Her yıl liseye geçiş ve üniversite sınavı sonuçları açıklandığında,  “yoksul ama başarılı çocuk” haberleri gündemimizi bir kaç gün meşgul eder ve bir sonraki yılın sınavlarına kadar unutulur. Merceğe zor şartlarda başarının nasıl sağlandığı vurgusunu alan bu popüler haberlerin toplumdaki etkisi çoğunlukla bol aferinli, istenirse başarının bal gibi de gelebileceği türünden yorumlarla kendini gösterir. Bir kısım ebeveyn ise durumu, “biz senin okuluna, kursuna bilmem ne kadar para döküyoruz, sen çalışmıyorsun”  türünden bir serzeniş aracı olarak kullanır.

Sonra hayat normale döner.

Toplumumuzdaki “öteki” ile ilişki kurma ve anlam atfetme kültürümüz, bu tip sınavlarda sosyo-ekonomik düzeyi düşük, engelli gibi grupların eğitime katılım oranının düşüklüğü, bu grupların eğitime daha çok katılması için neler yapılabileceği gibi noktalara odaklanmaktan oldukça uzaktır. Oysaki özellikle yoksul çocukların eğitime erişimlerini sağlamayarak, temel haklarını ellerinden almış ve  onları aynı yoksulluğa gelecek yaşamlarında da mahkum etmiş oluyoruz.

“Ötekinin ötekisi” Suriyeliler

Yoksul ve çalışkan çocuğa “sempati” ile bakma şeklinde tezahür eden tepkimiz, ötekinin ötekisi diyebileceğimiz ve son yıllarda ülkemizin en önemli gündemlerinden biri olan Suriyeli sığınmacılar söz konusu olduğunda yerini  ırkçı, nefret söylemi içeren yorumlara bırakabiliyor. Tıpkı LGS’den tam puan alan Suriyeli öğrenci Muhammet Halil’in haberi gibi.

Kilis’te bir ortaokulda öğrenim gören Muhammet, LGS’de tüm soruları doğru yanıtlamış. Ülkemizde 4.sınıftan itibaren okula devam eden Muhammet’in bu kadar kısa sürede bu başarıyı elde etmiş olması gerçekten takdire şayan... Ayrıca kendisinin de bahsettiği üzere hem okulu hem de öğretmenleri emek vermiş, desteklemişler. Ne güzel!..

Gelgelelim, sosyal medya sağolsun, konu Suriye olunca her biri birer uluslarası ilişkiler, politika uzmanı olan insanlarımız, haberin öznesi 8. Sınıf öğrencisi bir çocuk da olsa ırkçı yorumlarını önümüze faş etmekten hiç çekinmiyorlar. Madem bu kadar başarılı, gitsin ülkesine faydası dokunsun diyenler, soruları çalmış olabileceğini düşünenler, bu çocukların ileride bizi yöneteceğini dolayısıyla tehlikede olduğumuzu yazanlar, vs. Bu liste uzar gider.

Suriyeli çocuklar da bizim

Yakın zamanda okuduğum Prof.Dr. Selçuk Şirin’in “Yetişin Çocuklar” isimli kitabı bu meselenin ebeveyn boyutuna az da olsa temas etmesi bakımından önemli. Şirin, alt başlığı “Bebeklikten Ergenliğe Çocuk Yetiştirme Kılavuzu” olan kitabın amacını “hem anne babalara hem de eğitimcilere bilimsel bir çerçeveyle somut öneriler sunmak” olarak özetliyor. Yayınlandığı günden bu yana çok satanlar listesinde olması hem sevindirici hem de popüler deyimiyle yeni nesil ebveynin çocuk yetiştirme konusunda daha çok okuduğu fikrini doğrular nitelikte. Şirin kitabın son bölümünü “Bu çocuklar da bizim” diyerek yoksulluk ve mültecilik meselesine ayırmış. Ebeveynin sorumluluğunun sadece kendi çocuklarını yetiştirmekten öte olduğunu, siyasal, toplumsal ve ekonomik bağlamın da hesaba katılması gerektiğini, ve ülkemizdeki dezavantajlı çocukların da geleceğinden sorumlu olduğumuzu ifade ediyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de çocukların yüzde 38’inin şiddetli maddi yoksunluk içinde olduğunu, bunun 7.5 milyon çocuk demek olduğunu, daha anne karnındayken başlayan beslenme, barınma, sağlık gibi temel ihtiyaçlarından mahrum olan bu çocukların özellikle okul öncesi eğitime erişiminin çok sınırlı olduğunu ve tüm bunların etkisiyle de yoksulluğun bir kısır döngüye girdiğini vurguluyor.

Yani, bu kısır döngünün içinden bir şekilde çıkabilmiş LGS birincilerine sempati değil ihtiyacımız olan... Gerçeklerle yüzleşip, bu çocukların temel hakları için mücadele etmek.

Diğer yandan Şirin’in konuyu  “savaşın bütün acılarını yaşamış, yerini yurdunu kaybetmiş, ciddi fiziksel ve ruhsal travmalar yaşamış çocuklara daha iyi bir gelecek ilk adımı onları örgün eğitimi davet etmek”  şeklinde özetlediği Suriyeli çocukların sayısı iki milyona yaklaşıyor.

BİLİRKİŞİ VE UZMAN GÖRÜŞÜ BİLİRKİŞİ VE UZMAN GÖRÜŞÜ

Bu çocuklar hem yoksullukla hem de dışlanmayla mücadele etmek zorundalar.

Muhammet bu çocuklardan sadece biri. Yalnızca dört sene eğitim gördüğü bir ülkenin sınavında bütün soruları doğru yanıtladı.

Birlikte bir gelecek inşa edeğimiz bu çocuklara eğitim vermek elbette ki en önemli işlerimizden biri olmalı. Diğer meselemiz ise biz eğitimcilerin ilgilenmesi gereken hak temelli yaklaşımla öğrencilerimize çeşitliliğin bir değer olduğu anlayışını kazandırabilmek.

Toplumdaki dezavantajlı grupları yok sayan, Suriyelilere kapıyı gösterenlerin sesini kısmak için çocukların barışın dilini çoğaltmasını sağlayacak olan bizleriz.

Ayşe Alan

https://t24.com.tr/yazarlar/ayse-alan/suriye-den-lgs-ye-bir-yol-uzanir,23050