Muharrem İnce 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası boyunca Erdoğan ile polemik yarışına girdi, günlük polemik yaptı.

Şeker fabrikalarının satışını iptal edeceğim derken bunu Erdoğan’dan farklı sahip olduğu bir ekonomik anlayışının sonucu olarak söylemedi.

Muharrem İnce’nin bütün seçim kampanyası boyunca söylediklerini alt alta koyun buradan Erdoğan’dan farklı olarak savunulan yeni bir ekonomik ve siyasal model çıkaramazsınız.

 Taraftar yazarlar Muharrem İnce’nin gündemi ele geçirdiğini yazdı, bu doğru polemik yarışında oldukça önde olduğu söylenebilir.

Türkiye’de adaletsiz gelir dağılımı ve bu gelir dağılımının nasıl düzeltileceği konusunda hiçbir çözüm sunmadı.

Türkiye’de gelir dağılımına bir bakalım:

https://www.dunya.com/uploads/content/10ocak2018-fatihjpg_Qr3xi.jpg?v=1515564170

%1 in milli gelirden aldığı pay en alttaki %50’nin aldığı paydan çok daha fazla.

Türkiye’ye ilişkin veriler 2002-2016 dönemi için var. Çarpıcı: Birincisi, gelir sıralamasının en üstündeki (en zengin) yüzde 1’lik kesimin toplam geliri, gelir sıralamasının en altındaki yüzde 50’lik grubun toplam gelirinden çok daha fazla. 2016 yılında en zengin yüzde 1’lik kesimin milli gelirdeki payı yüzde 23.4 iken, en alttaki yüzde 50’lik kesimin payı yüzde 14.6. Çok eşitsiz bir dağılım. İkincisi, son on yılda gelir dağılımı Türkiye’de çarpıcı biçimde bozuluyor: En zengin yüzde 1’lik kesimin milli gelirden aldığı pay son on yılda 6 puan yükselirken, en alttaki yüzde 50’lik kesimin milli gelirden aldığı pay 1.7 puan düşüyor. Üçüncüsü, Türkiye’nin gelir dağılımı Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında önemli ölçüde bozuk.

Bir de tablo veriyorum. Bu tabloda 2007 - 2016 karşılaştırması hem bu gruplar için hem de en zengin yüzde 10’luk kesim için gösteriliyor. Ayrıca bir de işsizlik göstergelerine yer veriyorum. Aynı dönemde işsizlikte, özellikle de genç işsizlikte önemli bir yükseliş var. Öyle görünüyor ki gelir dağılımındaki önemli bozukluk ve yüksek genç işsizlik oranı, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde en çok tartışılacak sorunlarının başında gelecekler. http://www.mahfiegilmez.com/2017/03/son-14-ylda-turkiye-ekonomisi.html

Hane halkı borca batık durumda.

Hazine borca batık durumda.

İcra dosyalarının sayısı 30 bini geçmiş.

Kamuya ait ne varsa satılmış.

Hava hariç her şey metalaşmış, ticari mal haline gelmiş.

Şimdi bir de bu tablolara bakalım

Son 14 Yılda Türkiye’nin Borçlarında Olağanüstü Artışlar Ortaya Çıktı

Aşağıda sunduğum ilk tablo Türkiye’nin ele aldığımız 14 yılda borçluluğunun nereden nereye geldiğini gösteriyor. Bu tabloda Hazine borcu, KİT’lerin borçları, belediyelerin banka borçları, özel kesimin ve hanehalkının borçları yer alıyor (bu tabloyu değerli meslektaşım Hakan Özyıldız’dan aldım. Hakan Özyıldız’ın bu tabloyu da içeren analizi, diğer yazılarıyla birlikte kendi bloğunda yer alıyor: http://www.hakanozyildiz.com/2017/02/borcluyum-kederliyim-her-ne-desen-haklsn.html)

Milyar TL

2002

2008

2010

2015

2016

Toplam Hazine Borç Stoku

242,7

380,3

473,5

677,6

759,6

İç Borç Stoku

149,9

274,8

352,8

440,1

468,6

Dış Borç Stoku

92,8

105,5

120,7

237,5

291,0

KİT Borçları

27,6

69,0

64,3

37,0

38,0

İç Borçları

15,8

62,6

55,9

31,5

31,8

Dış Borçları

11,8

6,4

8,4

5,5

6,2

Belediyelerin Banka Borçları (2016 verisi tahmindir)

