediği halde gördüğünü zanneder. Hayalindeki imgeleri gerçek yerine koyar ve bunların “gördüğüne kanıt” olduğunu düşünür.

Türkiye’de milyonlarca kişi, bunun sosyal versiyonundan mustarip. Görmüyor. Önündeki apaçık gerçeği ıskalıyor. Görmemekte ısrar ediyor.

***

Erdoğan’ın kolonyasını.. Paketten çıkan birkaç maskeyi.. İş dünyasına verilen desteği “görmeyen gözlerle bakınca” bir BAŞARI ÖYKÜSÜ hatta bir MUCİZE zannediyor.

Türkiye’nin, salgını atlattığını ya da en azından atlatmak üzere olduğunu zannediyor.

Oysa, veriler / gerçekler / peş peşe atılan adımlar bize;

♦ Testlerimizin geç başladığını ve güvenilirliklerinin tartışmalı olduğunu..

♦ Bazı vakalarda ve ölümlerde Covid-19 ibaresinin yer almadığını, bu yüzden gerçek rakamların açıklanandan çok fazla olması gerektiğini..

♦ Dünyada vaka sayısı itibariyle 9. sırada yer aldığımızı ve neredeyse İran’ı da geçmek üzere olduğumuzu..

♦ Önüne geleni “kaos yaratmaya çalışmak” ile suçlayan iktidarın maske üretimi ve dağıtımında duvara tosladığını..

♦ Tıpkı 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne “Allah’ın lütfu” diye baktıkları gibi, Korona günlerini de böyle bir “lütuf” olarak görüp Anayasa’ya, hukuka, insan haklarına, o çok savundukları piyasa ekonomisine aykırı adımları fütursuzca attığını..

Gösteriyor. Hem de görmeyen gözlerin bile görebileceği kadar açıklıkla.

Benim kolonya konusundaki ironik bir iki sözüm.. Berikinin eleştiri sınırlarını aşmayan bir yorumu.. Bu yüzden dillerinde. Yukarıda saydıklarımı-zı yanıtlayacak halleri yok çünkü. Yalanlayacak halleri hiç yok!

Doğal olarak ne yapıyorlar?

Nankör moruk diye saldırıyorlar. Dillerinden düşürmedikleri ayıp / günah vs. kavramlarını lime lime ederek “kolonya şişesi” mesajı gönderiyorlar.

Bir gün elbette Covid-19’u yeneriz de. Bu zihniyeti nasıl dönüştürebiliriz? Bu kiri nasıl temizleriz? Bilmiyorum!

author AYŞENUR ARSLAN / BİRGÜN

Metnin orijinali için tıklayınız...