SAVUNMA AVUKATLARI GRUBUNDAN DUYURULUR
-1-
 
 
SAVUNMA AVUKATLARI GRUBU OLARAK, SEÇİM İTTİFAKI İÇERİSİNDE OLDUĞUMUZ HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ PLATFORMU İLE 2010 BARO SEÇİMLERİNE GİRERKEN HASSAS OLDUĞUMUZ KONULARA İLİŞKİN GRUBUMUZUN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNİ AVUKAT KAMUOYU İLE ÖZELLİKLE BU ORTAMDA CMK AVUKATLARI İLE PAYLAŞMAK İSTERİZ.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ZORUNLU MÜDAFİLİK UYGULAMASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

 
 
1-ÜCRETLERİN GEÇ ÖDENMESİ
 
Ücretlerdeki geç ödemeye ilişkin sorunun çözümü, Maliye ve Adalet Bakanlıklarının elindedir. Bizlerin bu sorunun çözümünde verebileceğimiz destek, zorunlu müdafilik için ayrılan kaynakların sağlıklı ve gerektiği alanlarda kullanılması için çaba harcamak ve destek vermektir. Bu konuda başta Barolar olmak üzere, avukatların, savcıların ve hakimlerin duyarsız oldukları kanaatindeyiz.
 
