Öcalan’ın heyecanla beklenen mektubu, Nevruzda, Diyarbakır’da okunduktan sonra yazılı ve görsel basında federasyon, konfederasyon tartışması başladı. Irak Kürdistanı  Irak’tan ayrılacak, Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti kurulacak, bu arada barış süreci ile Türkiye’de Özerk Kürt devleti oluşacak ve bu federe yapılar bir konfederasyonda birleşecek..

Bir başka senaryo, ABD’nin desteği ile AB benzeri bir Türk birliğinin Ortadoğu ve Kafkaslarda kurulacağıdır.

Suriye, Irak ve Türkiye Kürtlerinin bir federasyonda bir araya gelmeleri mümkün değildir. Irak ve Suriye Kürtleri kapitalist düzenin çok uzağında bir feodal düzendeler. Bu bölgede aşiret ilişkileri sürmektedir. Bu coğrafyadaki Kürtler etnik, siyasi, dinsel, dil ve kültürel farklılıklar taşımaktadır. Alevi, Sünni, Zaza, Kirmanca gibi.. Bir Zaza ile Kirmaçi’nin dilde anlaşmaları mümkün değildir.

Türkiye Kürtlerinin bir coğrafi bölge olarak ayrılmaları bölgenin yapısı müsait değildir. Diyarbakır ve Hakkari yöresinde yoğun bir Kürt nüfusu olmasına karşın aynı durum Maraş, Malatya, Kars vs. gibi illerde söz konusu değildir.

Olacak olan şudur; barış sürecinde ateşkes sağlanacak, yeni Anayasa’da yerel yönetimler güçlendirilecek ve belki Türkiye başkanlık sistemine geçecektir.

Türkiye’nin uniter yapısı bozulmaz. Kürtler özerk bir devlet olmaz, Kürt bölgesinde bağımsız bir Kürt silahlı gücüne ve bağımsız bir polis teşkilatına izin verilmez.

Bunun Öcalan ve Kürtler de biliyor..

Öcalan süreci çok iyi okumakta.. Konjonktürü görmekte ve Okyanus ötesine, Fethullah Gülen’e selam göndermekte ve “ Muhterem Fethullah Gülen’e selam söyleyin, onu en iyi ben anlarım..” demektedir.

Gülen barış süreci için “Sulhta hayır vardır.” Demişti..




Barış süreci, büyük Türkiye ve kanı durdurma sloganı ile yürüyecek, barış kısa sürede sağlanacak ve Erdoğan kanı durduran, büyük Türkiye’nin önünü açan siyasi lider olarak 2014 ve 2015 seçimlerini kazanacak ve belki Nobel Barış ödülünü de alacaktır.

Kürtler için bu süreç nihai amaca giden bir süreç olmaz. Konjonktür bir kez daha Erdoğan’dan yana. Aydınlık Gazetesinin yazdığı gibi “ ABD; İran-Irak-Suriye-Lübnan hattına karşı Türkiye-Kürdistan-İsrail hattı inşa etme peşinde..”

İşte Erdoğan bu konjonktürel durumdan yararlanarak önündeki engelleri aşacaktır.

CHP belki de ilk kez doğru bir politika izliyor ve susuyor. Genel Başkan yardımcısı Haluk Koç ” bazen susmakta bir politikadır.”  Diyor. CHP susarak en azından oy kaybetmeyecektir, susabilirse…

Böylece, Erdoğan bir kez daha muhaliflerini kötü bir muhalefete mahküm etmektedir.

Barış sürecinden en karlı çıkacak olan Recep Tayyip Erdoğan’dır.  Güray Öz, 24 Mart tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki yazısında şöyle diyor:

“Kürtler yalnızca yerel yönetimler, valiler vb. konularda yoğunlaşır, karşılığında başkanlık sistemine ya da bir başka formüle evet derlerse büyük bir yanlışa düşmüş olacaklardır.

Kürt aydınları da, Türk aydınları da Başbakan Erdoğan’ın kendi mesajları ile örtüştüğünü söylediği Öcalan mektubunun başka mesajlarla, başka gelişmelerle örtüşüp örtüşmediğine de baksalar iyi olacaktır”.

Güray Öz  “Proje Hız Kazandı” yazısını bu sözlerle bitiriyor. Bu görüşe tamamen katılıyoruz.  Ancak Kürtler neye dikkat ederlerse etsinler alacakları en büyük taviz yerel yönetimlerdir.

Sürecin diğer önemli sonucu ise Ergenekon, Balyoz ve KCK’yı kapsayacak bir aftır. Öcalan serbest kalmasa bile özgürleşecek, en azından İmralı’da veya başka bir yerde gözetim altında serbestçe siyaset yapabilecektir.

Hepsi bu kadar…



Rahmi Ofluoğlu