Haber görseli
Gıda Teknikeri ve Diyetisyen Yunus Kapar, Türkiye’de piyasalara giren yerli sandığımız yabancı besinleri ve GDO’lu 8 besini inceledi. Sağlık açısından faydalı olduğu düşünülen birçok besinin perde arkasında yatan tehlikeleri Diyetisyen Yunus Kapar, şöyle özetledi: “Bildiğiniz üzere gıda endüstrisi gittikçe büyüyen ve gelişen bir sektör ve gittikçe daha az maliyet ile daha çok üretim yapabilmek adına çoğu zaman maliyeti kısıp daha az sağlıklı ürünler üretebiliyorlar. Dev fabrikalar kuruluyor ve devasa boyutlarda hammadde işlenip piyasaya sürülüyor. Gıda Endüstrisi ve yaşam standartları geliştikçe sağlığımız tehlikeye girebiliyor.

Haber görseli

Günümüzde kolay ulaşılan yabancı ürünler GDO’lu mu?

Eskiden gıdalara hem ekonomik anlamda ulaşım zordu, hem de lojistik olarak. Bunun bilincine varanlar “kazanç kesimi” iki noktada kendilerini geliştirdi ve sağlıklı beslenmedeki kriterlere gözlerini yumdu diyebiliriz. 60’lı 70’li yıllarda çocukluğunu yaşamış bireylere sorduğunuzda herkes yabancı marka içeceklere ulaşamazken öte yandan 80’li ve 90’lı yıllardaki çocukluk hatırlarında ise biraz daha gelişmiş bir gıda yelpazesi ile karşılaşabilirsiniz lakin yine de 2016’da ki kadar hızlı ve kolay ulaşılabilen ürünler yok. Mesela; manavlarda öyle kolay kolay mantar, kivi, ananas ve muz gibi ürünlere ulaşamazdınız. Şimdi ise mangosundan avakadosuna, esmer pirincinden soya fasulyesine, kajusundan Amerikan bademine ve kinoasından chia tohumuna kadar her şeye ulaşıyoruz. Ulaşıyoruz ulaşmasına da acaba bu ürünlerin genetiği ile oynamış olabilirler mi? Ya da bu ürünler denildiği gibi gerçekten sağlığımız için efsane derecede sağlıklılar mı?
Haber görseli

GDO’lu ürün ekim alanı 20 yılda 71 kat arttı

1996 yılında dünya ticaretine hızlı bir şekilde giren “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar(GDO)” kendisi ile birlikte bir çok tartışmaları da birlikte getirdi. Genetiği değiştirilmiş ürün endüstrisi artarak yaygınlaştı. Dünyada GDO’lu ürünlerin ekim alanı 1996’da 1,7 milyon hektar iken 2000 yılında 44,2 milyon hektara çıkmıştır. 23 ülkede yapılan bir araştırmada ise 2007 yılındaki ekim alanı toplam 143 milyon hektar olduğu belirtilmiştir.
Marketlerimizde pazarlarımızda dolayısıyla mutfağımızda bulunan besinler hakkında tüketicilerin eksik bildikleri konulara ışık tutalım dedik;
Haber görseli

1) Bademin standart boyutu olmaz, standart görüntü varsa sorun var

Sizden ricam, badem almaya gittiğinizde satıcıya “bana yerli badem verebilir misiniz?” diye sormanız. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanların alacakları cevap şudur: “yok ki”. Evet, aynen öyle. Yerli badem üretimimiz tüketimimize göre neredeyse yok denecek kadar az. Zaten üretilende daha tazeyken neredeyse çağla olarak tuza bandırılıp tüketiliyor.
Haber görseli

Resimlerde gördüğünüz bademlerin soldaki olanı topraklarımızda yetişen yerli bademdir, hiçbiri aynı boyutta değildir bazıları kabuğundan ayrılırken kırılabilir çünkü kabuğu doğası gereği insan eliyle kırılabilen bir kabuk değil çekiç yardımıyla veya sert bir cisimle kırıldığından yarıklar mevcut olabilir. En önemlisi arasında bazen acımtırak olan acı bademe denk gelebilirsiniz. Amerikan bademinde ise standart boyuta sahip bademler sizleri görüntüleri ile cezbetmekle kalmıyor çok çabuk kırılabilen bir kabuğa sahipler. 5 yaşındaki bir çocuk dahi iki parmağını kullanarak rahatlıkla kırabilir ve en ilginci hiç acısına denk gelmezsiniz rahat rahat son tanesine kadar tüketebilirsiniz çünkü hepsi tatlıdır.

Haber görseli
2) Bu kadar ceviz Türkiye’de var mı?

Yerli cevizmi tüketiyoruz ithal mi? sorularını duyar gibiyim. Ben söyleyeyim ülkemizde özellikle nufus yoğunlunun yüksek olduğu bölgelerdeki mevcut tüketimimizin yaklaşık %80-90 civarı ithal cevizdir diyebiliriz. Üretilen toplam ceviz içi bayram sezonlarındaki dev zincileri olan baklava üreticilerinin tedarik ettikleri miktara dahi eş değer değildir. Ülkemizde Amerika başta olmak üzere Kırgızistan, Ukrayna ve Bulgaristan gibi ülkelerden kabuklu ve kabuksuz ceviz içi ithalatımız mevcut yani yerli ceviz tüketmiyoruz. Tıpkı bademdeki gibi hemen kırılabilen ilginç yapılarıyla ve fiyatları cep yakan bembeyaz cevizler evlerimize dolayısıyla midemize girmeye başladı.
Haber görseli
3) Enerji kaynaklarına harcanan mısırda GDO tehlikesi

Son zamanlarda hakkında en sık GDO söylentilerini duyduğumuz besin mısır. Ülkemizde üretimimiz var lakin özellikle patlatmak için kullanılan “Cin mısırı” ve haşlanmış olarak satılan mısırlar aslında ülkemize Güney Amerika’dan ithal olarak gelmekte. Hakkında bunca söylentiler olmasının sebebi son yıllarda petrolün azalma endişesi ile dünya devlerinin yeni enerji arayışına girmesi ve sonucunda bioyakıt olarak mısırı kullanmalarıdır. Ekonomide önemli gelir kaynağı olarak sayılan enerji kayaklarına ciddi faydalar sağlayan biyoyakıt üretiminde hammadde de daha çok üretim sağlanması için bir takım genetik modifikasyonlara neden oluyor.
Haber görseli
4) Pul biber yağlı ve tuzlu olmaz!

Pul biber toplumumuzun vazgeçilmezlerinden ve kullanımı da özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgeleri başta olmak üzere İç Anadolu bölgesi ve Marmara bölgelerinde yüksek. Gerek aroması ve gerek lezzetiyle sofralarımızın vazgeçilmezi. Dikkat edilmesi gerekilen husus ise piyasada birkaç farklı üretim metoduyla üretilmiş pul biberler ile karşılaşabilirsiniz. Üretim aşamaları içeriğinde kullanılan malzemeler, ürünü sağlık açısından pozitif veya negatif anlamda etkileyebileceğinden iki farklı türdeki pul biberi karşılaştırdık;

cumhuriyet