Çözümün ya da bundan sonra sorun çıkmamasının Maliye ve Adalet Bakanlıklarının elinde olduğunu belirtmiştik. İzah etmek gerekirse;
5320 sayılı Kanun’un 13. maddesi gereği;
1-)Soruşturma ve kovuşturma makamlarının istemi üzerine Baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile, görevin ifasından doğan masraflar hariç avukatlık ücreti ödenecektir.
2-)Harçlar Kanununa bağlı (1) ve (3) sayılı tarifelere göre alınan yargı harçlarının %15'i ve adlî para cezalarının %15'i CMK ücretlerinin karşılanmasına hasredilir.  
Ancak 5560 sayılı Kanun md. 30 ile5320 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi değiştirilmiştir
Buna göre ;
Baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile ödenecek ücret, Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla yer alan ödenekten ödenir.
Geçmişte sorun, 13. maddede belirtilen kaynağın CMK ücretlerinin ödenmesi için yeterli olmamasından kaynaklanıyordu. Meselenin çözümü de sürekli olarak sonraki yılların ödeneğine gidilmesi ya da bütçede fasıllar arasında aktarımlar yapılması ile çözülmekteydi. Bu da haliyle zaman anlamında sorunlara yol açmaktaydı.
Bugün CMK ödemeleri için bir sınırlama ya da özel bütçe öngörülmemiştir. Yasa sadece bu amaçla yer alan ödenekten bahsetmektedir. Ödeneği belirleyecek olan bu haliyle yasama organı değil; daha hızlı ve çabuk kararlar alabilecek olan idaredir. Sorunu çözmek isteyen bir siyasal irade meseleyi çok daha liberal olarak ele alıp mantık kuralları içerisinde bütçelendirerek halledebilir.    
Gerçekçi bir yaklaşımla, gerek geçmiş hükümetler  ve gerekse bugünkü hükümet  CMK ödenekleri konusunda bonkör davranmışlar  ve bu mesele için ciddi kaynaklar ayırmışlardır.
Ama ciddi kaynaklar ayırmaları sorunu çözmediği gibi sorun giderek büyümüş, bilimsel verilerle ve hukuki anlamda tartışılıp çözüm aranmadığı için adeta bir inatlaşma ve kör dövüşüne dönüşmüştür.
Bu soruna ilişkin hükümeti ya da devleti eleştirmek adeta avukatları maaşa bağlayın, her istediğini yapın tarzı söylemlerde bulunmak, işin kolay ve cazip yönüdür. Ama sorunu çözmekten ziyade popülizm yaparak kişi ya da grup bazında prim yapmaktan başkaca avukatlara ve insan hakları mücadelesine katkı verecek bir yönü yoktur.
Bu söylediğimiz asla devletin bu mesele için bir ödenek ayırmasına karşı olduğumuz ya da ödeneğin küçük tutulmasını savunduğumuz anlamında değildir. Ayrılan ödeneğin akıllı ve verimli olarak kullanılması gerektiğine yöneliktir. Amacına uygun olarak kullanılmasına yöneliktir. Kişi olarak biz avukatlar, kurum olarak barolar bu konuda ne gibi hatalar yaptığına bakmalıdır. Bir özeleştiri sonrasında müesseseye ne gibi katkılar verebileceğimize, zenginleştirebileceğimize dair formüller aramalı, düşünceler üretmeliyiz.
Geçmiş ve bu güne ilişkin bazı örnekler vermek gerekirse; 
a-Çocuk Mahkemelerindeki görevsizlik-gönderme kararları: 
 Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinin kurulduğu dönemlerde Çocuk Mahkemelerinde fiilen dosya üzerinden verilen gönderme kararları için dahi müdafi atamaları talep edilmiş, Barolar tarafından müdafi atamaları yapılmış ve mahkemeler çoğu zaman duruşma açmadan duruşma yapmış gibi müdafii de hazır göstererek hukuki hiçbir işlem yapmadan gönderme kararları vermişlerdir. Bu iş için hiçbir hukuki işlem ve yardım olmamasına rağmen müdafi olarak atanan avukatlara ücret ödenmiştir. Hiçbir hakim, savcı, avukat ve baro da bu işlemin ve bu işlem sonucunda ödenen paraların kısıtlı kaynakların hoyratça kullanımı olduğundan bahisle tepki vermemiş ve Bakanlığı uyarmamıştır. 
b- CMK servislerinin giderlerini karşılamak amacıyla, adli yardım bütçesinden son derece ciddi kaynaklar barolara aktarılmaktadır. 2008 yılında İstanbul Barosuna aktarılan meblağ 2.477.094,56 TL dır.2009 yılı içinde ise 3.000.000,00 TL, 2010 yılı 3.255.820,32 TL bir meblağ aktarılması öngörülmüştür. Tüm Türkiye için ayrılan meblağın 11.911.222,20 TL olduğunu da dikkate alırsak İstanbul’a tahsis edilen rakamın büyüklüğü dikkat çekecektir.
Bu rakamlar son derece büyük rakamlardır. Bu rakamların çok daha altında meblağlar ile bu organizasyonlar yapılabilir. Bu kaynakların sarfında CMK çerçevesinde görev alan avukatların söz sahibi olmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılması halinde bizzat bu görevde yer alan avukatların insiyatif kullanması kaynakların çok daha verimli kullanılmasını da sağlayacaktır.
Baro’da çalışanların ücretleri her halukarda bu meblağı bulamaz. Ya da bulmamalıdır. Baroda CMK servisinde ücretli avukat çalıştırılması, bu formülle baronun seçimi kazanan grubun iş bulma kurumu haline getirilmesi sorgulanmalıdır.
Serviste ücretli eleman ve avukat çalıştırılması yerine, adli yardımdaki gibi nöbet usulü ile serbest avukatların çalışması üzerine formüller üretilip tartışılmalıdır.
c-Zorunlu müdafilik, özel müdafisi olmayanlar için ihdas edilmiş bir müessesedir. Buna rağmen dosyada bir özel müdafiinin varlığına rağmen mahkemeler barolardan müdafi tayin edilmesi için talepte bulunmakta, Barolar bu taleplere uygun olarak atamalar yapmakta ve atanan bu müdafiler duruşmaya gittiklerinde sanıkların özel müdafilerinin varlığı nedeniyle hiçbir hukuki işlem yapmadan duruşmadan ayrılmakta ancak ücrete de hak kazanmaktadırlar. Bu sorunun çözümü için ne barolar ne avukatlar ne de mahkemeler bir çaba harcamamakta, sorunu dile getirmemektedirler. Bu şekilde bir uygulama nedeniyle zorunlu müdafiliğe ayrılan kaynakların ciddi olarak amacına aykırı kullanıldığı kanaatindeyiz. Bu sorunun çözümü için yönetmelik çalışmalarının yapıldığı dönemde uygun formüllerle meseleyi CMK iç yönetmeliği ile çözecek öneriler yapmıştık. .Ancak CMK iç yönetmeliğinin hazırlık ve tartışmalarında bu husus hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. 
d-Küçük mağdurlara yapılan atamalar.
Küçük yaştaki mağdurlara yönelik olarak müdafi huzurunda ifade alınması zaruriyetinin her suç için uygulanması ciddi bir hata ve kaynak israfı olmuştur. Üstelik küçük mağdurun ifadesinin alınması için müdafinin beklenmesi nedeniyle adliye gibi çocuklar için uygun olmayan bir ortamda daha fazla vakit geçirmek zorunda kalmaktadırlar. Oysa mağdur çocuklar için müdafi mecburiyeti aile içi şiddet ve cinsel istismar gibi suçlarda çocuğun bizzat ebeveynlerinden zarar görmesi hallerine karşılık olarak uygulanmalıdır. Bu konuda da ne yazık ki avukatlar ve barolardan görüş ve tepki gelmemiştir.
e-CMK ücret ve masraflarının barolar tarafından ödendiği dönemlerde baroların zorunlu müdafilik görevi için ayrılan kaynakları başkaca amaçlarla kullandığı ise çok tartışılmıştır. Bugün konu geçmişte kaldığından tartışmak gerekmese de Barolar Birliğinde dahi CMK bedellerinin otel yapımı için dahi kullanılmasına ilişkin talep ve öneriler ne yazık ki varittir. 
 
