Nitekim Sn. Naci Ağbal, Maliye Müfettişi, Gelir İdaresi Başkanlığı’nda Daire Başkanı, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü ve Bakanlık Teşkilatının en üst mevkii olan Müsteşarlık görevi de dâhil olarak uzun yıllar hizmet vermiştir. Dolayısıyla mali mevzuat ile ilgili konuların çözümümde daha hızlı mesafeler alınacağı beklenmektedir.

Yılsonuna geldiğimiz bu günlerde, Maliye Bakanlığı’nın gündeminde olan birkaç konu hakkında düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz.

1. Finansal Ürünlerin Stopaj Esasında Vergilendirilmesi Rejimi ile ilgili son durum ve öneriler (G.V.K. Geçici 67. Madde)

Bilindiği üzere 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun menkul kıymetlerin vergilendirilmesi hususunu düzenleyen Geçici 67. Maddesinin yürürlük tarihi 31/12/2015 tarihinde dolacaktır.

Uygulanan bu vergi rejimi; gerek uygulamadaki pratiklik ve gerekse vergi tahsilatındaki etkinliğiyle 10 yıl boyunca başarılı olmuştur. Bunun yanı sıra, tam mükellef ve dar mükellef yatırımcıların beyanname verme mecburiyeti dışında bırakılmış olması kolaylık sağlamış ve sermaye piyasamıza olumlu katkı yapmıştır.

Bahse konu Kanun maddesi ile yurt içi finansal piyasaları da teşvik etmek amacıyla, bazı gelir unsurları sadece vergi kesintisi (=stopaj) ile vergilendirilerek, genel sistemdeki kurallardan 2006 yılının başından itibaren ayrıştırılmıştır. Buna göre; işlem sırasında işlemi yapan banka veya aracı kurumlar tarafından vergi kesilip yatırılmakta ve gelir sahipleri Vergi İdaresi ile muhatap olmamaktadır.

İşte, 2006 yılından itibaren başlamış olan bu uygulama, yılsonuna kadar herhangi bir yasal düzenleme yapılmaz ise, 2015 yılı sonunda yürürlükten kalkacaktır. Dolayısıyla para ve sermaye piyasası araçlarından elde edilecek gelirler ana kanun içindeki maddelere tabi olacaktır. Bu ise gelir elde eden kişiler yönünden, duruma göre her bir gelir unsurunu birleştirerek “yıllık gelir vergisi beyannamesi” vermek veya yabancı kişiler yönünde de her aşamada verilmesi gereken “münferit beyanname” ve “özel beyanname” anlamına gelmekte ve tabii ki beyan edildiğinde daha çok vergi ödemek sonucunu doğurmaktadır. Bu uygulamanın mahzurları geçmişte yaşanmış ve bunları gidermek için ise Geçici 67. Madde yasalaşmış idi.

Dolayısıyla, mevcut uygulamanın 2016 sonrasında devam ettirilmesi uygun olacaktır. Öte yandan, geçmiş 10 yıl boyunca, uygulamayı yapan banka ve aracı kurumlar, gerek yazılım ve gerekse personel olarak zaten hazır durumdadırlar.

Bu aşamada; bir taraftan süre uzatılırken, diğer taraftan madde metninde günümüz ve hatta gelecekte söz konusu olabilecek benzer finansal ürünlere de yer verilmesi uygun olacaktır.

Bunun için; önerimiz: Mevcut madde metni içinde birçok yerde geçen,

“Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonları ile menkul kıymetler yatırım ortaklıkları”

ibaresinin,

“Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları ile yatırım ortaklıkları”

Şeklinde değiştirilmesidir.

2. Dernek ve vakıflarda “İktisadi İşletme Sorunu” (Kurumlar Vergisi Kanunu, Geçici 2. Madde)

Yukarıdaki konu gibi, yasal düzenleme beklenen diğer bir konu da, Dernek ve Vakıflarda “İktisadi İşletme Sorunu” ile ilgili Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 2. Madde hükmüdür. Bu maddenin de aynı şekilde ele alınması uygun olacaktır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 2’nci maddesinde; “1/1/2008-31/12/2015 tarihleri arasında; dernek veya vakıflarca elde edilen Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (5) numaralı bendi ve geçici 67 nci maddesi kapsamında kesinti suretiyle vergilendirilmiş kazanç ve iratlar dolayısıyla iktisadi işletme oluşmayacağı” belirtilmiştir[1].

Bu yönüyle, bünyede “İktisadi İşletme” oluşup oluşmadığı konusu, kar amacı gütmeyen tüm kamuya yararlı dernek ve vakıfları, bankaların tekaüt sandıklarını, emeklilik vakıflarını ilgilendirmektedir.

