1. Nafaka Nedir?

Nafaka, kişiler arasındaki manevi bağlar nedeniyle doğan borç ilişkisidir. Genellikle evlilik akdi neticesinde doğan nafaka, alt soy - üst soy ve kardeşler içinde getirilebilecek bir yükümlülüktür. Nafaka yükümlülüğü hem ahlaki hem de hukuki bir borç getirir. Biz bu yazımızda boşanma dolayısıyla doğan nafakaları ve buna ek olarak alt soy - üst soy için hükmedilebilecek (yardım nafakası) nafaka türünü inceleyeceğiz.

2. Nafaka Türleri Nelerdir?

Nafaka türleri, nafakanın kaynağına göre dört farklı şekilde düzenlenmiştir:

  1. İştirak Nafakası: Evliliğin sonlanması halinde, çocuğun velayetini üstlenen ebeveyn lehine hükmedilen, çocuğun bakımı için ödenen nafakadır.
  2. Yardım Nafakası: Altsoy- üstsoy ve kardeşler arasında, lehine nafaka hükmedilenin, yoksulluktan kurtulması amacına hizmet eder.
  3. Yoksulluk Nafakası: Boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek eş lehine hükmedilen nafaka türüdür.
  4. Tedbir Nafakası: Boşanma davasının devamı sırasında, yoksul eş lehine hükmedilen geçici ekonomik koruma sağlaması hedeflenen nafaka türüdür.

2.1 İştirak Nafakası

İştirak nafakası az önce de ifade edildiği üzere, çocuğu olan eşlerin boşanması nedeniyle çocuğun bakımı, gözetimi ve eğitimi için hükmedilen nafaka türüdür. Nafaka hiç şüphesiz, çocuğun velayetini elinde bulunduran eş lehine ödenecektir. İştirak nafakası nedir sorusuna verilecek en güzel cevap, çocuğun bakımı için velayeti elinde bulunduran eş lehine verilen nafaka olduğudur.

a. İştirak Nafakasının Şartları

İştirak nafakasına hükmedilebilmesi için Türk Medeni Kanunu farklı şartlar getirmiştir. Bu şartları şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Boşanma veya Ayrılık Kararı: Önemle ifade etmeliyiz ki, iştirak nafakasının en önemli şartı boşanma veya ayrılık kararıdır. Boşanma/ayrılık kararı kesinleşmeden verilen nafaka türü tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası ve iştirak nafakasının şartları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla hükmedilecek nafaka miktarları da farklı olabilir.

2- Evlilik Birliği İçerisinde Doğmuş Çocuk: İştirak nafakası, çocuğun bakımı, gözetimi ve eğitimi için hükmedilmiş bir nafaka türü olduğu için doğal olarak evlilik birliği içerisinde bir çocuğun varlığı aranır. Çocuğun velayeti kimdeyse iştirak nafakası da ancak o kişi lehine ödenir.

İştirak nafakası hükmü için bu şartların varlığı yeterlidir. Ancak bunlara ek olarak bazı hususlara değinmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz.

İştirak nafakasına hükmedilebilmesi için kusurun varlığı aranmaz. Boşanmada daha fazla kusuru olan taraf, eğer çocuğun velayetini almışsa o eş lehine iştirak nafakasına hükmedilecektir.

İştirak nafakasını taraflar isteyebileceği gibi hakim re’sen buna hükmedebilir. Ancak iştirak nafakası istemeye yetkili kişiler ise sınırlıdır.

Dava açmaya yetkisi olanlar:

1- Çocukla fiilen ilgilenen anne veya baba

2- Temyiz kudreti varsa çocuk

3- Temyiz kudreti yoksa çocuğa atanmış vasi veya kayyımı

şeklinde sıralanabilir.