2-MASRAFLARA İLİŞKİN SORUNLAR
 
İstanbul’da avukatlar, baro, savcılıklar ve maliye arasında masraf konusunda yaşanan kargaşa tam bir kör dövüşüne dönüşmüştür. Taraflar sorunu hukuki açıdan ve adil yargılanma hakkı açısından ele almamaktadırlar. Avukatlar belgesiz ve dayanaksız olarak ve herhangi bir denetimi de kabullenmeden maktu masraf taleplerinde bulunmaktadırlar. Baro bu taleplere siyasal nedenlerle sıcak bakmakta, işin hukuki yönünü ısrarla görmezlikten gelmektedir. Savcılıklar ise mahkemelerde yapılacak gerçek masrafları görmezden gelmekte, zorunlu müdafi olarak atanacak avukatları adeta işlevsiz, sadece şekli bir görüntünün yerine getirilme merasimi olarak düşünmektedirler.
 
Somut çözüm önerilerimiz:
 
1-Soruşturma aşamasında müdafilere yol giderinin mutad vasıta gideri olarak ödenmesi akıl ve mantığa uygundur. Soruşturmada karakol ve adliyeye ayrı ayrı gidilmişse bu da göz önüne alınarak mutad vasıta gideri olarak bir bedel belgesiz olarak ödenmelidir. Bu konu başsavcılıklar ve barolar arasında yapılacak görüşmelerle çözümlenebilecek niteliktedir. Gece belirli bir saatten sonra görevlendirme yapılması durumunda ise mutad vasıta söz konusu olamayacağından taksi bedeli makbuzu karşılığı ödenmelidir. Ancak bunun için de alternatif çözüm önerileri geliştirilebilinir. Örneğin baroların ellerinde çok ciddi kaynaklar vardır. Bu kaynakların bir kısmı ile bu tür sorunların çözümünde alternatifler yaratılabilinir. Baroya ait vasıtalar bu iş için kullanılarak daha sonra bu nedenle yapılan harcamalar global olarak savcılıklara barolar tarafından fatura edilebilir.
A.T.G.V. na ait araçların da gece yapılacak görevlendirmelerde kullanımı imkanı değerlendirilebilir. Böylece bu vakfın adeta büyük bir tüccar örneği tasarruflarının dışında topluma ve adalete gerçek anlamda katkısı sağlanabilir.
Böyle bir uygulama ile avukatların aldıkları yol paralarını gelir olarak yazıp yazmama sorunları da kalmayacaktır.
Yine mukayeseli hukuk bu konuda referans alınabilir. Avukatların kendi arabaları ile ilgili birime ulaşmaları için beyan ettikleri adres ile ilgili birim arasındaki mesafe belirli bir rakamla çarpılarak ücretlendirilebilir. Almanya ‘da km. başına 0,30 cent ödenmektedir.
 