1,3

7,6

5,9

13,6

15,0

KAMU KESİMİ TOPLAM BORÇ STOKU

271,6

456,9

543,7

720,1

803,8

ÖZEL KESİM TOPLAM KREDİ BORÇ STOKU

87,8

396,4

507,5

1.428,5

1.709,5

HANEHALKININ BANKALARA BORCU

6,6

118,0

174,3

401,2

439,8

ÖZEL SEKTÖR + HANEHALKI BORÇ TOPLAMI

94,4

514,4

681,8

1.829,7

2.149,3

TOPLAM

366,0

971,3

1.225,5

2.549,8

2.953,1

Tablonun anlattıkları şunlar: (1) Hazinenin dış borcu 14 yılda 3 kattan fazla artmış. (2) KİT borçları fazla değişim göstermemiş. (3) Belediyelerin bankalara borçları da 10 kattan fazla artmış (bununla birlikte miktar yüksek olmadığı için sorun oluşturmuyor.) (4) Toplam kamu borçlarındaki artış Hazine borçlarındaki hızlı artış nedeniyle yaklaşık 3 kat olmuş. (4) Bankalar haricinde kalan özel kesim kuruluşlarının banka kredi borçları yaklaşık 20 katlık bir artış sergileyerek 1,7 trilyon TL’ye ulaşmış (GSYH’nın yüzde 68’i.) (6) Hanehalkı 2002 yılında neredeyse borçsuz durumdayken 2016’da 440 milyar TL borçlu duruma gelmiş. (7) Türkiye toplam borcu bu 14 yıllık dönemde 8 kattan fazla artarak yaklaşık 3 trilyon TL’ye ulaşmış ve GSYH’nın yüzde 118’ini

Bu tablo 2002- 2016 arasını yansıtıyor, sonrasının çok daha kötü olduğu tartışmasızdır.

Merkez Bankası'nın dün yayınladığı yılın ilk Finansal İstikrar Raporu'na göre, vatandaşın banka, finansal kurumlara, TOKİ ve varlık yönetim şirketlerine 574.6 milyar lira borcu var. Borçlu sayısının ise yaklaşık 32 milyon olduğu tahmin ediliyor.

https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/toplam-borclari-574-milyari-asti-2442481/

2018 yılı itibariyle hane halkının borcu 574,6 milyar liradır. Hane halkının borcu 2016 -2018 arası iki yılda 134,8 milyar artmıştır.

Bu sosyal adaletsizliği yaratan beceriksiz yönetim değil uygulanan ekonomik modeldir.

Erdoğan bu ekonomik modeli yönetmekte İnce’den yüz kez daha becerikli ve ustadır.

Bu yazıyı okuduğunuzda belki de diyeceksiniz ki iyi ki Muharrem İnce seçilmedi. Ben seçim öncesinde çevreme söyledim; önümüzde ekonomik kriz var, bu krizi ancak ekonomiye buraya taşıyan yönetim ve anlayış çözebilir, belki de biz Muharrem İnce’ye oy vermekle hata yapıyor olacağız. Çünkü konu sadece gelir dağılımındaki aşırı dengesizlik değildir.

Türkiye’yi buraya taşıyan ekonomik model nedir?

Türkiye’de 24 Ocak 1980’den beri Neoliberal ekonomik model uygulanmaktadır. Bu modelde serbest piyasa ekonomisini esas alınmakta, dışa açık büyüme modeli savunulmaktadır.

Bu modelde ekonomide devletin payı sıfırlanacak, devlet ekonomiye müdahale etmeyecek. Devlet işlevi sistemin güvenliğini sağlamak yani kolluk görevidir.

Muharrem İnce Türkiye’de uygulanmakta olan Neoliberal ekonomiye karşı kamucu bir model mi sunmaktadır ya da karma ekonomiyi mi savunmaktadır.

Muharrem İnce’nin sunduğu bir ekonomik ve siyasal model yoktur.

Erdoğan döneminde kuvvetler ayrılığının yok olduğu, yargının artık bağımsız ve tarafsız olmadığı, hukuk devletinin sönümlendiği, adalete güvenin dibe vurduğu, Cumhuriyetin kazanımlarının yok edildiği, Türkiye’nin adeta bir dikta rejimi ile yönetildiği tartışmaları Türkiye’de uygulanan ekonomik modelde ayrıştırılarak tartışılamaz.

 Muharrem İnce iyi konuşan, polemikte başarılı bir politikacıdır. Bütün bu meziyetler Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları çözmeye hiç de yetmez, aksine sorunları daha da içinden çıkmaz hale getirir, geçmişteki kriz dönemlerinde ki CHP iktidarlarından daha da başarısız olur.

Sonuç olarak CHP’nin lider değişiminden önce zihniyet devrimine ihtiyacı var.

Şimdiden söyleyelim; hararetle Muharrem İnce’nin CHP’nin başına gelmesini, genel başkan olmasını savunanlar ileride çok pişman olacaklardır.

Hayırlısı!

Bu da gelir bu da geçer, biz bir asra nerede ise çeyrek asır kalan ömrü hayatımızda ne Muharremler gördük.

Av. Rahmi Ofluoğlu

BİZ