İfade etmeliyiz ki iştirak nafakasının istenebilmesi için bir süre sınırlandırılması getirilmemiştir. Boşanma davası devam ederken, boşanma hükmü kesinleştikten sonra herhangi bir zaman diliminde iştirak nafakası talep edilebilir.

b. İştirak Nafakasının Miktarı ve Süresi

İştirak nafakasının miktarı somut olayın koşullarına göre değişebilmektedir. Nafaka miktarı belirlenirken, aleyhe nafaka hükmedilecek eşin hukuki durumu, çocuğun yaşı, yaşanılan yer gibi farklı hususlar göz önünde bulundurulacaktır. Dolayısıyla önemle ifade etmeliyiz ki, iştirak nafakasına hükmedildikten bir süre sonra nafakanın artırılması talebiyle dava açılabilir.

Yine bu durumda çocuğun yaşı ve ekonominin değişen durumu dikkate alınarak bir miktar belirlenecektir. Ayrıca çocuğun sağladığı gelirler de iştirak nafakası miktarının belirlenmesinde dikkate alınacaktır.

Miktar belirlenirken, anne ve babanın maddi durumu dikkate alınarak TMK 327 kapsamında bir değerlendirme yapılır. Buna göre, aynı maddi duruma sahip eşlerin, çocuğun aylık giderini yarı yarıya yükleneceği mantıksal bir sonuçtur.

İştirak nafakasının süresi kural olarak çocuk ergin olana dek devam eder. Çocuğun erginliği kazanması 18 yaşını doldurmasına bağlıdır. Ancak hakim kararıyla çocuğun ergin kılınması mümkündür. Bu halde yine nafaka yükümlülüğü son bulacaktır. Önemle ifade etmeliyiz ki, çocuk 18 yaşını tamamlamış olsa dahi, eğitimine devam ediyorsa iştirak nafakası ödemesine devam edilir. Ayrıca çocuk evlendiği an, erginlik kazanacağından evlenen çocuk lehine nafaka yükümü kalkar.

İştirak nafakasının borçlusunun ölümü halinde nafaka ödeme yükümlülüğü sona erer. Diğer borçlar gibi, nafaka ödeme yükümünün mirasçılara geçmesi mümkün değildir.

2.2 Yardım Nafakası

Yardım nafakası zor durumda olan yakınlar lehine ödenmesi gereken nafaka türüdür. Bu yakınlar; altsoy, üstsoy ve kardeş olabilir. Yoksulluğa düşmüş yakın, kendi kusuruyla bu duruma düşmüş olsa dahi nafaka almaya hak kazanır.

a. Yardım Nafakası Şartları

1- Kişinin Yoksulluğa Düşmüş Olması: Yardım nafakasının verilebilmesi için ilk şart, lehine nafakaya hükmedilecek kişinin ciddi yoksulluğa düşmüş olması gerektiğidir. Yoksulluktan anlaşılması gereken, kişinin yaşamını devam ettirmede zorlanma halidir. Ancak istisnai durumlar olabilir. Örneğin, kardeşi cirosu yüksek bir şirketin sahibi olan ve kendisi asgari ücret çalışanı olan kişinin yardım nafakası için dava açması mümkün olacaktır. Dolayısıyla, yoksulluğun belirlenmesinde, dava tarafları arasındaki ekonomik farkın esas alınması gerekir.

2- Aleyhine Yardım Nafakası Hükmedilecek Kişinin Yeterli Ekonomik Güce Sahip Olması: Bir diğer şart ise ekonomik güçtür. Kendisi de yoksulluk içerisinde olan bir kişiden anne veya babası lehine nafaka vermesi beklenemez. Bununla birlikte kişinin çok zengin olması da zorunlu değildir. Örneğin, hiçbir geliri olmayıp sokakta dilencilik yaparak yaşamaya çalışan babaya sahip asgari ücret çalışanı aleyhine, yardım nafakasına hükmedilebilir.

TMK refah seviyesini daha çok kardeşler arasında aramıştır. TMK M. 364’ün ikinci cümlesi ‘Kardeşin nafaka yükümlülüğü refah içerisinde olmasına bağlıdır.’ demek suretiyle, kardeşler açısından az önce belirttiğimiz örneğin uygulanmayacağına işaret etmiştir.