2-Kovuşturma aşamasında sanık müdafisi olarak atanan avukatlar için dava dosyasının bir örneği fotokopi olarak mahkeme ya da savcılık tarafından temin edilip müdafiye verilmelidir. Aksi halde müdafi için bu fotokopi bedelinin ödenmesi mümkün olmayacaktır. Dosyası olmayan müdafinin de dosyaya vakıf olarak hukuki yardım yapması imkansızdır. Ancak burada değişik bir sorun ortaya çıkmaktadır. Birçok meslektaşımız girdiği davalarda fotokopi taleplerini mahkemelere kabul ettirmektedir. İstanbul’da değişik zamanlarda birçok Başsavcı ile fotokopi konusu görüşülmüş ve hepsi de dava dosyasının fotokopisini verebileceklerini söylemişlerdir. Ama avukat arkadaşlarımızın bazıları ve Baro bu konuya sıcak bakmamaktadırlar. Bazı meslektaşlarımız mahkemeden fotokopi yerine parasının ödenmesi talebindedirler. Ancak birçok meslektaşımızın dava dosyasının fotokopisini almadan duruşmalar girdiğini de gözlemlemekteyiz. Özellikle  DGM (Özel Ağır Ceza ) lerde bu konu tam bir kanayan yaradır. Baro tarafından görevlendirilen hiçbir avukatta dava dosyası bulunmamakta avukatlar dosyalara vakıf olmadan duruşmalarda adeta bir hazirun misali  yer almaktadırlar. Esasen aldıklareı ücretin tamamını ödeseler dosya fotokopisinin alınması için de yeterli olmayacaktır. Bu nedenle dosyanın bir örneğinin talep edilmesi son derece önemlidir.
 
3-İstanbul özelinde zorunlu müdafi olarak atanan avukatların tutuklu işlerde tutuklular ile cezaevlerine giderek görüşme yapmaları mümkün değildir. Bu itibarla her adliyeden günlük olarak ve günde iki kez cezaevine direkt ve süratle gidip gelecek servislerin konulması şarttır. Bu iş için de A.T.G.V. araçlarının kullanımı düşünülmelidir. Aksi halde avukatların şehrin 80-100 km dışındaki ve oldukça sapa cezaevlerine mutad vasıtalarla gidebilmeleri mümkün değildir. Müvekkili ile görüşemediği, yargılamaya konu olayları müvekkili ile tartışamadığı bir ortamda avukatın atandığı sanık için gerçek ve etkili bir hukuki yardım yapabilmesi mümkün değildir. Zorunlu müdafi olarak atanan avukatın vereceği hukuki yardımın gerçek ve etkili bir hukuki yardım olması ise devletin sorumluluğu altındadır. Devletin sorumluluğu baroları da sorumlu kılar. Ne yazık ki barolarda bu sorunu hiç dikkate almamaktadır.
 
ZORUNLU MÜDAFİLİK SİSTEMİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİ
 
1-MÜDAFİ –VEKİL  ATANMASINA İLİŞKİN
a-Zorunlu müdafiliğe ilişkin alt sınır ağır ceza mahkemelerinde yargılaması yapılacak olan suçlarla sınırlanmalıdır.
Ağır ceza mahkemelerindeki tüm yargılamalar zorunlu müdafilik kapsamında yapılmalıdır. Zorunlu müdafiliğin geniş tutulması kanaatimizce bu müessesenin amacına uygun değildir.
 
b-Tutuklu olarak yapılan yargılamalar mutlak olarak zorunlu müdafiliğe tabi olmalıdır. Özgürlüğü kısıtlanan kişinin bir avukatın hukuki yardımından yararlanmasında güçlükler olabilir ve bu mutlak olarak dikkate alınmalıdır. Ne yazık ki açık kanun hükmüne rağmen tutuklu sanıklara müdafi ataması yapılmadan veya müdafileri hazır bulunmadan sorgularının yapıldığına tanıkların dinlendiğine çok sık rastlanılmaktadır. Bu yasaya ve adil yargılanma hakkına aykırı işlemleri engellemek son derece kolay olmakla birlikte hiçbir kurum tarafından dile getirilmemekte ya da önlem alınmamaktadır.
 
c-Yargılamanın tarafı olan kişilere bizzat kendileri, mahkeme, savcılık ve kolluk aşamalarında bu organları aracı etmeden atamayı yapacak organdan (Barodan) bizzat ya da yakınları aracılığı ile müdafi ya da avukat talep etme hakkı sağlanmalıdır.
 