Eğer bahse konu geçici maddenin süresi uzatılmaz veya başkaca bir düzenleme yapılmaz ise; finansal piyasalarda “mevduat faizi”, “tahvil faizi”, “bono satışı”, “türev ürünler kazancı”, “yatırım fonu satış karı” v.b gibi gelir ve kazanç elde eden dernek ve vakıfların yıllık kurumlar vergisi beyannamesi ile %20 oranında vergiye tabi tutulmaları gündeme gelebilecektir.

Aslında, Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 2. Maddesi, finansal ürünlerdeki vergilemeyi 10 yıl boyunca stopaj esasında yapan Geçici 67. Madde rejiminin uygulandığı süre boyunca, çeşitli unsurları itibariyle iktisadi işletme mevcudiyetinin ileri sürülebileceği dernek ve vakıfları koruma altına almak amacıyla getirilmiştir.

Bu sebeple, Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 2. Madde’nin süresinin uzatılması da, Gelir Vergisi Kanunu Geçici 67. Madde ile birlikte düşünülmesi gerekir.

Zira dernek ve vakıflar, belli bir amacı yerine getirmek üzere kurulmuş oluşumlardır, kazanç elde edip mensuplarına dağıtma gayeleri yoktur. Bu kuruluşların yöneticileri parasal mevcutları ekonomik kayba, erimeye uğratmamaktan sorumludur.

3. Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi’nde matrah: Lehe alınan para

BSMV mevzuatı çok eski olup, bugünün koşullarına uymamaktadır. 1956 yılında itibaren uygulanan BSMV, sadece birkaç maddeden oluşmaktadır.

Verginin matrahı, bankaların kendi lehlerine nakden veya hesaben aldıkları tutardır.

Burada; vergi matrahı olarak kanun koyucunun yaklaşımı, tahsil edilen tutarın toplamının değil, esasen bu tutar içindeki “kendi lehine alınan” tutarın esas alınmasıdır. Verginin konusu bir banka muamelesi neticesinde lehe kalan paradır.

Ancak lehe alınan para kavramının net olarak tespit edilmemiş olması sebebiyle, bu konuda öteden beri sorunlar yaşanmakta; gerek Vergi İdaresi’nin farklı görüşleri ve gerekse vergi inceleme elemanlarının farklı yorumlarıyla firmalar ile Vergi İdaresi arasında ihtilaflar ortaya çıkmaktadır.

Vergi kanunlarının uygulanmasından sorumlu Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın konuya ilişkin 89 Seri Nolu Gider Vergisi Genel Tebliği’ndeki açıklaması aynen aşağıdaki gibidir:

“Vergilemede işlem esas alındığından, vergiye tabi matrah bulunurken, bir işlemden elde edilen gelirden, başka bir işlemden elde edilen zarar düşülememektedir. Bu durumun, işlemden elde edilen gelirin hesabında, işlem maliyetlerinin dikkate alınmasına engel olmadığı tabiidir.”[2]

Genel Tebliğ’deki bu açıklamalara rağmen BSMV mükellefleri nezdinde yapılan incelemeler sonucunda, işleme ilişkin (münhasır) maliyet unsurlarının dikkate alınmaması gereksiz ihtilaflara ve vergi denetimi açısından da verimli olmayan zaman kayıplarına yol açmaktadır. Bu sebeple, yıllardan beri süre gelen “lehe alınan para” kavramına daha da bir açıklık kazandırılması uygun olacaktır. Aksi halde, bir banka işlemi dolayısıyla bankanın aldığı faiz, komisyon, ücret nev’inden gelirleri üzerinden %5 olarak alınması öngörülen işlem vergisi (BSMV), çok tuhaf bir şekilde; kazanç üzerinden%20 oranında alınan “Kurumlar Vergisi”ni dahi geçebilmektedir.

 

[1] KVK Geçici Madde 2:

“(1) 1/1/2008-31/12/2015 tarihleri arasında;

“a) Dernek veya vakıflarca elde edilen Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (5) numaralı bendi ve “geçici 67 nci maddesi kapsamında kesinti suretiyle vergilendirilmiş kazanç ve iratlar,

“………………………..

“dolayısıyla iktisadi işletme oluşmuş sayılmaz.”

(http://www.gib.gov.tr/gibmevzuat)

[2] Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 89 Seri Nolu Gider Vergileri Genel Tebliği, Bölüm: A, Resmi Gazete tarih ve sayı: 19 Ocak 2012/28178

muhasebeweb