3- Yardım Nafakası Talebinin Hakkaniyete Uygun Olması: Kanun koyucu, yardım nafakası yönünden dürüstlük kuralına ayrı bir önem vermiştir. Zira yoksulluk içerisindeki tarafın, tüm yakınlarından aynı anda yardım nafakası almasının önünde teknik bir engel bulunmamaktadır. Ancak yoksul tarafın böyle bir davranışı hakkaniyete aykırı olacaksa, hakimin yardım nafakası taleplerini reddetmesi gerekir.

4- Mirasçılıktaki Sıraya Uygun Olarak İstenebilmesi: Nafaka istenirken mirasçılık sırasına uygun olarak istenmesi gerekir. Dolayısıyla ilk olarak altsoydan, sonra üst soydan ve ardından kardeşlerden istenmesi mümkündür.

Önemle ifade etmeliyiz ki, aile bağlarının tamamen yitirilmesi halinde yardım nafakasına hükmedilemeyeceği kabul edilmektedir. Ayrıca aile karşı yükümlülüklerini tek yönlü yerine getirmeyen kişinin de yardım nafakası isteyemeyecek olduğu kabul edilir.

b. Yardım Nafakasının Süresi ve Miktarı

Nafakanın miktarı belirlenirken, tarafların ekonomik durumu, yaşam standartları ve diğer somut koşullar göz önüne alınmalıdır. Dolayısıyla yardım nafakasının miktarını formül şeklinde aktarmak mümkün değildir. Ancak iki farklı örnekle yardım nafakası miktarını somutlaştırabiliriz.

Anadolunun ücra bir köyünde, yaşamın şartlarına ucuz bir şekilde erişilebilen bir yerde tek başına yaşayan ve yiyecekten başka hiçbir gideri olmayan üst soy için, aylık 5.000 TL geliri olan altsoyun aylık 500 TL yardım nafakası ödemesi adil bir sonuç doğuracaktır. Buna karşılık aynı örnekte, üstsoyun yemek giderleri yanında kira ve ilaç gibi giderleri söz konusuysa verilecek yardım nafakası miktarının artırılması, örneğin 700 TL şeklinde belirlenmesi daha adil olacaktır.

Yardım nafakasının süresi Kanunda açıkça düzenlenmemiştir. Ancak yukarıda sayılan şartların kalkması halinde veya taraflardan birinin hayatını kaybetmesi halinde yardım nafakasının ödenmeyeceği sonucuna ulaşılabilir.

2.3 Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra ekonomik durumu kötüye gidecek eş lehine hükmedilecek nafaka türüdür. Eşler evlilik birliğine katılarak, manevi bir takım borçları yüklenirler. Bu borçlar ortak giderler gibi bir takım yükümlülükler doğurur. Ancak kanun koyucu bu yükümlülüğü evlilik sonlandıktan sonra dahi canlı tutmaktadır.

a. Yoksulluk Nafakasının Şartları:

1- Boşanma Hükmünün Kesinleşmiş Olması: Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için ilk şart, kesinleşmiş bir boşanma kararıdır. Diğer nafaka türleri gibi (tedbir nafakası hariç) hakim boşanma kararının varlığına dayanarak yoksulluk nafakasını belirleyecektir.

2- Boşanma Nedeniyle Eşlerden Birinin Ekonomik Durumunun Kötüleşmesi: Boşanma neticesinde ekonomik durumun kötüleşmesi şartı en önemli şarttır. Keza yoksulluk nafakasının kaynağını bu şart oluşturmaktadır. Burada esas alınacak yoksulluğun belirlenmesi hususunda kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, yoksulluk belirlenirken somut olayın koşulları dikkate alınacaktır.

Önemle ifade etmeliyiz ki, yoksulluktan anlaşılması gereken, boşanma nedeniyle eşin sokakta kalacağı veya aç kalacağı gibi bir durumun varlığı değildir. Yoksulluk, kişinin evlilik dönemine nazaran, hayat şartlarında meydana gelen ekonomik zorlaşmalardır. Örneğin, kişinin evlilik sırasında dublex bir evde yaşarken, boşanma neticesinde 1+1 eve geçmek zorunda kalması yoksullaşmaya örnektir. Bu halde diğer eşin mali gücü yoksulluk nafakası için elverişli ise nafaka verme yükümlülüğü doğacaktır. Mali gücü yetersiz hale gelmiş eş aleyhine nafakaya hükmedilmesi düşünülemez.