d-İnsanların bir avukatın ücretsiz hukuki yardımından yararlanma hakları aynı zamanda bu avukatın gerçek ve etkili hukuki yardım sunmasını da içerir. Ayrıca da ilgili hukuki yardımda bulunacak avukatı seçme hakkına da sahip olmalıdır. İlgili kişi zorunlu müdafilik hizmeti içerisinde yer alan avukatların içerisinde istediği avukatı seçme hakkına sahip olmalıdır. İ.H.A.M. nin içtihatları da doktrin de bu görüştedir. 
2-MÜDAFİ ATAYACAK ORGANA İLİŞKİN
 
Şu anki yasal düzenleme müdafi atanması için yetki ve görevi Barolara vermiştir. Ancak bu müessesede artık tartışmaya açılmalıdır. Mukayeseli hukuktaki gibi adli yardım tekeli barolardan alınarak, yerel yönetimler, vakıflar ve ilgili dernekler açısından da mümkün olmalıdır. Uygulamada yıllardır bazı belediyelerin, sendikaların, derneklerin ve vakıfların bu tür faaliyetlerde bulunduğu malumdur ve bu uygulama olması gerekendir. Bu uygulama yasal hale getirilerek kural ve kaidesi içerisinde yapılması temin edilmelidir.
İhtiyacı olan yoksul kişilere hukuki yardım verecek kurumlara kamusal destek te sağlanmalıdır.
 
3-BARO BÜNYESİNDEKİ ÖRGÜTLENME
 
Barolarda CMK gereği müdafi atamasını gerçekleştiren yapı baro yönetimlerinin insiyatifinden çıkarılmalıdır. Bu yapı özerk hale getirilerek yapı içerisinde görev yapanlar, bu müesseseden yararlananlar, katkı verenler ve ilgililerin oluşturacağı bir kollektif irade tarafından yönetilip organize edilmelidir.
Özellikle İstanbul gibi 5.000 civarı avukatın içerisinde yer aldığı 4.000. kadarının fiilen görev yaptığı genel giderleri için yıllık 3.000.000,00 TL tahsis edildiği bir yapı sadece baro yönetiminin insiyatifi ile oluşturulacak bir çalışma tarzı ve organizasyon belirleme hakkına sahip olmamalıdır.
 
Oluşturulacak kollektif yapı içerisinde en başta ve belirleyici olarak; yapıda görev alan avukatlar, savcılıklar, hakimler, kolluk, maliye, üniversiteler, tabip odası, belediyeler, insan hakları kuruluşları, sendikalar da mutlaka yer almalıdırlar. 
 
BAROMUZDAKİ MEVCUT YAPININ ISLAHINA İLİŞKİN ÖNERİ VE TALEPLER
 
a-Yönetmelik meselesi:
CMK hizmeti ve organizasyonu için mutlaka bilimsel bir çalışma ile bir iç yönetmelik hazırlanmalıdır. Bu iç yönetmelik mutlaka Baro Genel Kurulundan geçirilerek ilgili tüm taraflar için bağlayıcı olmalıdır. 
b-Dar bölge uygulaması: (Soruşturma aşaması için)
Öncelikle ve ivedilikle dar bölge sistemine geçilmelidir. Bu şekilde görev alan avukatların masraflarında asgari tasarruf sağlanacağı gibi kamunun kıt kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması da sağlanmış olacaktır. Ayrıca CMK görevi almak isteyen avukatların bölge seçiminde belirli kriterler konulmalıdır. Bu kriter mutlaka ev ya da bürosunun CMK görevi almak istediği bölgede olması şeklinde yapılabilir. Bölge değiştirilmesi de yine belirli kriterlere tabi olmalıdır. Dar bölge uygulamasının ideal olanı, ilçe bazında yapılacak olan örgütlenmelerdir. Bu tarz bir örgütlenme ile yerel kurum ve örgütlenmeler ile de işbirliği ve diyalog imkanı çoğalacaktır. Ayrıca bazı özel kolluk birimlerine ilişkin olarak ilçe kriterinden ayrı olarak bölgeler oluşturulabilir. Örneğin Vatan kompleksi ya da Gayrettepe gibi.(Hatta bu iki birim kesinlikle ayrı birer bölge olmalıdır) (Dar bölge sistemi kanaatimizce son derece önemli bir mevzu olup bu konuya ilişkin ayrı bir açıklama da yapacağız.)
 