3- Daha Az Kusurlu Olma Şartı: Bir diğer şart, lehine nafakaya hükmedilecek eşin daha az kusurlu olması şartıdır. Kişi kendi fiilleri nedeniyle boşanmaya neden olmuşsa, yoksulluk nafakasına hükmedilmesi mümkün değildir. Örneğin, zina nedeniyle evlilik birliğinin sonlanması halinde, zina fiilini gerçekleştiren eş ne kadar yoksullaşırsa yoksullaşsın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilemez.

Şayet taraflar, anlaşmalı boşanma yoluyla evlilik birliğini sonlandırırsa kusur şartı aranmaz. Bu halde diğer şartların gerçekleşmesi halinde nafaka davası açılabilir. Taraflar boşanma anlaşmasıyla yoksulluk nafakasına ilişkin hükümler getirebilir. Ancak bu hükümlerin hakim tarafından kabul edilmesi gerekir.

b. Yoksulluk Nafakasının Miktarı ve Süresi

Yoksulluk nafakasının belirlenmesi için uygulanacak somut bir kural bulunmamaktadır. Hakim nafaka miktarını somut olayın özelliklerine göre tayin eder. Keza taraflar aralarında anlaşarak miktar belirlemesi de yapabilirler.

Boşanan eşin yaşam şartları arasındaki fark, yaşama koşulları, diğer eşin maddi durumu gibi ölçütler nafaka miktarının belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin, eşlerin maddi durumunun çok iyi olması halinde 125.000 TL nafaka kararı verilebilirken, maddi durumu asgari olan eşler arasında 125 TL yoksulluk nafakasına karar verilebilir.

Nafaka miktarının ödenmesi genellikle aylık sürelere bağlanmıştır. Borçlu eş her ay için belirlenen nafaka miktarını ödemekle yükümlüdür. Aksi halde tazyik hapsi gibi farklı yaptırımlarla karşılaşacaktır.

Hakim süresiz olarak nafakaya hükmetmiş olsa dahi, bazı şartlarda nafaka yükümü sona erer.

  1. Lehine nafaka yüklenmiş eşin evlenmesi halinde, yoksulluk nafakası yükümü sona erer. Bu halde nafaka borçlusu eşin dava açmasına gerek yoktur.
  2. Lehine nafaka yüklenmiş eşin başkasıyla gayri resmi bir evlilik hayatı sürmesi halinde yoksulluk nafakası ödeme yükümlülüğü ortadan kalkar. Ancak bu durumunun borçlu eş tarafından dava açılarak ispatı gerekir.
  3. Eşlerden birisinin ekonomik durumunda meydana gelen önemli değişiklikler, yoksulluk nafakası hükmünü sonlandırabilir. Ancak bunun için, borçlu eşin dava açması gerekir.
  4. Haysiyetsiz hayat süren eş lehine yoksulluk nafakasının ödenmeye devam edilmesi beklenemez. Haysiyetsiz hayat sürme deyiminden anlaşılması gereken, kişinin ahlaksız bir yaşam sürmeyi tercih etmiş olması halidir. Bu durumun tespiti hakim tarafından belirlenecek olduğundan, borçlu eşin dava açması gerekir.
  5. Eşlerden birisi hayatını kaybederse, yine nafaka yükümlülüğü sona erer.

2.4 Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası, diğer nafaka türlerinden farklı bir nafakadır. Boşanma davasının devamı sırasında yahut dava açılmadan önce eşlerden birisi tarafından istenen tedbiren bir ücretin ödenmesi talebidir. Bu halde, eşin boşanma davası sırasında maddi zorluklarla karşılaşmasının önüne geçilmesi amaçlanır. Ayrılık davası sırasında da tedbir nafakasına hükmedilebilir.

Tedbir nafakası, aslında hakimin re’sen alması gereken tedbirler arasındadır. Ancak zor duruma düşecek eşin davanın devamı sırasında hakimden bu yönde bir talepte bulunması mümkündür. Hakim söz konusu taleple bağlı olmayacaktır.

Tedbir nafakası ifade ettiğimiz üzere, boşanma davası süresince hüküm doğuran bir davadır. Dolayısıyla davanın sonlanması anında tedbir nafakası ödeme yükümlülüğü sona erer.

a. Tedbir Nafakası Şartları

Tedbir nafakası, TMK Madde 169’dan kaynaklanan bir tedbir olduğundan hakimin takdir yetkisine bağlı olan bir nafaka türüdür. Dolayısıyla her olay açısından tedbir nafakasının şartları ayrı ayrı değerlendirilecektir. Ancak genel şart, bir boşanma davası veya ayrılık davasının varlığıdır. Buna ek olarak belirtmeliyiz ki, tarafların talebi veya kusur araştırması tedbir nafakası yönünden önem arz etmez.

Hakim duruma göre yoksullaşma durumunu, barınma-geçinme-beslenme gibi durumları, çocukların ekonomik durumunu göz önüne alarak tedbir nafakasına hükmedebilir.

b. Tedbir Nafakasının Miktarı ve Süresi

Tedbir nafakası, az önce de ifade ettiğimiz üzere, hakimin takdir yetkisine bağlı olarak hükmedilen bir nafaka türüdür. Dolayısıyla miktarı da hakim somut olayın özelliklerine göre tayin edecektir.

Tedbir nafakasının süresi hiç şüphesiz ki boşanma davası sonunda biter. Hakimin tedbir nafakasına ne zaman hükmettiğine bağlı olmaksızın, boşanma davası toplam kaç ay sürmüşse ona göre toplam nafaka yükümü doğar.

Örneğin, boşanma davası açıldıktan 6 ay sonra aylık 500 TL tedbir nafakasına hükmedilmişse ve dava açıldıktan 1 yıl sonra boşanma kararı verilmişse, 12 aylık tedbir nafakası ödeme yükümü doğacaktır. Neticede toplam 6000 TL nafaka alacağı doğacaktır. Boşanmaya hükmedilmemiş olsa dahi alacak hakkı devam eder.

3. Nafaka Ödenmezse Ne Olur?

Yukarıda sayılan nafakaların ödenmemesi halinde, İcra ve İflas Kanunu 344. Maddesi uyarınca birinci imkan icra kanalı ile takip başlatmaktır. Normal şartlarda her türlü alacak için icra takibi başlatılabilir. Söz konusu takip genel alacak hükümlerine tabidir.

İkinci imkan ise tedbir nafakasını ödemeyen eşin şikayet edilmesidir. Bu durumda ödeme yapmayan eş için tazyik hapsi denilen hapis cezası söz konusu olur. Bu cezanın süresi 3 aydır ve ceza muhakemesi kuralları söz konusu olmaksızın basit bir şikayet ile uygulanır. 3 aylık süreden daha az veya daha fazla hapis cezasına hükmedilmesi mümkün değildir. Bu ceza yukarıda bahsettiğimiz boşanma davasından bağımsız olarak açılan tedbir nafakası için geçerlidir.

Boşanma davası sürecinde verilen tedbir nafakası bir ara karar niteliğinde olduğundan 3 aylık hapis süresine karar verilemez. Bu ceza süresi içerisinde nafaka borcunu ödeyen eş sürenin bitimi beklenmeden serbest bırakılır.

4. Sonuç

İfade ettiğimiz üzere nafaka davalarında özellikle miktarın belirlenmesinde hakimin geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla hakimin kanaatini etkilemek önem arz etmektedir. Bu nedenle nafaka talebinde bulunacak kişilerin, hukuki destek alması azami önemi taşımaktadır.

Buna ek olarak belirtmeliyiz ki, özellikle yoksulluk nafakası konusunda yeni düzenlemeler getirileceği beklentisi bulunmaktadır. Biz de kanun metninde yer alan sert hükmün değiştirilmesi ve daha adil bir yoksulluk nafakası hükmü getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.