c-Ağır Ceza nezdinde örgütlenme (kovuşturma aşaması için)
Her avukat bir soruşturma bölgesinin yanı sıra bir de kovuşturma bölgesinde görev alabilmelidir. Kovuşturma bölgeleri ağır ceza mahkemeleri nezdinde oluşturulmalıdır.
 
d-Soruşturma aşaması için nöbet sistemine geçilmelidir.
Soruşturma aşaması için dar bölge sisteminin yanı sıra eskiden olduğu gibi mutlaka nöbet sistemine geçilmelidir. Bu sistem sayesinde.
1-Avukatlar nöbetçi oldukları günlerde aranabileceklerini bilerek günlük programlarını daha sağlıklı olarak yapabileceklerdir.
2-Avukatlar aranma ihtimali nedeniyle görev aldıkları bölgeden uzaklaşmayacağından şüphelilere çok daha çabuk ulaşabileceklerdir.
3-Aynı nedenle avukatlar daha az masraf yapacaklarından savcılık ve maliyeye buna uygun mutad vasıta masrafı talebi ile gideceklerdir.
 
e-CMK servisinde adli yardımda olduğu gibi avukatların nöbet sistemi ile çalışması sağlanabilir.
Bu sayede kolluk, savcılık, mahkeme, hangisi olsa karşısında muhatap olarak bir avukatı bulacaktır. Talebi bir avukat alacağından daha ciddi ve sağlıklı olacaktır. Avukatlara hatırı sayılır bir iş imkanı ve kaynağı olacaktır. Şöyle ki Baroya bu iş için gelen ödenek 3.000.000.00.TL dir. Yılda bin avukat nöbetçi olsa, yıllık nöbet başına 3.000.00.TL bir gelir olur ki ciddi bir rakamdır. Bu şekilde avukatların iş ve işsizlik sorununa da bir nebze çözüm bulunmuş olur. Tek sakıncası iktidara gelen yönetimlerin kendi yandaşlarını işe alma imkanlarının daralmasıdır.
 
f-Yakın Başvuruları kabul edilmelidir.
Bir ya da birkaç yakın başvurusu kabul edilerek bu nedenle yapılan görevlendirmelere ücret ödenmesi için mücadele yolu açılmaıdır.
 
g-CMK bir merkez olarak özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.
CMK görevinde yer alan avukatlar CMK merkezinin örgütlenme ve çalışma tarzına ilişkin olarak söz ve karar alma yetkisine sahip olmalıdırlar.
 
h-Baro öncülüğünde hukuki yardım amaçlı bir vakıf kurulmalıdır.
Baro öncülüğünde hukuki yardım amaçlı bir vakıf kurulmalı, bu vakıf sayesinde halkın hukuki yardım yapacak müesseseye maddi katkı sunmasının yolu açılmalıdır. 
ı-Gece ve cezaevleri için araç tahsisi
Baro birbirine yakın 2-3 bölge için bir araç tahsis ederek geceleri bu araçları avukatların karakollara ulaştırılması amaçlı kullanabileceği gibi gündüzleri de cezaevine servis için kullanabilir. Bugünkü servis uygulaması amacına ulaşmaktan çok uzaktır. Bazen servisle gitmenin sonucu tutuklu ile hiç görüşülememesi dahi olmaktadır. 
i-Dosya fotokopilerinin avukatlara verilmesi sağlanmalıdır.
Baro, zorunlu müdafi ya da vekil olarak atanan meslektaşlarımıza dava dosya fotokopilerinin mahkeme ya da savcılıklarca duruşma öncesi verilmesi için gerekli girişimlerde bulunmalıdır. Bu hususa başsavcılıklar ve mahkemeler tarafından da sıcak bakılmaktadır.
 
SAVUNMA AVUKATLARI GRUBUNUN, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ PALATFORMU LİSTESİNDEKİ YÖNETİM KURULU ADAYI OLARAK, CMK UYGULAMASINDA YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM YOLLARINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZİ ANA HATLARI İLE AVUKAT KAMUOYUNUN DİKKATİNE TAKDİM EDERİM


NOT       : KOZAKLI MUTABAKATINA, CMK BOYKOTUNA VE SALDUZ KARARLARINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİMİZİ AYRICA TAKDİM EDECEĞİZ.
 
SAYGILARIMLA.
AV.Hayel ÖZENÇ-25637